Efendimiz’in iffet eğitimi ve Ensâr mantığı

646

Allah Resûlü’nün yanına bir delikanlı gelmişti:

– Yâ Resûlallah, diyordu. Mahcuptu; duygularının baskısı altında olduğu her hâlinden belliydi. Bir şeyler demek istiyordu ama bir türlü cesaretini toplayıp da maksadını söyleyemiyordu. Ancak Rahmet Nebisinin şefkat dolu bakışlarına muhatap olunca kendini toparlayabilmişti; yüzü kızarmış, şunları söylüyordu:

– Zina konusunda bana izin verir misin!

Onun bu sözünü duyanlar üzerine yürümüş ve çoktan sıkıştırmaya başlamışlardı:

– Şunun yaptığına bak! Olacak şey değil, türünden sözler sarfediyorlardı! Bir anda sesler yükselmeye başlamış ve ortalık buz kesilivermişti! Buzları çözen sesin sahibi yine Resûlullah’tı:

– Onu yanıma yaklaştırın, buyurdu ve bunun üzerine delikanlı Cüleybib, Allah Resûlü’nün yanına kadar geldi. Şefkatle başını sıvazladığı bu delikanlıyı Efendiler Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellem) dizinin dibine oturtacak ve soracaktı:

– Böyle bir işin, annenle yapılmasını ister misin?

Tüyleri diken eden bir soruydu ve yerinden fırlarcasına Hz. Cüleybib:

– Allah (celle celâluhû) beni Senin yoluna kurban etsin; vallahi de, hayır yâ Resûlallah, dedi. Zaten Resûlullah da böyle bir cevap bekliyordu:

– İşte, diğer insanlar da anneleriyle böyle bir fiilin yapılmasını istemezler, diye mukabelede bulundu ve arkasından yine sordu:

– Peki, böyle bir şeyi senin kızınla yapmalarından hoşlanır mısın?

Hiç beklemediği bir soruydu; utancından yerin dibine girecek gibiydi ve başını kaldırıp:

– Yoluna kurban olayım; vallahi de hayır yâ Resûlallah, diyebildi. Şefkat nazarlarını üzerinden ayırmayan Resûl-ü Kibriyâ Hazretleri:

– İşte, hiç kimse kızlarıyla böyle bir işin yapılmasından hoşlanmaz, diyordu. Yeniden sordu:

– Kız kardeşinle böyle bir işin yapılmasını hoş karşılar mısın?

Her bir soru, yüreğine ok gibi saplanıyordu; bin pişman olmuştu ve hemen:

– Kurbanın olayım; vallahi bundan da hoşlanmam yâ Resûlallah, diye mukabelede bulundu. Tekrar aynı şeyi söylüyordu Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem):

– Hiç kimse, kız kardeşiyle böyle bir fiilin yapılmasını hoş karşılamaz!

Soruların arkası geliyordu:

– Birisinin, senin halanla böyle bir işi yapmasını ister misin?

Belli ki aklını ve kalbini tatmin etmeden kendisini yanından ayırmayacaktı; onun şahsında aynı zamanda koskoca bir ümmeti eğitiyordu! Hz. Cüleybib aynı tepkiyi verecekti:

– Canım yoluna kurban olsun; hayır istemem yâ Resûlallah!

Resûlullah’ın hükmü yine aynı istikametteydi:

– İşte diğer insanlar da, kendi halasıyla böyle bir günahın irtikâbını istemez!

Sıra son soruya gelmişti:

– Peki, böyle bir günahın senin teyzenle yapılmasına ne dersin?

Cüleybib kalıptan kalıba giriyordu; içinde fırtınalar kopuyordu! İyi ki gelip durumu Allah Resûlü’ne intikal ettirmişti; mahcubiyetinin yerini artık huzur dolu bir duruş alıyordu! Vech-i mübareklerine baktı ve:

– Hayır, yâ Resûlallah! Yoluna kurban olayım; böyle bir işi hiç ister miyim, dedi. Yine son noktayı Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) koyuyordu:

– İşte, insanların hiçbiri de, teyzeleriyle böyle bir günahın işlenmesine rıza göstermez!

Bundan sonra onu daha da yanına yaklaştıracak olan Efendiler Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellem), mübarek ellerini omuzlarına koyacak ve Hz. Cüleybib için şöyle dua edecekti:

– Allah’ım! Onun günahlarını Sen affet! Kalbini tertemiz kıl ve iffetini de masûn eyle!

Bu kadar yakınına gelip de nebevî duaya mazhar olan Hz. Cüleybib, o andan itibaren insanların en iffetlileri arasındaki yerini alacaktı.

