Necâşî’ye Giden Mektup ve Necâşi’nin Cevabı

220

Bu arada Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), Amr İbn-i Ümeyye ile bir mektup göndererek Necâşî’den, kendi ülkesine gelen Ca’fer İbn Ebî Tâlib ve arkadaşlarına sahip çıkmasını talep ediyordu. Demek ki mesele, sadece kulaktan duyma bilgilere dayanmıyor ve ilişkiler, derin bir bilginin üzerinde yürütülüyordu. Hatta, sadece bu bilgilere de dayanılmıyor, aynı zamanda gelişmeler konusunda haberleşilerek gidişatın riske girmesinin önüne geçilmek isteniyordu. Mektubunda şunları söylüyordu:

– Bismillâhirrahmânirrahîm.

Allah’ın Resûlü Muhammed’den, Necâşiyyi’l-Esham’a.

Allah’ın selamı senin üzerine olsun! Seni vesile ederek Ben; Melik, Kuddûs, Mü’min ve Müheymin olan Allah’a hamd ederim. Ben şehadet ederim ki Meryem oğlu İsa, Allah’ın, Betûl, Tayyibe ve iffetli Meryem’e ilka ettiği bir ruh ve kelimesidir; O (celle celâluhû), Âdem’i kendi yed-i kudreti ve nefha-i sübhâniyesi ile yarattığı gibi Meryem’in hamile olduğu İsa’yı da kendi ruh ve nefhasından yaratmıştır.

Ve Ben seni, yektâ ve eşi-benzeri olmayan Allah’a ve O’nun dostluğuna; Bana tâbi olup, Hak tarafından getirdiklerimle Bana iman etmeye davet ediyorum. Çünkü Ben, Allah’ın Resûlü’yüm.

Ben sana, amcaoğlum olan Ca’fer İbn Ebî Tâlib ve onunla birlikte Müslümanlardan bir grup gönderdim. Yanına geldiklerinde onlara, misafirperverliğini gösterip ülkende kalma imkanı ver ve onlara zorluk çıkarma!

Şüphe yok ki Ben, seni ve ordunu Allah’a davet ediyorum. Ben, Bana düşen tebliğ vazifemi yerine getirip nasihatimi yaptım; sizler de bunu Benden kabul edin!
Selam, hidayet yolunu tercih edip ona tâbi olanların üzerine olsun!

Efendiler Efendisi’nin mektubunu alıp okuduktan sonra Necâşî, hislerini de ifade eden bir mektup yazıp Mekke’ye gönderecekti. Bu mektubunda şu ifadeler yer alıyordu:

– Allah’ın Resûlü Muhammed’e, Necâşiyyi’l-Esham İbni’l-Ebcer’den…

Allah’ın selam, bereket ve rahmeti Senin üzerine olsun ey Allah’ın Nebisi! O ki, O’ndan başka ilah yoktur ve beni de O, İslâm’la hidayete erdirmiştir!

Senin mektubun ve İsa hakkında zikrettiğin şeyler bana ulaştı ey Allah’ın Resûlü! Sema ve arzın Rabbine and olsun ki İsa, Senin zikrettiklerinden fazla bir şey söylememiştir. Senin bize gönderdiklerinden ve amcaoğlunla arkadaşlarının anlattıklarından çok şey öğrenip marifet sahibi olduk. Ben şehadet ediyorum ki Sen, Sâdık ve Musaddak olarak Allah’ın Resûlü’sün. Ben de, Sana tâbi oldum ve amcaoğluna beyat edip huzurunda âlemlerin Rabbi için iman edip teslim oldum. Sana, oğlum Erîhâ İbn Eshame İbn Ebcer’i gönderiyorum. Ve ben, sadece kendime malik bulunuyorum; şayet huzuruna gelmemi emredersen, onu da yaparım yâ Resûlallah! Çünkü ben biliyorum ki, Senin söylediklerinin hepsi de haktır.1

Necâşî’nin mektubundan da anlaşılacağı üzere o, Efendiler Efendisi’nin davetine icabet ediyor ve kendi ülkesine gelen Müslümanlara sahip çıkacağını söylüyordu. Hatta, bunun da ötesinde, arzu ettiği taktirde saltanat ve melikliği de bırakıp huzuruna geleceğini peşinen söylüyor ve bunun için de, bir işaretinin kifayet edeceğini ortaya koyuyordu.

Başlı başına bu haberleşme bile, bugün aynı yolda yürümeye çalışanlara çok yönlü bir strateji olarak kaynaklık etmektedir.


Dipnot:

  1. İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 3/83-84
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.