“Onun kalbi de gözü de kördür!” (14 Şevval 3 Hicrî)

257

Şiddete doymayan Mekkeliler, Bedir’deki hezimetin intikamını almak, Müslümanları yok etmek için bir kez daha kılıca sarılmış, üç bin kişilik orduyla Uhud’a kadar gelip Medine’nin kapısına dayanmışlardı. Onların Medine’ye saldırmak için yola çıktıklarını amcası Hazreti Abbas’tan haber alan Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ashâbıyla yaptığı istişare neticesinde Medinelilerin din, can ve mal güvenliğini korumak için ordusuyla birlikte Uhud’a doğru hareket etti.

Mekkelilerle karşılaşmadan Uhud’a varmak ve ordusunu en uygun yere konuşlandırmak istiyordu. Bunun için “Kim bizi Mekkelilerle karşılaşmadan en kısa yoldan Uhud’a ulaştırabilir?” diye sordu.

Ebû Hayseme “Ben, Yâ Resûlallah!” dedi. Ardından da orduyu kardeşi Benû Hârise’nin arazisinden ve onların mallarının arasından geçirdi. Âmâ Mirba’ İbn-i Kayzî’nin arazisine yaklaştıklarında Mirba’ ordunun yolunu kesti ve elindeki toprağı Müslümanlara doğru savurdu. Ardından da “Ey Muhammed! Eğer sen gerçekten peygambersen, bahçemin içinden geçmeni sana helal etmiyorum!” dedi. Sonra da eline bir avuç toprak alıp: “Vallahi, ben bu toprağın Senden başkasına değmeyeceğini bilsem, onu Sana atardım!” diyerek içindeki kin ve nefreti açığa vurdu.

Mirba’nın Efendiler Efendisi’ne karşı sergilediği bu saygısızlık, Müslümanları çok incitmiş ve kızdırmıştı. Ona haddini bildirmek için harekete geçtiler. Sa ́d İbn-i Zeyd, yayı ile vurup onun başını yardı. Bunun üzerine Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) onlara müdahale etti ve “Ona dokunmayın! Onun kalbi de kördür! Gözü de!” buyurdu. Efendimiz’in bu beyanı Müslümanları sakinleştirmişti.1

Dipnot:

  1. İbn-i Hişâm, Sîre 2/42, 43; Taberî, Târîh 3/64
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.