Allah Resûlü ve Hayvanlara Muamele Hassasiyeti

519

Allah Resûlü (aleyhissalâtu vesselâm) için varlığa merhametle muamele, hem yüksek ahlakının ve karakterinin doğal bir neticesi hem de alemlere rahmet olarak gönderildiği için bir görevdir. Bu çerçevede O (aleyhissalâtu vesselâm), hayvanlara da adalet, merhamet ve rıfk ile muamele eder ve edilmesini ister. “Merhametli olanlara Allah da merhamet eder. Yeryüzündekilere merhamet edin ki göktekilerde size merhamet etsin.”1 buyurur. Hiç şüphesiz yeryüzünün en kalabalık sakinlerinden birisi hayvanlardır ve onlar da bu kapsama dahildir. 

Bir keresinde Hz. Âişe annemiz hırçın bir deveye biner. Hayvanı sakinleştirmek için onu sert bir şekilde ileri geri çekmeye başlar. Manzaraya şahit olan Allah Resûlü (aleyhissalâtu vesselâm), ona seslenir ve “Hayvana yumuşak davran! Çünkü yumuşaklık nerede bulunursa orayı güzelleştirir. Yumuşaklığın bulunmadığı her davranış çirkindir.” buyurur.2 

Allah Resûlü’nün hayvanlara muamele ahlakı, yetiştirdiği nesli de derinden etkiler. Hz. Ebû Katâde (radıyallahu anh) abdest almak için bir kaba su doldurur. O esnada bir kedi gelir ve kaptan su içmek ister. O, kabı kediye doğru eğer ve su içmesine yardımcı olur. Ardından şaşırmış bir halde manzarayı seyreden gelinine döner ve şunları söyler: “Hayret mi ediyorsun? Allah Resûlü (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: ‘Şüphesiz kedi necis (pis) değildir. Zira o, etrafınızda çok dönüp dolaşan canlılardandır.’”3

Beslenmesi ve Dinlendirilmesi

Allah Resûlü, sahip olunan hayvanların aç ve susuz bırakılmasını, takatinin üzerinde yük yüklenmesini ve dinlendirilmeden çalıştırılmasını adalet ve merhametle bağdaştırmaz. Canlılara yapılan her türlü iyiliğin ve kötülüğün bir karşılığının olacağını haber verir ve mü’minleri, merhamete ve iyiliğe yönlendirir. Bir gün ashâbına, susamış bir adamın kendi susuzluğunu giderdikten sonra empati yapıp susuz kalmış bir köpeğin susuzluğunu giderme çabasından bahseder ve “Adamın bu hareketinden Allah, hoşnut oldu ve onu bağışladı.” der. Bunun üzerine sahabe, “Ey Allah’ın Resûlü! Bizim için hayvanlardan dolayı da sevap var mı?” diye sorunca “Her canlı sebebiyle sevap vardır!”buyurur.4

Taif kuşatmasını kaldırır ve Ci’rane’ye doğru harekete geçer. Yolda, hicreti sırasında peşine düşen Sürâka İbn-i Cü’şum, çıkagelir ve iman eder. Ardından da O’na, “Yâ Resûlallah! Şâyet sahipsiz/yabanî develer gelip de benim kendi hayvanlarım için ayarladığım havuzumdan su içer ve istifade ederlerse, onların bu durumundan ben de mükâfat elde eder miyim?” diye sorar. Allah Resûlü, “Evet!” buyurur ve ekler, “Susamış her ciğer sahibi canlıya su vermende sevap vardır!”5 Hatta O, “Müslüman bir kişi bir ağaç diker de ondan insan, hayvan veya kuş yerse, bu yenen şey kıyamet gününe kadar o Müslüman için sadaka olur.”6 buyurur ve ağaç dikmeyi teşvik ederken onlardan istifade eden hayvanlardan dolayı alınacak uhrevi karşılığa dikkat çeker.

