Hendek İstişaresi ve Kazılacak Yerlerin Tespiti (23 Şevval 5 Hicrî)

338

Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), Hayber’den Mekke’ye giden Yahudi cemaatinin, kabile kabile dolaşarak herkesi kendi aleyhine nasıl kışkırttırttığını yakından takip ediyordu. Mekke’deki her hareket O’nun istihbarat ağına düşüyor ve O da, atacağı adımları bu bilgilere bina ediyordu. Daha Ebû Süfyân Mekke’den çıkmadan dört gün önce yola onun çıkacağının haberini almış ve konuyu ashâbıyla istişareye açmıştı. Her ne kadar savaşmayı istemese de, Kureyş toplanmış yine savaşmak için geliyordu; bu musibeti de hafif atlatmanın bir yolu bulunmalıydı.

Nasıl bir strateji ortaya konulması gerektiğini sordu ashâbına teker teker. Medine’de kalıp düşmanı sokaklar arasında dağıtarak zayıf düşürmenin mi, yoksa Medine dışına çıkıp göğüs göğüse çarpışarak geri püskürtmenin mi daha uygun olacağını soruyordu onlara. Zihinlerde Uhud öncesi yapılan istişare hâlâ canlılığını muhafaza ettiği için meseleye ihtiyatla yaklaşıyorlardı.

Herkes, eteğindekini döktü ortaya; konuşulanların hepsi de risk içeriyordu. Nihâyet Selmân-ı Fârisî’nin sesi duyuldu mecliste:

– Yâ Resûlallah, dedi. Fars topraklarında biz, atlılar tarafından baskın endişesi yaşadığımızda etrafımıza hendek kazar ve öylece korunurduk!

Allah Resûlü’nün beklediği bir teklifti bu; ashâb da bu tekliften hoşlanmıştı ve bir müddet üzerinde konuşulduktan sonra bu teklif kabul edildi.

Karar verilmişti ama meselenin ciddiyeti iyi anlaşılmazsa istenilen netice alınamazdı. Bunun için Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), sabırla işe koyulup takva ile şahlanıldığında nusret ve inâyetin kendileriyle birlikte olacağının müjdesini verdi onlara. Şimdi sıra, Medine’yi koruyacak hendeği kazmaya gelmişti. Şakası yoktu; Mekke, çevresindeki bütün kabilelerle birlikte Medine’yi hedef almış geliyordu.

Ashâbıyla birlikte Sel’ dağının bulunduğu yere geldi ve otağını kuracağı yeri tespit etti. Ardından da hendeğin yeri tespit edildi; Medine’nin etrafı dağlarla çevrili olduğu için düşman, ancak kuzey taraftan gelebilirdi ve hendek de buraya kazılacaktı. Önce, Şeyheyn kalelerinden Mezâd’a kadar olan bölgeye bir hat çizildi. Sel’ dağı arkaya alınıyordu. Daha sonra Mezâd’dan başlayarak Zübâb ve Râtic’e kadar olan mekân, ashâb arasında paylaştırıldı; ashâbını onar kişilik gruplara ayırmış ve kazılacak alan olarak herkese kırk zira’ mesafe düşmüştü. Küçük gruplar da kendi arasında organizeli çalışacaktı; çünkü Muhâcirlere, Râtic ile Zübâb arası; Ensâr da Zübâb ile Ebû Ubeyde dağının arası paylaştırılmıştı.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.