Nebevî Eğitimin İlkeleri (4): “KOLAYLAŞTIR; ZORLAŞTIRMA!”

1.702

Nebevî eğitimin temel ilkelerinden birisi de “Kolaylaştırın; zorlaştırmayın!” prensibidir. Allah Resûlü, eğitim-öğretimde bu ölçünün esas alınması gerektiğini farklı vesilelerle dile getirmiş ve emretmiştir: “Kolaylaştırınız; zorlaştırmayınız.”1 

O, eğitim ve öğretim felsefesini özetlediği bu câmi’ hadisinde zıtları birlikte ifade ederek bu ilkelerin hem iyice anlaşılmasına hem de öneminin idrakine vurguda bulunmuştur. Zira her şey en iyi zıddı ile bilinir ve anlaşılır. Sadece “Kolaylaştırın!” buyurup bıraksaydı, ara sıra kolaylık gösterip daha sonra bunu terk eden kimse de bu ilkeye tâbi olduğunu zannedebilirdi. Dolayısıyla burada kolaylığı, zıddı olan zorlukla birlikte zikrederek her şart ve durumda kolaylığın esas alınması gerektiğini nazara vermiştir.   

Nitekim insan beyni ve psikolojisi kolay olana meyyal yaratılmıştır. Bu yüzden nefis, kendisine zor gelen sorumluluklar altına girmek istemez ve çoğu zaman bahaneler uydurup bundan kaçınır. Hz. Aişe validemiz, “İki şey arasında muhayyer bırakıldığında, günah olmamak şartıyla, mutlaka en kolay olanı tercih ederdi. Eğer kolay olan günahsa ondan da halkın en uzak duranı olurdu.”2 buyurarak Allah Resûlü’nün, hayatında daima bu ilkeyi esas kabul ettiğini ve uyguladığını haber verir. 

Allah Resûlü, eğitim-öğretimde kendisi bu düsturu esas aldığı gibi ashabına da her halükârda bu ölçüye göre hareket etmeyi tavsiye etmiştir. Bu gerçeği ifade eden en çarpıcı örneklerden birisi, Mescid-i Nebevî’de yaşanan şu hadisedir: 

Efendimiz, mescidinde iken bir bedevî gelir, iki rekât namaz kılar ve ardından da şöyle dua eder: “Allah’ım! Bana ve Muhammed’e merhamet et; bizimle birlikte başkasına merhamet etme!” Duayı işiten Efendimiz, bedevîye döner ve “Çok geniş olanı daralttın!” buyurur. Biraz sonra aynı şahıs kalkar ve mescidin bir köşesine çekilerek ihtiyacını gidermeye başlar. Olaya şahit olan kimseler, hemen onun üzerine yürür ve engellemeye kalkışırlar. Durumu fark eden Allah Resûlü, “Bırakın onu; rahatsız etmeyin!” der. Adam işini bitirince, orada bulunanlara, “Şimdi kalkın ve idrarını yaptığı yere bir kova su dökün. Siz zorlaştırıcı değil kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz.” buyurur. Ardından bedevîyi yanına çağırır, sakin ve yumuşak bir üslupla, “Mescitler, bevletmek için uygun yerler değildir. Çünkü buralar sadece Allah’ı zikir, namaz ve Kur’ân okumak için tahsis edilmiş mekanlardır.” nasihatinde bulunur.3    

Allah Resûlü, bu olay münasebetiyle ashabına, eğitimin “kolaylaştırma” ilkesini hatırlatmış, bunu yerleştirmek için vazifeli olduklarını beyan etmiş ve böylece kolaylaştırma ilkesini ümmetinin muallim ve rehberlerine ders vermiştir. Ayrıca O, ashabını farklı yerlere muallim, memur ve idareci olarak gönderirken de bu ilkeyi hatırlatır; dikkatli olmalarını tavsiye ederdi.4

Eğitimde “kolaylaştırma ve asla zorlaştırmama” ilkesini benimseyen Allah Resûlü, bunu gerçekleştirmek için de bazı esaslar ortaya koymuştu: 

