Efendimiz’in (sas) Cenâb-ı Hakk Tarafından Savunulması

302

Daha önce gönderilen peygamberler, kavimleri tarafından bazı ithamlarla karşı karşıya kalmışlardır. Meselâ Hz. Nûh, kavmi tarafından dalâletle itham edilmiş:

“Halkının söz sahibi yetkilileri: “Biz Seni besbelli bir sapıklık içinde görüyoruz” dediler.”1, o ise kendisinin dalâlette olmadığını, ancak âlemlerin Rabb’i tarafından gönderilen bir resûl olup, onlara nasîhat ve İlâhî rîsâleti tebliğ etmek için vazifelen dirildiğini söylemiştir:

“Ey kavmim!” dedi, bende hiçbir dalalet yok, fakat ben Rabbulâlemin tarafından size bir elçiyim.”2

Hz. Hûd’un kavmi, onun sefih ve yalancı olduğunu ileri sürmüşler; o da kendisinin sefih olmadığını söylemiştir:

“Kavminin kâfir yetkilileri: ‘Biz seni bir çılgınlık, bir beyin sizlik içinde bocalar görüyoruz ve senin yalancılardan biri olduğunu düşünüyoruz.’ ‘Ey halkım! dedi, bende çılgınlık, beyinsizlik yok, fakat ben sadece Rabbulâlemin tarafından size bir elçiyim.”3

Firavun, Hz. Mûsâ’yı sihirbazlıkla suçlamış, buna karşılık olarak Hz. Mûsâ da Firavun’un helâk olacağını söylemekle cevap vermiştir:

“Musa’ya, açık açık dokuz mûcize, açık belge verdik. İşte İsrailoğullarına sor: Musa kendilerine geldiğinde Firavun ona: “Bana bak Musa!” dedi, “ben senin büyülendiğini zannediyorum.” Musa da şöyle cevap verdi: “Pek iyi bilirsin ki bu âyetleri, birer belge olmak üzere, indiren göklerin ve yerin Rabb’inden başkası değildir. Ey Firavun, ben de senin mahvolduğunu zannediyorum.” (İsrâ, 17/101-102).

Bütün bu ithamlarda dikkatimizi çeken şey, yapılan ithama, o peygamberin bizzat kendisinin cevap vererek, savunmasını kendisinin yapmasıdır.

Hz. Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) de kavmi tarafından birtakım ithamlara maruz kalmış, ancak bütün bu ithamlar karşısında, onu bizzat Cenâb-ı Hakk’ın kendisi savunmuş ve onlara cevaplar vermiştir. Meselâ Resûlullah’a kâhin, mecnûn, şâir dediklerinde, onlara Yüce Allah cevap verdiğini ve elçisini savunduğuru görürüz:

“Şunu da bilin ki, içinizden biri olan bu arkadaşınız deli değildir.”4

“Yok, yok! gördüğünüz ve göremediğiniz âlemlere yemin olsun ki! Bu Kur’ân, pek kerim bir Resûlün sözüdür. O, bir şairin sözü değildir, inanmanız ne de az sizin! O bir kâhinin sözü de değil! Ne de az düşünüyorsunuz! O, Rabbülalemin’den indirilen bir derstir.”5

“Ey Resûlüm, sen irşad ve nasihatına devam et. Sen Rabb’inin ihsanı sayesinde kâfirlerin iddia ettikleri gibi kâhin de değilsin, deli de değilsin.”6

“Biz Resûl’e Kur’ân öğrettik, şiir öğretmedik, o zaten ona ya raşmaz. O sırf bir irşâd ve parlak bir Kur’ân’dır.”7


Yazar: Prof. Dr. Muhittin Akgül/KUR’ÂN’DA Hz. MUHAMMED’İN (sallallâhu aleyhi ve sellem) ÖZELLİKLERİ isimli kitabından alınmıştır.

Dipnot:

  1. A’râf, 7/60
  2. A’râf, 7/60
  3. A’râf, 7/66-67
  4. Tekvîr, 81/22
  5. Hâkka, 69/38-43
  6. Tûr, 52/29
  7. Yâsîn, 36/69
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.