Dûmetü’l-Cendel Seferi
İkinci Bedir’in üzerinden çok zaman geçmemişti ki, bu sefer de Şam taraflarından farklı haberler geliyordu. Dûmetü’l-Cendel denilen mekânda bazı kabileler bir araya gelmeye başlamıştı ve çetelerden müfrezeler kurarak Medine’ye saldırı hazırlıkları içinde bulunuyorlardı. İslâm aleyhinde yeni bir kıpırdanma daha söz konusuydu ve bu, Medine’yi tehdit ediyordu. Hatta yakınlarından geçen kervanlara saldırıp mallarına el koyuyor ve mallarını yağmalayarak masum insanlara zulmediyorlardı.
Hayırlı işlerin ne kadar da muzır mânileri vardı; dâhili ve harici bütün huysuz ruhlar peş peşe takılmış, âdeta aralarında anlaşmışçasına hayırlı işlerin önüne engel çıkarmaya çalışıyordu. Hâlbuki İslâm, insanların insanca yaşayabilecekleri bir zemini vadediyor ve bu zemini tehdit eden unsurları toplumdan temizlemeyi hedefliyordu. Bugün çözüm bulunmadığı takdirde yarın önü alınmaz problemleri beraberinde getirir ve daha büyük tahriplere kapı aralanırdı. Onun için her şeye rağmen Dûmetü’l-Cendel’e gidilmeli ve mesele yerinde çözülmeliydi.
Ancak Dûmetü’l-Cendel, o gün için iki önemli devletten birisi olan Rum diyarına yakın bir bölgede bulunuyordu. Onun için bazı insanlar, Resûlullah’a gelip de böyle bir yolculuğun, Rum meliki Kayser’i tahrik ederek büyük bir tehlike oluşturabileceğini ifade etme lüzumu duymuşlardı.
Asayiş ve sulhu temin etmek her şeyden önemliydi. Onun için Efendiler Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellem), Medine’de Sibâ’ İbn Urfuta’yı bırakarak bin kişilik bir ordu ile Medine’den yola çıktı. Durumun nezaketine binaen yanına, Uzreoğullarından Mezkûr adında bir delil almıştı; zira Mezkûr, dar geçitleri ve gizli yolları bilen bir insandı. Aynı zamanda bu yolculukta geceleri yol alıyor, gündüzleri ise dinlenmeyi tercih ediyorlardı.
Nihâyet kimsenin haberi olmadan bin kişilik ordu Dûmetü’l-Cendel denilen yere kadar geldi. Mezkûr:
– Yâ Resûlallah! Onların hayvanları şuralarda yayılıyor; Sen burada bekle, ben etrafa bir göz atayım, diyerek izin isteyince Efendiler Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellem):
– Olur, beklerim, buyurdu. Bunun üzerine Mezkûr, deve ve koyunların izini takip ederek etrafı kolaçan etti. Şer adına bir araya gelen bu insanlar batıya doğru ilerliyorlardı; hemen gelip Mezkûr, durumu Allah Resûlü’ne bildirdi.
Bunun üzerine Efendimiz, onların bulunduğu yere doğru hareket etti. Bin kişilik bir ordunun ansızın üzerlerine doğru geldiğini anlar anlamaz kaçışmaya başlayan çete, ne yapacağını şaşırmış, Dûmetü’l-Cendel’e çil yavrusu gibi dağılıvermişti. Sırra kadem basmışlardı. Daha içlere, hatta arazilerine kadar gidilmişti ama cesaret edip de karşılarına çıkan olmamıştı.
Efendiler Efendisi, Dûmetü’l-Cendel’de birkaç gün kaldı; etrafa müfrezeler gönderiyor, etrafı kolaçan edip duruma hâkim olmayı hedefliyordu. Her bir cihete giden müfrezeler, onların arkada bıraktığı deve sürüleriyle dönüyordu ama ortalıkta çeteden eser yoktu! Sadece Muhammed İbn Mesleme’nin gittiği tarafta bir adama rastlanmış ve o da yakalanarak huzura getirilmişti. Resûl-ü Kibriyâ Hazretleri ona, arkadaşlarının nereye gittiklerini sordu:
– Senin gelip de develerine el koyduğunun haberini alınca hepsi de kaçıp dağıldılar, diyordu adam. Fıtraten temiz birisine benziyordu ve Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de ona, İslâm’ın güzelliklerini anlatıp imana davet etti. Nihâyet o da, bu davete icabet ederek Müslüman oldu.
İslâm’ın ağırlığı hissettirilmiş ve onun üç beş çeteyle tehdit edilemeyeceği Şam cihetinde de gösterilmişti. Daha ilk adımla birlikte aleyhteki oluşumlardan haberdar olunuyor ve yerinde bastırma adına ansızın gelinip müdahale ediliyordu! Bu, daha sonraki çeteleşmeler adına büyük bir korku meydana getirecekti ve Allah Resûlü’nün, Şam’a beş günlük mesafedeki bu yere kadar bin kişilik bir ordu ile sessizce gelmiş olması, caydırıcılık açısından oldukça önemliydi. Şimdi maksat hasıl olduğuna göre geri dönme zamanıydı ve Efendimiz de (sallallahu aleyhi ve sellem), ordusuna hareket emri vererek yeniden Medine’ye yöneldi.