1) Öfkeli Davranmama

Eğitim-öğretimi kolaylaştırmak için dikkat edilmesi gerekli ilkelerden birisi, öfkeye hâkim olmaktır. Zira kendisine öfkeyle yaklaşılan kimseler hem eğitim-öğretimden hem de muallim ve rehberden soğur ve uzaklaşırlar. Bu anlamda öfkenin eğitime kazandıracağı bir şey yoktur.5 

Bunun için Allah Resûlü üç kere üst üste “İlim öğretin ve kolaylaştırın, asla zorlaştırmayın!” buyurmuş ardından da iki kere, “O esnada öfkelendiyseniz öfkenize hâkim olup mutlaka susun!” uyarısında bulunarak bu ilkenin önemine dikkat çekmiştir.6

Dolayısıyla muhataba öfkeyle yaklaşmak, onu uzaklaştırır ve eğitim-öğretimi zorlaştırır. Tam aksine hilim, rıfk ve mülayemet ise kolaylaştırır ve sevdirir. Efendimiz’in beyanıyla, “Bir kimse yumuşak davranmaktan mahrum ise hayrın tamamından mahrumdur.7 

Her hayırlı işin/teşebbüsün başı yumuşaklık olduğu gibi eğitim ve öğretimin de temel esaslarından biri yumuşaklıktır. Bunun içindir ki Allah Resûlü, bu prensibe dikkat çektiği başka bir hadislerinde “Allah, refîk yani rıfk sahibidir ve yumaşak davranmayı sever. Bir de O, rıfka mukabil vereceği sonuçları başka hiçbir şeyle vermez. Onun için ailede rıfktan yoksun davranan kimse her türlü hayırdan mahrum kalır.”8 buyurur; talim terbiyede öfkeye hâkim olup yumuşak davranmanın ve şefkatle kucaklamanın alternatifi olmayan temel bir esas olduğunu hatırlatır.   

2) Tedrîciliğe Riayet

Eğitim ve öğretimi kolaylaştırabilmenin saç ayaklarından biri de tedriciliktir. Tedricilik, insanı bir şeye aşama aşama alıştırmak, adım adım ilerletmek, derece derece mesafe kat ettirmek demektir. İnsanın diğer kabiliyetleri gibi aklı da sınırlıdır. Bundan dolayı her şeyi hemen algılayıp idrak edemez. Allah Resûlü, ashabın eğitim ve öğretiminde tedriciliğe göre hareket ederek İslam’ın öğrenilmesini kolaylaştırmıştı.

Hz. Cündüb İbn-i Abdillah: “Ergenlik çağında bir grup genç, Peygamber Efendimiz’den birlikte eğitim alıyorduk. Kur’ân’ı öğrenmeye başlamadan önce itikadi konularla ilgili dersler aldık. Sonra Kur’ân’ı öğrenmeye başladık ve Kur’ân’ı öğrendikçe imanımız daha da arttı.”9 der ve O’nun bu husustaki yöntemine işaret eder.  

kolaylaştır zorlaştırma tahtada problem çözen adam

3) Seviyenin Gözetilmesi

Eğitim ve öğretimde “kolaylaştır, zorlaştırma” ilkesinin bir gereği de muhatapların akıl, hafıza, muhakeme ve idrak seviyelerinin yanında sosyal, psikolojik ve bedenî-duygusal gelişimlerini de dikkate almaktır. Zira fertler arasında seviye farklılığı göz ardı edilemeyecek bir realitedir ve bu hususta en çok dikkat edilmesi gerekli alan eğitimdir.Allah Resûlü, “Biz peygamberler topluluğu daima insanların seviyesine inmek ve onların anlayacağı şekilde konuşmakla emrolunduk.”10 buyurmuş ve bu prensibe daima sadık kalmıştır.

Bunun tabii bir sonucu olarak O, üslubunu herkesi içine alacak şekilde ayarlamış, özel diyaloglarında ise çocuklarla çocukların, gençlerle gençlerin, ihtiyarlarla da ihtiyarların anlayacağı ve benimseyeceği şekilde diyalog kurmuştur. Yine O “İnsanlara akıllarına ve seviyelerine göre hitap ediniz.”11 buyurarak, irşad/tebliğ ve eğitimde muhatapların anlayış seviye ve farklılıklarının ihmal edilmemesi gerektiğini ayrıca vurgulamıştır.