Hayvanların su içtikleri yerlerin sularının kurutulmamasını ister. Bir yolculuk esnasında nehre denk gelir ve abdest almak için kırbasını doldurur. Bir köşeye çekilip abdest aldıktan sonra kırbada kalan suyu nehre geri boşaltır. Ardından da “Allah, artık bu suyu insan veya hayvan bir canlıya ulaştırıp ondan istifadelerini sağlayabilir.”7 buyurur. Yağmur duasına çıktığında kuraklıktan etkilenen hayvanları da unutmaz; “Allah’ım! Kullarını ve hayvanlarını sula. Rahmetini neşret ve ölü beldeni ihyâ et!”8  buyurarak dualarına dahil eder.

Allah Resûlü, hayvanların beslenmesiyle alakalı zaman zaman ashâba bazı uyarı ve ikazlarda da bulunur. Meselâ bir seferinde “Otu bol yerlerde yolculuk yaptığınız zaman, otlardan istifade etmeleri için develere imkân verin. Çorak ve otsuz yerlerde yolculuk ederseniz, takatten düşmeden gidilecek yere varmaları için develeri süratlice sürün. Gece mola verip yatacağınız zaman yoldan ayrılıp bir kenara çekilin. Zira yol, hayvanların geçeceği ve böceklerin geceleyeceği yerdir.”9 buyurur. Başka bir sefer karnı sırtına yapışmış; böğürleri çökmüş bir deve görür. “Konuşamayan bu hayvanlar hakkında Allah’tan korkun! Besili olarak binin, besili olarak kesip yiyin!” buyurur.10

Hayvanlarla Eğlence

Allah Resûlü, hayvanların, dövüştürülmesini, dövüştürme maksadıyla birbirine karşı kışkırtılmasını, insanlara seyrettirilmesini ve gösterilerde kullanılmasını doğru bulmaz.11 “Hiçbir canlıyı atış için hedef yapmayın!”12 buyurur; zulüm ve vahşet kapsamına girecek şekilde hayvanlarla eğlenilmesini yasaklar. Bir seferinde bazı kimselerin bir keçiyi hedefe alıp okla vurmaya çalıştıklarına şahit olur ve çok rahatsız olur. Yaklaşır ve “Hayvanlara eziyet vermeyin.” buyurur.13 

Hz. Abdullah İbn-i Ömer, bir gün bir kuşu hedef olarak dikip ona ok atan Kureyşli gençlere denk gelir. Hedefe isabet etmeyen her ok için kuş sahibine bir ödeme yapılır. Gençler, onun geldiğini görünce etrafa dağılırlar. Bunun üzerine Hz. Abdullah İbn-i Ömer (radıyallahu anh), arkalarından “Bunu yapan kim? Allah ona lânet etsin. Nitekim Resûllullah da canlı bir hayvanı hedef olarak dikip ona atış yapana lânet okumuştu.”14 buyurur ve bu konuda Allah Resûlü’nün ne kadar hassas olduğunu haber verir. 

Benzeri bir tablo ile Hz. Enes İbn-i Mâlik de karşılaşır; bazıları hedef olarak belirledikleri bir tavuğa taş atarlar. Manzarayı gören Hz. Enes (radıyallahu anh), “Allah Resûlü, hayvanların bu şekilde hedef edinilerek öldürülmesini yasakladı.”15 der ve bu vahşete müdahale eder.