Her adımını değerlendiriyordu; yolda gelirken de Uyeyne b. Hısn el-Fezârî ile anlaşma yaparak bir taşla çok kuş vurmayı hedefleyecekti. Zira bu, bir taraftan bölgeyi güvenlik çemberi içine almayı ifade ederken diğer yandan da bu taraftan gelmesi muhtemel tehlikelere karşı sağlam bir duvar anlamına geliyordu. Uyeyne’nin bulunduğu bölge, kuraklıkla karşı karşıya olduğundan Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), hayvanlarını otlatabilmesi için Medine yakınlarına kadar gelmelerine müsaade edecek ve böylelikle o ve kabilesini İslâm’a daha da yakın hâle getirecekti. Zaten böyle bir dönemde birileriyle oturup anlaşma yapmak, aynı zamanda onların İslâm’a daha yakın durmalarını sağlayacak ve gittikçe etkinliğini artıran bu yeni oluşuma olan ilgilerini daha da artırıp Müslüman olmalarını kolaylaştıracaktı.
Yazar: Dr. Reşit Haylamaz/EFENDİMİZ isimli kitabından alınmıştır.
10 ocak 1965 yılında doğdu. İlk ve ortaokul eğitiminden sonra Endüstri Meslek Lisesi’nde elektrik okudu. 1982 yılında Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde başladığı yüksek eğitimini, yine aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde devam ettirerek Temel İslam Bilimleri İslam Hukuku bölümünde yüksek lisans yaptı. Sonraki yıllarda Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri’ne kaydoldu ve burada da “Kur’ân’a Göre Akıl” konulu teziyle Tefsir alanında doktorasını tamamladı.
Çalışma hayatına, İzmir Özel Yamanlar Lisesi’nde öğretmen ve idareci olarak başladı. Askerlik görevini yerine getirdikten sonraki yılları onu, medya sektörüne taşıdı ve ilk olarak Zaman Gazetesi’nde yayın danışmanı olarak işe başladı. Ardından gelen yıllar onu, sesli ve görüntülü medyaya taşıdı ve Burç FM ile Samanyolu TV’nin denetim, redakte, musahhih, editör, yapımcı gibi alanlarında faaliyet gösterdi.
Bu arada, Zaman Gazetesi’nde köşe yazarlığı görevini de yürüten Haylamaz, bundan sonraki 5 yılını Cihan Haber Ajansı’nda genel müdür olarak devam ettirdi.
2005 yılından itibaren bünyesinde 24 farklı yayınevi ile 11 dergiyi barındıran Kaynak Kültür Yayın Grubu’nda genel yayın yönetmeni olarak görev alan Reşit Haylamaz, gerek yurt içinde gerekse yurt dışında birçok seminer, konferans, sempozyuma katıldı, çok farklı alanlarda tebliğler sundu. Konuk olarak katıldığı birçok program yanında Haylamaz, Burç FM, Samanyolu TV, Mehtap TV ve Irmak TV gibi sesli ve görsel medya alanlarında çok sayıda programa da imza attı.
Her ne kadar farklı alanlarda ihtisas sahibi olsa da o, çalışmalarının çoğunu İslam Tarihi’nde yoğunlaştırdı ve eserlerinin büyük çoğunluğunu siyer muhtevalı kaleme aldı. Güvenilir Gıdalar Vakfı ve Tarih Akademisi gibi organizasyonlarda aktif vazife alan Haylamaz, Peygamberyolu Derneği etrafında bir araya gelen gönüllüler kadrosuyla deruhte ettiği “Herkes O’nu Okuyor” ve “O’nunla Bir Ömür” gibi organizasyonlarla yediden yetmişe milyonlarca insana bu vesileyle kitap okuttu, başta Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) olmak üzere Asr-ı Saâdet’i daha yakından tanımalarına vesile oldu. Gün gün Efendimiz’in hayatının izini sürdüğü ve bilinmeyen günlerini de bilinir kılmaya matuf olarak başlattığı geniş kapsamlı siyer çalışması, hâlen devam etmektedir.
Genel manada tarihe ve özelde ise İslâm Tarihi’ne farklı bakış açıları ile bakabilen Haylamaz’ın, bazıları farklı dillere de çevrilen Türkiye’de Domuz Gerçeği, İslâm Hukukuna Göre Organ ve Doku Nakli, Saadet Asrı’na Doğan İlk Yıldızlar, Güller ve Dikenler, Dillerdeki Müjde, Gönül Tahtımızın Eşsiz Sultanı Efendimiz 1 – 2, Muhtasar Efendimiz, Efendimiz’in Nurlu Hayatı, En Öndekiler, Fethin Mü’minleri, Mü’minlerin En Mümtaz Annesi Hazreti Âişe, İslâm’ın İki Kutsal Şehri: Mekke Medine, Şefkat Güneşi, Bizim Firavun, Umre Rehberi, Bir Vedalaşma Günlüğü: Efendimiz’in Haccı, Âişe Validemiz’in Evlilik Yaşı, Efendimiz’in Aile Hayatı ve Mazlumların Hâmisi Hazreti Hadîce gibi eserleri vardır ki bilhassa bu eserler arasından “Efendimiz” konulu olanlar çok satanlar listesinde yerini aldı ve Türkiye’de üç milyonun üzerinde okur buldu. Gönül Tahtımızın Eşsiz Sultanı Efendimiz adlı eseri, 175 bölüm halinde radyo tiyatrosu olarak uyarlandı.
Evli ve üç çocuk babası olan Reşit Haylamaz, sivil toplum faaliyetleri ve yayıncılık hayatına, Mısır ve ABD merkezli olarak devam etmektedir.