Hz. Aişe validemiz, “Ashabına bir şey emredeceği zaman daima amellerin kolaylıkla üstesinden gelebilecekleri miktar ve şeklini emrederdi.”12 buyurarak O’nun, muhataplarının istidat ve kabiliyetlerini, sahip oldukları güç ve kuvveti göz önünde bulundurduğunu ve asla onları zora koşmadığını haber verir. 

4) En İsabetli Zamanı Tercih Etme

Eğitim ve öğretimde kolaylaştırmayı netice veren temel bir disiplin de sohbet ve ders için en uygun zamanın tespit edilmesidir. Muhatapların çok yorgun, isteksiz ve dinlenmeye ihtiyaç duyduğu bir zaman diliminde, zihinlerin çok dolu ya da dağınık olduğu esnada verilecek eğitim-öğretim çok verimli olmayacaktır. Nitekim Peygamber Efendimiz’in en yakın talebelerinden biri olan Abdullah İbn-i Mes’ud“Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) va’az ve nasihat etmek istediğinde bize usanç gelmesin diye bizim durumumuza/halimize bakar ona göre en uygun bir zamanı belirlerdi.”13 der ve O’nun bu husustaki duyarlılığına özellikle dikkat çeker.

Yine zaman zaman kendisine sorulan soruların cevabını erteler daha sonra ilgili kişiyi tekrar yanına çağırır ve sorusuna cevap verirdi. Bunu muhatabının dağınık zihin ve dikkatini toparlaması ve söyleyeceğini daha iyi bellemesi için bir yöntem olarak kullanırdı.  

5) Tane Tane ve Anlaşılır Konuşma 

Eğitim ve öğretimi kolaylaştırmanın bir yolu da tane tane, net ve anlaşılır konuşmaktır. Aksi takdirde muhataplar, konuşmasını net duyup anlayamadığı bir muallimin/rehberin anlattıklarını ve maksadını da kavrayamaz. Böyle problemli bir dille muallim de muhataplarıyla iletişime geçemez.

Hz. Aişe validemiz, “Allah Resûlü’nün konuşması, herkesin anlayacağı şekilde açık ve net idi.”14 diyerek Efendimiz’in bu husustaki dikkatini/örnekliğini bize haber verir. Yine O, “Konuştuğu zaman, çabuk çabuk konuşmaz hatta kullandığı kelimeleri saymak isteyen rahatlıkla sayabilirdi.”15 Aksi takdirde verilmek istenen mesaj net olarak ortaya konulamayacağı gibi bazen ciddi yanlış anlamalara da sebep olur.  

6) Gerektiğinde Tekrar Etme 

Eğitim ve öğretimi kolaylaştıracak bir diğer dinamik de konunun giriftliğine ve önemine göre yapılacak tekrarlardır. Zira muallim, mürşit ve rehberlerin zaman zaman yapacağı tekrar anlatımlar hem öğrenmeyi kolaylaştıracak hem de bilginin zihinlere yerleşmesini ve daha kalıcı hale gelmesini temin edecektir. Bundan dolayıdır ki Allah Resûlü, bazen bir söz söylediğinde, onun iyice anlaşılması için kelimeleri ya da cümleyi üç kere tekrar ettiği olurdu.16

7) Şekil ve Çizimlerden İstifade Etme

Eğitim-öğretimi hem kolaylaştıracak hem de bilginin daha da kalıcı hale gelmesini temin edecek hususlardan birisi de anlatımda yazı ve şekillerden istifade etmektir. Allah Resûlü, bu hususa da dikkat eder bazen anlatacağı mevzuyla ilgili şekiller çizerdi.

