Peygamber Efendimiz Mümini Tarif Ediyor

390

Mümin, Maddi ve Manevi Olarak Güçlüdür

“Kuvvetli (beden sıhhatine sahip olan bir mümin), Allah yanında zayıf müminden daha hayırlı ve sevimlidir. Ama her birinde de hayır vardır. Sana fayda veren şeye çaba göster, Allah’tan yardım dile ve âciz olma! Başına bir şey gelirse “şöyle yapsam şöyle olurdu” deme! Ancak, “bu, Allah’ın kaderi, O ne dilerse yapar” de! Çünkü “keşke” kelimesi şeytanın işini kolaylaştırır.”1

Hadis-i şerifte kuvvetli olmaktan kastedilen, hem vücut bakımından güçlü kuvvetli olmaktır, hem de her türlü zorluğu, savaş gibi metanet ve cesaret gerektiren zorlukları aşacak iman kuvvetine sahip olmaktır. “Allah indinde sevimli olmak isteyenler, kalb sıhhatiyle beraber beden sıhhatine, cisim sıhhatiyle beraber ruh sıhhatine de sahip olmalıdırlar. Görülüyor ki Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem): “Zayıflayacaksınız, perhize girecek, bedenî güç ve kuvvetinizi kıracaksınız ki Allah indinde makbul olasınız” demiyor. Belki ruhbanlığa, keşişliğe ve papazlığa karşı realiteyi, fıtrî ve tabiî olmayı öne çıkarıyor ve meselelere, tabiatı içinde bir mecra araştırıyor ve bizi o istikamete kanalize ediyor.”2

Kuvvetli olmaya teşvik ve kuvvetli olanları da hayra yönlendirmekle beraber, zayıf olanları da dışlamadan, ‘her birinde hayır vardır’ denilerek zayıfların da hayırlı olduğu/olabileceği, hayırlar yapabilecekleri bu hadiste ne güzel ifade ediliyor!

Mümin, kendi inanç dünyasının süzgecinden geçirdikten sonra “fayda”lı olacak hedefler seçer kendisine ve bu faydalı şeyler için var gücüyle çaba sarf eder. Yılmadan azimle gayret eder. Bu yolda en büyük yardımcısı Allah’tır ve O’na dua dua yalvarır, O’ndan ister isteyeceklerini. Ve asla unutmaz ki, “Allah, mümin kulunu ancak ummadığı yerden rızıklandırır.”3 Yeter ki kul, takvaya sarılsın, ve “Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona sıkıntıdan çıkış kapıları açar.”4 âyetine inansın. Gücü yettiği hususlarda acizlik göstermesin. Muvaffakiyet yolunda önüne bir engel çıkarsa ve istedikleri olmazsa, yıkılmışlık psikolojisine kapılmadan “şöyle yapsaydım şöyle olurdu” gibi kendini ve etrafındakileri kınamasın, “takdir-i ilahi” desin, tekrar denesin, olmuyorsa başka kapıları zorlasın ama katiyen hem kendini hem etrafındakileri suçlamasın. “Keşke, keşke” sözleri adeta, şeytanın eline, kendisine saldırması için verilen birer kozdur. Şeytan bu “keşke”lerle, insanın içine kolayca girip onun boşluklarından istifade etmekte ve adeta onu avucunun içine alıp bir suçluluk psikolojisine çekmektedir. İşte bu noktada kader inancının inananlar için ne kadar önemli olduğunu görürüz.

Aynı zamanda kadere iman, kitlelerin ruh sağlığını koruyan ve ülkelerin zor durumlarında imdadına yetişen psikolojik bir tedavidir. Netice-i kelam, mümin geçmiş olaylara kader açısından, geleceğe ise iradesi açısından bakar.

Yazar: Selçuk CAMCI

Selçuk Camcı, 1992 İlahiyat mezunu. Hadis Ana bilim Dalı’ndan yüksek lisansını yapan Camcı, İslam hukukundan doktora öğrencisi. Yeni Ümit Dergisi başta olmak üzere dini yayınlarda editör olarak çalıştı. Amerika Birleşik Devletlerinde Chaplaincy (manevi rehberlik) eğitimi aldı.

Dipnot:

  1. Müslim, Kader, 34; İbn Mâce, Mukaddime, 10.
  2. Sonsuz Nur, 1/388
  3. Ali el-Muttakî, Kenzu’l-Ummâl, 1/144, 167
  4. Talâk, 65/2
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.