Ancak Sultan-ı Resul Efendimiz, bir adım daha atacak ve gidip Hz. Cüleybib için Ensâr’dan birinin kapısını çalacaktı:

– Kerimen filanı talep ediyorum, diyordu. Sevincinden Ensâr’ın ayakları yerden kesilmişti; kapısına kadar gelen Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) kızını istiyordu! Hemen:

– Elbette, yâ Resûlallah, diye mukabelede bulundu. Resûlullah durumu tashih etmek zorunda kalmıştı; döndü ona ve:

– Ben onu kendim için istemiyorum, dedi. Bu sefer Ensâr:

– Peki, kimin için yâ Resûlallah, diye sordu. Efendimiz:

– Cüleybib için, buyurdu. Cüleybib’i tanıyordu Ensâr; ancak o, beklediği gibi bir soylu aile geleneğine sahip olmadığı gibi aynı zamanda o güne kadar sıra dışı hareketleriyle bilinen birisiydi. Onun için tereddüt geçirdi Ensâr ve:

– Bir de annesiyle istişare edeyim, yâ Resûlallah, diyerek müsaade istedi.

Efendimiz’in de oluruyla birlikte doğruca evine gelen Ensâr, hanımına yaklaşıp:

– Resûlullah, senin kızına talip; onu istiyor, dedi. Kadının sevincine diyecek yoktu ve hemen:

– Bu ne büyük lütuf; elbette olur, diye karşılık verdi. Buraya kadar her şey normaldi; ne zaman ki Ensâr:

– Ancak Resûlullah, kendisi için istemiyor; onu Cüleybib için istiyor, dediğinde işler bir anda değişiverdi. Kadın şöyle cevap verdi:

– Ne? Cüleybib mi dedin? Bula bula Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) onu mu bulmuş; hâlbuki biz onu, filan ve falana bile vermedik! Hayır! Allah’a yemin olsun ki onu Cüleybib’le nikâhlayamazsın!

Bunlar, zaten Ensâr’ın da beklediği tepkilerdi ve Resûlullah’a durumu haber vermek üzere ayağa kalkıp tam kapıdan dışarı çıkmak üzereydi ki, içeriden:

– Beni sizden kim istiyor, diye bir ses geldi. Bu sesin sahibi, Resûlullah’ın Hz. Cüleybib için talep ettiği kızlarından başkası değildi! Döndü ve durumu ona da haber verdiler. Kızlarının mantığı çok farklıydı; önce onlara şu soruyu sordu:

– Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) sizden bir talepte bulunuyor da siz onu geri çeviriyorsunuz, öyle mi?

Zihinlerde şimşek çaktıran bir soruydu bu; ancak o, bununla da yetinmeyecek ve onlara:

– Allah ve Resûlü herhangi bir meselede hüküm bildirdikten sonra, hiçbir erkek veya kadın müminin, o konuda başka bir tercihte bulunma hakları yoktur. Kim Allah’a ve elçisine isyan ederse, besbelli bir sapıklığa düşmüş olur,1 meâlindeki âyeti okuyacak, arkasından da:

– Şâyet O (sallallahu aleyhi ve sellem) bunu uygun görmüşse, bu nikâha siz de ‘olur’ deyin ve beni ona verin; çünkü Allah (celle celâluhû) asla beni zayi etmeyecektir, diyecekti.

Şimdi onlar, daha önce bu inceliği düşünemediklerine yanıyorlardı:

– Doğru söylüyorsun, dediler. Kızları kendilerini irşad etmişti ve fikirlerini anında değiştiren Ensâr, durumu Allah Resûlü’ne bildirmek için hemen yola çıkacaktı; huzura gelir gelmez, kızını kastederek:

– Senin rıza gösterdiğin konuda bizler de razıyız; o, sizindir; dilediğinizle evlendirin, diyordu. Efendiler Efendisi de:

– Ben bu işten razıyım, diyecek ve böylelikle Cüleybib’i evlendirecekti. Onun için şöyle dua ediyordu:

– Allah’ım! Onların üzerine sağanak sağanak hayır yağdır ve geçimlerini de geniş eyle!

Artık Hz. Cüleybib, Medine’nin en iffetli insanıydı!2


Yazar: Dr. Reşit Haylamaz/EFENDİMİZ isimli kitabından alınmıştır.

Dipnot:

  1. Ahzâb, 33/36
  2. Hz. Cüleybib’in şehadeti ve sonrasında Allah Resûlü’nün hassasiyeti konusunda bkz. Müslim, Sahîh, 4/1918 (2472); Ahmed İbn Hanbel, Müsned, 3/136, 4/421, 422, 425, 5/256; Ahmed el-Bennâ, el-Fethu’r-Rabbânî, 22/219 vd.; Abdurrezzak, Musannef, 6/155-156 (10333); İbn Kesîr, Tefsîr, 3/490 vd.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.