İşkence Edilmemesi

Allah Resûlü, insanlar gibi hayvanlara da işkence edilmesini yasaklar16 ve “Allah, hayvanlara işkence (müsle) yapana lanet etsin.”17 buyurur. Medine’ye geldiğinde bazı insanların develerin hörgüçlerini ve koyunların kuyruklarını hayvan canlı iken kesip yediklerini görür; “Hayvan diri iken ondan her ne kesilmiş ise murdar hükmündedir; yenilmez.”18 buyurur ve bu Cahiliye vahşetine son verir. Yüzü dağlanmış bir merkep görür ve “Bunu böyle dağlayanlara Allah lanet etsin!”19 der; bu vahşeti lanetler ve hayvanların yüzünün dağlanmasını yasaklar.20  “İçinde can taşıyan hiç bir şeyi, hedef tahtası olarak kullanmayınız.”21 buyurarak hatta böyle yapanları lanetleyerek22 hayvanların nişan tahtası olarak kullanılmasını yasaklar ve bu şekilde işkence ile öldürülen hayvanların etlerinin de yenilemeyeceğini haber verir.23 

Hayvanların yüzlerine vurulmasını24 ve dövüştürülmesini25 de yasaklar. Birisini, hayvanı kulağından tutup çekerken görür; “Hayvancığazın kulağını bırak da boynunun kenarından tut!”26 der ve çekerken acı vermemesi hususunda onu uyarır. “Allah, her işte güzel davranmayı emretmiştir.”27 buyuran Allah Resûlü, süt sağarken hayvanları incitmeme adına mutlaka tırnakların kesilmesini28 ve boğazlama yapılırken bıçağın iyice keskinleştirilmesini talep eder.29 Birisinin kesmek için bağladığı koyunun gözü önünde bıçağını bilediğini görür ve “Onu defalarca mı öldürmek istiyorsun?”30 diye ikaz eder. “Boğazlanacak hayvana bile olsa, merhamet edene kıyamet gününde Al­lah merhamet eder.”31 buyurur.

Hayvanları aç ve susuz bırakarak işkence etmeyi de yasaklar. Aksi bir davranışın neye sebebiyet verebileceği hususunda şu misali verir: “Bir kadın, bir kediyi hapsedip aç susuz bıraktığı ve serbest bırakıp kendisinin de bir şeyler yemesine imkan vermeyip ölümüne sebep olduğu için cehennemi hak etti.”32 Bir kadın gelir ve evine hapsettiği kedinin çocukları tarafından darp edildiğini haber verir. Bunun üzerine Allah Resûlü, kadına kediye vuran her bir çocuğu için bir köle azat etmesini emreder.33 Değil işkence yapmayı O, hayvanlara hakaret edilmesini bile hoş karşılamaz. Bir yolculuk sırasında bir devenin, sahibi tarafından lânetlendiğini duyar. Hemen devenin üzerindeki yükün indirilmesini emreder ve ceza olarak sahibini ona binmekten men eder.34 

-Zaruret hali olmaksızın ve onların acı çekmelerine sebebiyet verecek şekilde- Canlı hayvanlar üzerinde deneyler yapılmasını, doğru bulmaz. Bunu onların haklarının ihlali olarak görür. Bir gün bir tabip gelir ve ilaç yapımında kurbağayı kullanıp kullanamayacağını sorar. Allah Resûlü (aleyhissalâtu vesselâm), ona kurbağayı öldürmeyi yasaklar.35 

Netice

Cahiliye toplumunda insan haklarında olduğu gibi hayvan hakları hususunda da adalet, ahlak ve vicdanla bağdaşmayacak problemler vardır. Anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere Allah Resûlü (aleyhissalâtu vesselâm), hayvanlarla alakalı konularda da ıslahatlarda bulunur; bakış acısı, haklar ve muamele noktasında birçok zihni dönüşümler gerçekleştirir, hukuki düzenlemeler getirir ve ahlaki yönlendirmelerde bulunur. Meseleyi insanların insafına bırakmaz. Onların sahipsiz olmadığını ve insanın, onlara yaptığı iyilik ve kötülüklerin hem dünyevi hem de uhrevi karşılıklarının olduğunu hatırlatır. 