Mesela bir gün, Allah Resûlü oturduğu esnada konuşurken önüne bir çizgi çizmiş ve “İşte bu, Allah’ın doğru yoludur” buyurmuştu. Ardından o çizginin sağına ve soluna da birer çizgi çizmiş ve bunlar da şeytanın yollarıdır diyerek şu ayeti okumuştu: 

“Bir de şu: ‘İşte Benim dosdoğru yolum! Ona tabi olun. Yoksa başka yollara sapmayın ki sizi O’nun yolundan ayırmasın. İşte kötülüklerden sakınasınız diye Allah, size bunları tavsiye etti.”17

8) Benzetmelerden İstifade Etme

Kolaylaştırma adına tatbik edilebilecek bir yöntem de benzetmelerdir. Allah Resûlü, bir konuyu anlatırken zaman zaman benzetmelerde yapardı. Mesela müminlerin birbiriyle olan kardeşlik bağlarını bir misalle şöyle anlatmıştı: 

“Birbirlerini sevmede, birbirlerine merhametli davranmada birbirlerine şefkat göstermede müminlerin misali, bir vücudun uzuvları gibidir. Ondan bir uzuv hasta olsa diğer uzuvlar da uykusuzluk ve ateşle onun elemine ortak olurlar.”18 

Yine doğru arkadaş seçimi noktasında ve kötü kimselerin arkadaşlığından sakınmanın önemini şöyle bir benzetmeyle anlatmıştı: “İyi arkadaşla kötü arkadaş misk taşıyan kimse ile körük üfüren kimse gibidir. Misk taşıyan ya sana ondan ikram eder yahut sen ondan satın alırsın ya da ondan senin üzerine güzel bir koku siner. Körük üfüren kimse ise ya senin elbiseni yakar ya da o ortamın kötü kokusu üzerine siner.”19 Dolayısıyla anne-baba ya da muallim ve rehberler eğitim-öğretimde, misallerin anlamayı kolaylaştıran ve sevdiren özelliğinden istifade etmeyi ihmal etmemelidir.   

9) Uygulamalı Öğretme 

Talim ve terbiyede kolaylaştırmanın bir yolu da anlatılanların pratikte de gösterilmesidir. Bu açıdan uygulamalı öğretim, öğrenilen bilgilerin hayata taşınma ve davranışa dönüştürülme sürecinde önemli bir yer tutar. Nitekim Allah Resûlü’nün eğitim ve öğretim anlayışı genelde bu yönteme dayanır. O, kendisine indirilen ayetleri önce yaşayıp uygulamış sonra tebliğ etmiş ve hatta uygulamalı olarak göstermiştir.

Bu anlamda onun eğitimi sadece teori ve telkinden ibaret değildir. Mesela O, namazı bütün detaylarıyla anlattıktan sonra ashabına “Namazlarınızı, Benim, namaz kıldığım gibi kılınız.”20 buyurmuş ve namazın kılınışını bizatihi göstermiştir. 

10) Mukayese Yapma

Eğitim-öğretimi kolaylaştırma adına başvurulması gereken bir yöntem de mukayesedir. Bir konunun daha iyi anlaşılmasını ve bellenmesini temin için yeni meseleyi daha iyi bilinen bir başka konuyla karşılaştırmak anlaşılmayı hem kolaylaştıracak hem de daha kalıcı hale getirecektir. Allah Resûlü bu yöntemi de zaman zaman kullanırdı.

Bir gün kendisine bir adam gelmiş ve “Ey Allah’ın Resûlü! Annem öldü fakat üzerinde bir aylık Ramazan orucu borcu kaldı. Onun yerine ben kaza oruçlarını tutabilir miyim?” diye sormuştu. Bunun üzerine Efendimiz,

“Onun birisine borcu olsaydı onu ödeyecek miydin?” sorusunu sormuş; adam “Evet” diye cevap verince Allah Resûlü, “İşte onun gibi, annenin Allah’a olan borcunu ödemen daha haktır.” buyurmuştu.21

11) Soru Sorma Yöntemi

Anlatımda soru yöntemine başvurma da kolaylaştırmanın ayrı bir yoludur. Allah Resûlü zaman zaman ashabına anlatmak istediği mevzularda bu yöntemi de kullanır onların hem meraklarını uyarır hem de bütün dikkatlerini anlatacağı şeyin üzerine yoğunlaştırarak meselenin kolay ve iyice anlaşılmasını temin ederdi. 

