Amca Ebû Tâlib’in Vefatı (7 Ramazan Risaletin 10. Yılı )

401

Risalet öncesi ve sonrası her daim desteğiyle Efendimiz’in yanında olan amca Ebû Tâlib, boykot yıllarında iyice zayıflamış, boykottan çıktıktan sonra da hastalanmıştı. Yaşı da sekseni aşmıştı. Öyle görünüyordu ki, bu hastalıkla birlikte ebedî âleme göç edecekti. Hastalık haberi Mekke’ye de yayılmış, ziyaret için yanına gelenlerin sayısı her geçen gün artıyordu.

Onlardan birisi de Efendimiz’di (sallallahu aleyhi ve sellem). Amcasının hiç olmazsa son nefesinde kelime-i şehadet getirmesini ve iman üzerine son nefesini vermesini istiyordu. Ancak iman, bir nasip meselesiydi. Peygamber bile olsa insan, Allah dilemedikçe kimseyi hidayet üzere sabit tutamaz ve dilediğine bu yolu ayrıcalıklı hâle getiremezdi. 

Bu arada küfrün önderleri de amcasının yanına gelmişlerdi. Allah Resûlü, hasta yatağındaki Ebû Tâlib’in yanına doğru ilerlemeye başladı. Bir başka öz amca, hemen ileri atıldı ve Resûlullah’ın hedeflediği boşluğa oturuverdi. Maksadı, Efendiler Efendisi’nin, son demlerinde Ebû Tâlib’e tesir edip de onu; İslâm’a davet etmesinin önüne geçmekti. 

Ebû Tâlib’in can derdine düştüğü bu demlerde bile küfür, yine küfrünü eda ediyor; iman adına en küçük bir hamleye müsaade etmek istemiyordu. Göz göze gelip de şefkatle amcasına bakışlarına bile tahammülleri yoktu. Bir de Efendimiz, bulduğu her fırsatta iman talebinde bulunuyordu. İşin özü, Ebû Tâlib’in son demlerinde bile, imanla küfrün mücadelesi zirvede yaşanıyordu.

– Ey Ebû Tâlib! Yoksa, Abdulmuttalib’in dininden vaz mı geçiyorsun, diye sordular.

– Hayır. Ben, Abdulmuttalib’in dini üzere kalıyorum, diye cevap verdi Ebû Tâlib.Artık, ölüme daha yakındı. Ve derken bu vaziyette Ebû Talib hayata gözlerini yumuyordu.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.