Allah Resûlü, hayvan haklarına riayet, onların görülüp gözetilmesi ve doğru muamelenin nasıl olması gerektiği hususunda evrensel bir örneklik ortaya koyar. Hayvan haklarına riayeti, bir peygamber ve lider olarak bizzat ve yakından takip eder; uyarı ve ikazlarda bulunur. Gelişmelere anında müdahil olur ve en ufak bir zulmün yaşanmaması adına çok hassas davranır. 

Mü’minler, karıncalara ekmek kırıntıları atıp “Şüphesiz ki onlar, komşulardır ve üzerimizde hakları vardır.”36 diyen Hz. Adiyy İbn-i Hâtim (radıyallahu anh) şuuruyla hareket edip kâinatı bir uhuvvet beşiği olarak görmeli; canlı cansız bütün varlıkla münasebetini, Kur’ân ve Sünnet’in dikkat çektiği hususlara ve haklara riayet üzerinden doğru ve dengeli bir zemine oturtmalı ve yeryüzü evini, onlarla komşuluk ruhu içerisinde paylaşmayı bilmelidir.

Allah Resûlü ve Hayvan Hakları Mücadelesi

Dipnot:

  1. Ebû Dâvud, Edeb 58; Tirmizî, Birr 16
  2. Müslim, Birr 23 (78, 79)
  3. İbn-i Mâce, Tahâret 32
  4. Buhârî, Şürb, 9; Mezâlim 23; Müslim, Selâm 41 (153)
  5. İbn-i Mâce, Edeb 8; Vâkıdî, Megâzî 2/342
  6. Müslim, Müsakât 2 (8-12); Buhârî, Hars 1; Edeb 27
  7. Taberânî, Müsnedu’ş-Şâmiyyin 2/346
  8. Ebû Dâvud, İstiska 2; Mâlik, Muvatta, İstiska 2
  9. Müslim, İmârat 54 (178); Ebû Dâvud, Cihâd 57; Tirmizî, Edeb 75
  10. Ebû Dâvûd, Cihâd 44
  11. Bkz. Ebû Dâvûd, Cihâd, 51; Tirmizî, Cihâd, 30
  12. Müslim, Sayd ve Zebâih 58
  13. Nesâî, Dahâyâ 42
  14. Buhârî, Zebâih, 25; Müslim, Sayd, 59; Nesâî, Dahâyâ 41
  15. Müslim, Sayd ve Zebâih 58; Nesâî, Dahâyâ 41
  16. Buhârî, Mezâlim 30; İbn-i Mâce, Zebâih 10
  17. Buhârî, Zebâih 25; Müslim, Sayd 59; Ahmed İbn-i Hanbel, Müsned 7/235 (3133)
  18. Tirmizî, Sayd 12
  19. Müslim, Libas ve Zînet 107
  20. Ebû Dâvud, Cihâd 52
  21. İbn-i Mâce, Zebâih 10
  22. Bkz. Buhârî, Zebâih 25
  23. Bkz. Tirmizî, Et’ıme 24
  24. Bkz. Buhârî, Sayd 35
  25. Bkz. Tirmizî, Cihad 30
  26. İbn-i Mâce, Zebâih 3
  27. Müslim, Sayd 57; İbn-i Mâce, Zebâih 3
  28. Bkz. Heysemî, Mecma’ 8/196; İbn-i Sa’d, Tabakât 7/48
  29. Bkz. Müslim, Sayd 57; İbn-i Mâce, Zebâih 3
  30. Abdurrezzak, Musannef 4/493; Hâkim, Müstedrek 4/257, 260; Beyhakî, Kübrâ 9/280
  31. Buhârî, Edebu’l-Müfred 381. hadis
  32. Buhârî, Enbiyâ 54; Müslim, Sayd 11; Birr ve Sıla 135
  33. Bkz. Abdurrezzak, Musannef 4/409 (8242)
  34. Bkz. Ebû Dâvud, Cihâd 50
  35. Ebû Dâvud, Edeb 177; Tıb 11; Dârimî, Edâhî 26
  36. İbnu’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe 837
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.