Tâif’in İlk Meyvesi: Rukayka

537

Mekkeliler, Şi’bi Ebî Talib’de Allah Resûlü’nü üç yıl sürecek ağır boykota ve muhasaraya almışlardı. Bu acı süreci büyük kayıplarla atlatan Allah Resûlü, çok geçmeden kendisine en büyük desteği veren iki yakınını da – eşi Hazreti Hadîce’yi ve amcası Ebû Talib’i – kaybetmişti. Hüznü hüznün takip ettiği bu günlerde özellikle Ebû Talib’in vefatıyla beraber müşrikler gemi iyice azıya almış ve tamamen hak hukuk tanımaz hale gelmişlerdi. Artık aleni bir şekilde gördükleri her yerde Allah Resûlü’ne şiddet uyguluyor ve emin belde Mekke’yi, O ve ashâbı için en tehlikeli mekâna çeviriyorlardı. Üstelik şimdilik bütün bütün kapılarını, kalplerini ve kafalarını da İslam’a kapamışlardı.

7 yıl boyunca panayırlara iştirak eden kavim ve kabilelerden de hedeflediği desteği bulamayan Allah Resûlü, İslam’ın ve Müslümanların geleceği adına gündemine Tâif’i almıştı. Tâif, Benî Sakîflilerin yurduydu. Allah Resûlü (aleyhissalâtu vesselâm) hemen harekete geçti. Yanında Zeyd İbn-i Hârise ve hiç kaybetmediği, her hayır cevabıyla biraz daha artan ümidi, azmi ve iradesi vardı.

Şehrin ileri gelenlerinden başlayarak Tâif’te her evin kapısını çaldı. Onlara Cenâb-ı Hakk’ın evrensel mesajını sunuyor; kendilerini davasına destek olmaya ve Rabbim Allah dediği için zulme maruz kalan bir avuç Müslümana kol kanat germeye davet ediyordu. Fakat Benî Sakîfliler, Mekkelilerden de azgın çıkmış; menfi cevapla yetinmeyip orada kaldığı on gün boyunca Rahmet Peygamberi’ni (aleyhissalâtu vesselâm) taşa tutmuşlardı.

Büyük ümitlerle kendilerine müracaat ettiği Tâiflilerden hiç ummadığı kadar sert bir muamele gören Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), yardım talep etmek için Rukayka isimli bir hanımefendinin evine sığınmıştı. Evinin kapısını açmakla yetinmeyen Rukayka, Allah Resûlü’ne sulandırılmış kavut ikram etmişti. Rahat bir nefes alan Allah Resûlü, “Onların putlarına tapma. Onlara dua etme.” buyurmuş ve Rukayka’yı İslam’a davet etmişti.

Allah Resûlü’nü dikkatlice dinleyen Rukayka, “O zaman beni öldürürler.” diyerek karşılık vermişti. Peygamberin bile taşlandığı bir zeminde toplumda hak ettiği değeri göremeyen bir kadının aleni bir şekilde Müslüman olması çok zordu. Allah Resûlü, “Sana bir şey dediklerinde, “Benim Rabbim, şu putların rabbidir.” de. Dua ettiğinde de sırtını putlara dön.” buyurdu. Ardından aileyi daha fazla tehlikeye atmamak için yanlarından ayrıldı.1

Tâiflilerin, İslam’a ve Müslümanlara olan kin ve nefreti, on bir yıl daha sürdü ve hicretin 9. yılında kendi iradeleriyle ve rızalarıyla gelip O’nun şefkat ikliminde eridiler. Bunun için Medine’ye bir heyet gönderdiler ki heyette yer alanlardan ikisi, Rukayka’nın iki oğlu Süfyân İbn-i Kays İbn-i Ebân ve Vehb İbn-i Kays İbn-i Ebân’dı.

Allah Resûlü (aleyhissalâtu vesselâm) vefayı doruk noktada temsil eden bir insandı. O dünyaya teşrif buyurduğunda kendisini birkaç defa emziren Ebû Leheb’in kölesi Süveybe’yi ve onun bu amelini, ömrü boyunca hep hatırlamış hatta Hayber dönüşü vefat ettiğini haber alıncaya kadar kendisine her ay düzenli ihsanlarda bulunmuştu. Hayatının en zor günlerini yaşadığı Tâif’te kendisine büyük bir iyilik yapan ve evinin kapısını açan Rukayka’yı unutması mümkün değildi.

Sakîf heyetinin içinde Rukayka’nın oğullarını görünce ilk sorusu “Anneniz ne yaptı?” oldu. On bir yıl önce evlerine teşrif buyuran Allah Resûlü’ne dönen Süfyân ile Vehb, “Onu bıraktığınız hal üzere öldü.” diyerek karşılık verdiler. Anneleri davete evet demiş ve hayatının kalanını, Allah Resûlü’nün gösterdiği yolu kullanarak geçirmişti. Onların verdiği habere çok sevinen Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm), dönüp onları da sevindirmiş ve “Öyleyse anneniz şüphesiz Müslüman olmuştur.” buyurmuştu.2

Yazar: Sadık Sefer

Dipnot:

  1. İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe 495; İbn-i Hacer, İsâbe 588-589
  2. İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe 495; İbn-i Hacer, İsâbe 589
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.