Efendimiz’in (sas) Hz. Âişe Validemizle İzdivacı

651

Hz. Hatice validemizin vefatından sonra bir müddet yalnız yaşayan Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Osman İbn Maz’ûn’un hanımı Hz. Havle’nin devreye girmesiyle hicret öncesinde Sevde validemizle evlenmiş; aynı zaman zarfında Hz. Âişe validemizle de nişanlanmıştı. Bu nişanlanmada da baş rolü, yine Hz. Havle oynuyordu.1

Bu sıralarda İnsanlığın İftihar Tablosu da, üst üste iki kez rüya görmüş ve her defasında, ipekler içinde huzuruna getirilen Hz. Âişe validemiz için kendisine:

– İşte bu, Senin zevcen olacak, denilmişti. Tam üç yıldır da, bu nişanlılık hali devam ediyordu. Bu arada, Hz. Âişe validemiz de kardeşi Abdullah’la birlikte Medine’ye gelmiş, babası Hz. Ebû Bekir’in evinde ikamet etmeye devam ediyordu.

Hicret sonrasında Efendimiz’in kızlarıyla Sevde validemizi ve Ümmü Eymen ile de Hz. Üsâme’yi almak için Mekke’ye gelen Zeyd İbn Hârise ve Ebû Râfi ile birlikte Hz. Ebû Bekir, yol rehberleri Abdullah İbn Uraykıt’ı göndermiş; yanına iki veya üç deve vererek bunları oğlu Abdullah’a teslim etmesini söylemişti. Bir de mektup vardı Hz. Ebû Bekir’in gönderdiği. Bu mektupta o, oğlu Abdullah’a, annesi ve kardeşleri Âişe ve Hz. Zübeyr’in hanımı Esmâ’yı da alarak Medine’ye hicret etmesi gerektiğini yazıyordu.

Çok zaman geçmeden de denilenler yapılmış ve üç ailenin geride kalan fertleri yola düşerek hicrete başlamışlardı. Yola çıkıp da Mina’ya geldiklerinde, Talha İbn Ubeydullah ile karşılaştılar; o da hicret ediyordu ve beraberce yola koyuldular.

Bir aralık, Âişe validemizin bindiği deve huysuzluk edip de ekipten kaçmaya başlamıştı; anne Ümmü Rûmân, büyük bir telaş içine düşmüş ve hüzün içinde bağırıyor; kızına olan sevgisini dile getirip, aynı zamanda mürüvvetini göreceğini ümit ederken başına böyle bir şeyin gelmesinden duyduğu hüznü anlatıyordu. Neyse ki, arkasından gidenler deveye yetişmiş ve o da, diğerleriyle birlikte yeniden Medine yoluna girmişti.

Medine’ye geldiklerinde, tabii olarak babası Hz. Ebû Bekir’in evine yerleştiler. Bu arada, Cibril-i Emîn de gelmiş, Hz. Âişe validemizi kastederek:

– Onunla evlen; çünkü o senin ehlindir, diyordu.

Çok geçmeden huzura Hz. Ebû Bekir de geldi ve:

– Yâ Resûlallah! Ehlinle aynı çatı altında olmanıza mâni olan bir şey mi var, diye sordu.

– Sadâk! buyurdu Efendiler Efendisi. Belli ki evlilik gibi önemli bir adımda kadın tarafının elini güçlendirecek olan bedeli düşünüyordu Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem). Ebû Bekir için bunun ne önemi vardı! Allah Resûlü gibi bir değer, hangi madde ile kıyaslanabilirdi? Onun için Hz. Ebû Bekir, kendi imkânlarını ortaya koyacak ve Efendimiz için bir odacık evin yapılmasında önayak olacaktı.

Derken, Hz. Âişe validemiz için Mescid-i Nebevî’nin hemen bitişiğine bir odacık yapıldı. Aynı zamanda bu, Ebâ Eyyûb el-Ensârî’nin evinde yedi aydır devam eden misafirliğin de sona ermesi anlamına geliyordu. Benzeri bir oda da, Sevde validemiz için yapılacaktı; ancak, çok geçmeden Hz. Sevde, Efendimiz’le birlikte olduğu gün hakkını da Hz. Âişe validemize verecek ve kendi hakkından feragat edecekti.

Hicretin üzerinden sekiz ay geçmişti. Aylardan Şevval idi. Halbuki o gün bazı insanlar, iki bayram arasında yaşanan evliliklerde, karı koca arasında imtizaçsızlığın ortaya çıkacağına inanıyor ve bundan dolayı da bu aylarda evliliği hoş karşılamıyorlardı.2

Artık saadethanesinde, ümmetin muttali olmadığı zamanlarını da görüp insanlık adına hükümler çıkaracak olan zeki bir fıtrat daha vardı. Böylelikle Allah (celle celâluhû), bütün insanlığa rehber olarak gönderdiği Habîb-i Ekrem’ini, farklı gözlerle de takibe aldıracak ve ümmet için bilhassa aile hayatıyla ilgili yeni açılımlara kapı aralayacaktı.


Yazar: Dr. Reşit Haylamaz

Dipnot:

  1. Hem, Mut’ım İbn Adiyy’in, oğlu Cübeyr için Âişe validemize talip olması hem de Hz. Havle’nin, Efendimiz’le evlendirmek üzere onun adını zikretmesi, Araplar arasında yaşanan bu geleneği açıkça göstermektedir.
  2. Bu anlayışlarında, daha önce Şevval ayında yaşanan büyük tâun hadisesinin de etkili olmuş olabileceği de muhtemeldir. Bu anlayışın yanlış olduğunu ortaya koyabilmek için Âişe validemiz, “Bizden daha mutlu hangi evlilik vardı ki?” demekte ve kendi hallerinin bu anlayışı fiilen tekzib ettiğini ortaya koymaktadır. Bkz. Müslim, Sahîh, 2/1039 (1423); Tirmizî, el-Câmiu’s-Sahîh 3/401 (1093); Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/54 (24317)
2 Yorumlar
  1. Sorii diyor

    ALLAH RAZI OLSUN

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.