Vedâ Haccı

262

Artık Kâbe, müşriklerden temizlenmiş ve Beytullah da, kendine yakışır şekilde ibadetle tanışmıştı; onu tavaf edenler ne alkış tutuyor, ne de elbiselerini çıkarıyorlardı! Resûl-ü Kibriyâ Hazretlerinin gelip de hac vazifesini yapmasına mâni bir durum kalmamıştı ve onuncu yılın Zilkâde ayına gelindiğinde Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), ashâbına da ilan ederek hac vazifesini eda etmek üzere Mekke’ye doğru yürüyeceğini söyledi. İnsanlar akın akın Medine’ye geliyor ve Efendiler Efendisi’yle birlikte hac vazifelerini eda edebilmek için hazırlık yapıyorlardı!

Zilkâde ayının bitimine beş gün kala bir cumartesi günü, öğle namazını müteakip Medine’den hareket etti; şecere yolunu tutup Zü’l-Huleyfe’ye kadar gelecek ve o geceyi burada geçirecekti. Sabah olunca ashâbına döndü ve geceleyin Rabbinden kendisine bir elçi geldiğini ve bu mübarek vadide namaz kılmasını emrettiğini söyledi; aynı zamanda bu yolculukta hac ve umreye aynı anda niyetlendiğini ifade ediyordu.

İhrama girmeden önce gusül abdesti alan Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), güzel kokular sürmüştü ve bayrama gider gibi hac yolculuğuna çıkıyordu. Yola çıkmadan önce insanlara dönmüştü ve ihramdan tekbir ve telbiyeye kadar birçok konuda ashâbını bilgilendiriyordu. Kurban etmek için yanına yüz kadar da deve almış ve kurbanlık olduklarını bildirmek için bunların hepsine de işaret koymuştu!

Derken ashâbı da O’nun telbiyesine iştirak etmiş:

– Lebbeyk, Allahümme lebbeyk. Lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk; lâ şerîke lek, diyerek yeri göğü inletiyorlardı!

Hicret yolunu takip ediyordu ve sırasıyla Beydâ, Melel, Şerefü’s-Seyyâle, Revhâ, Irku’z-Zıbya, Munsaraf, Esâye, Arc, Lahy-ı Cemel, Sükyâ, Ebvâ, Cuhfe, Humm, Erzak, Kudeyd, Müşellel, Ufsân, Gamîm, Merru’z-Zehrân, Serif ve Zî Tuvâ güzergâhını tercih etmişti! Bir hafta sürecek bir yolculuk sonrasında Zî Tuvâ’ya geldiğinde mola verecek ve geceyi de burada geçirecekti. Zilhicce ayının dördüncü günüydü ve Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), sabah namazını kıldıktan sonra gusül abdesti alarak Mekke’ye yürüyecekti. Güneşin tam zeval vaktinde Mekke’ye girecekti; yine üst tarafından giriyordu!

Gelir gelmez Kâbe’ye yöneldi; Rüknü istîlâm etti ve ardından tavafa başladı. İlk üç şavtta adımlarını hızlandırmış reml yapıyordu; geri kalan dört şavtını ise, normal yürüyüşle tamamlayacaktı. Tavafını bitirir bitirmez Makâm-ı İbrâhîm’e yöneldi:

– Beytullâh’ı Biz, insanlara sevap kazanmaları için toplantı ve güven yeri kıldık. Siz de Makam-ı İbrâhim’i namazgâh edininiz! İbrâhim ile İsmâil’e de, “Tavaf edenler, itikâfa girenler, rükû ve secde edenler için bu Evimi tertemiz bulundurun!”1 diye emretmiştik, meâlindeki âyeti okuyordu! Makamı, Kâbe ile kendi arasına alarak burada iki rekât namaz kıldı; Kâfirûn ve İhlâs sûrelerini okudu.

Sonra yeniden Rükn’e gelip onu istîlâm ettikten sonra Safâ’ya yöneldi; buraya yaklaştığında da:

– Safâ ile Merve, Allah’ın belirlediği nişanelerdendir. Kim hac veya umre niyetiyle Kâbe’yi ziyaret ederse, oraları tavaf etmesinde bir beis yoktur. Her kim de, farz olmadığı hâlde gönlünden koparak bir hayır işlerse, mükâfatını görür. Zira Allah, şükrün karşılığını verir; O, az amele çok mükâfat verir ve her şeyi bilir,2 meâlindeki âyetleri okumaya başlamıştı.

Artık Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Kur’ân’ın zikrindeki önceliğe iktida ederek sa’yine Safâ’dan başlamış Merve ile Safâ arasında gidip geliyordu! Safâ’nın üzerine çıktığında Kâbe’ye dönecek ve tekbir getirdikten sonra ellerini kaldırıp dua edecekti.

Ardından da, Hacûn’a yöneldi; burası, ashâbıyla birlikte üç yıl yaşadığı çile dolu günlerin geçtiği yerdi; amcası ve en büyük destekçisi Ebû Tâlib burada vefat etmiş, kerim zevcesi ve 25 yıllık hayat arkadaşı Hz. Hatice vâlidemiz de, buradan Hakk’a yürümüştü. Mezarı da buradaydı; vefa insanıydı ve belli ki, ashâbına da ehl-i vefa olma yollarını gösteriyordu.


Dipnot:

  1. Bakara, 2/125
  2. Bakara, 2/158
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.