Yâ Resûlallâh!

260

Sen âlemlere tabîb, ben kalbi gâyet hasta,
Şifâ bulmak ümîdi ile sana getirdim.

Sırtımda günâh dağı ve yüzüm saman gibi,
Ümidliyim buraya zevâl için getirdim.

Âlimlerin serveri, sana âşık hayrânım;
Senin ayrılığından gece gündüz ağlarım.

Senin büyük rahmetin âb–ı hayât, ben susuz;
Bir damlası olmazsa ölürüm, cân veririm.

Akıl onu övmekte çok sıkıntıya düştü,
Maâzallâh mümkün mü, o bu kadar anlıyor.

O’nu hulkuyla övmek, boşuna uğraşmaktır,
O’nu sözle anlatmak bundan da zor geliyor.

Affedici ve kerîm ve o kadar cömerttir,
Sudan inci, taştan cevher, dikenden gül geliyor.

Güneş nûr saçıyorsa, onun nûrlarındandır,
Güldeki ter damlası gül yüzünden geliyor.

Onu vasfetmek bundan daha yüksektir amma,
Daha yüksek söylersem, ağyâr inkâr ediyor.

Âlemi bir zerreye sığdırmak mümkün olur,
O’nu sözle anlatmak bundan da zor geliyor.


Kaynak: Mevlânâ Hâlid–i Bağdâdî’nin Dîvânı ve Şerhi, haz. Sadreddin Yüksel, Sabah Gazetesi Kültür Yayınları, İstanbul, 1977; ayrıca bkz.: Yeni Rehber Ansiklopedisi, c. 8, s. 253–255)

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.