Mesela, bir gün ashabına abdest ve namazın insanı nasıl arındıracağını anlatacaktı. Sözlerine şöyle bir soruyla başladı: “Sizden birisinin evinin önünden bir nehir aksa ve bu nehirde her gün beş kere yıkansa acaba üzerinde hiç kirden eser kalır mı, ne dersiniz?” Orada bulunanlar, “Tabi ki kirden bir eser kalmaz.” diye cevap verdiler. Bunun üzerine O, “İşte bu beş vakit namazın misalidir. Allah bu ibadet sayesinde kullarının bütün hatalarını siler.” buyurdu.22

Sonuç

İslam, inançtan ibadete ve muamelâttan eğitim sistemine kadar özü kolaylık üzerine kurulu bir dindir. Kur’ân’ın beyanıyla Allah, dini insanlara onları zora koşmak üzere indirmemiş23 ve onlara dinde bir zorluk kılmamıştır.[Bkz. Hac, 22/78] Kur’ân’da bu hususta ortaya konulan temel ilke “Allah,  kullarına zorluk değil kolaylık diler.”24 prensibidir. Allah Resûlü tarafından da “Muhakkak ki din, kolaylıktır.”25 buyurularak bizatihi İslam, kolaylık vasfıyla nitelendirilmiştir.

Bunun yanında Efendimiz’in, kulluğu kendi nefsine zorlaştırmaya çalışan ashabından bazı kimseleri “Ben, semâhat ve kolaylık üzerine kurulu bir dinle gönderildim.”26 buyurarak uyarması da bu gerçeği açıkça ifade eder. Dolayısıyla hem İslam’ın bu temel karakteristik yapısı hem Allah Resûlü’nün “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.” emri göz önünde bulundurularak, günümüzde ortaya çıkan eğitim anlayış ve teknolojilerinden de azami seviyede istifade edilerek eğitim-öğretimi kolaylaştırmaya çalışmak önemli bir sünnettir.  

Dipnot:

  1. Buharî, İlim 11, Edeb 80, Cihad 164
  2. Buharî, Menâkıb 23
  3. Bkz. Buharî, Vudu’ 58; Ebu Davud, Taharet 138
  4. Bkz. Müslim, Cihad 6; Ebu Davud, Edeb 20
  5. Disiplin ve otorite meselesi ise öfke konusunun haricinde ele alınması gerekli başlı başına ayrı bir konudur.
  6. Buharî, Edebu’l-Müfred, s. 68 (245); Ahmed İbn-i Hanbel, Müsned, I/239 (2136, 2556); Heysemî, Zevâid, VIII/73
  7. Müslim, Birr 75 (2592)
  8. Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, III/361
  9. İbn Mâce, Sünnet 9 (61); Beyhâkî, Sünenü’l-Kübra (5498)
  10. Sehâvî, el-Makâsidu’l-Hasene, s. 120; Zebidî, İthafu’s-Sâde, II/65
  11. Ebu Davud, Edeb 23; Münavî, Feyzu’l-Kadîr, III/75
  12. Ahmed İbn-i Hanbel, Müsned, VI/56
  13. Tirmizî, Edeb 72
  14. Ebu Davud, Edeb 18
  15. Buharî, Menâkıb 23
  16. Bkz. Buharî, İlim 30 Tirmizî, Menâkıb 9
  17. En’am, 6/153; Müsned, (4142, 4437); Beyhakî, Sünen (11174)
  18. Müslim, Birr 17 (2586); Buharî, Edeb 27 (6011)
  19. Müslim, Birr 146 (2627)
  20. Buharî, Ezan 18
  21. Müslim, Sıyam 27 (1148)
  22. Buharî, Mevâkit 6 (528); Müslim, Mesâcid 282 (667)
  23. Bkz. Tâhâ, 20/2
  24. Bkz. Bakara, 2/185
  25. Buharî, İman 29; Nesâî, İman 28
  26. Bkz. Buharî, İman 29, (Bab başlığında.); Müsned, I/236; Heysemî, Zevâid, II/263; Buharî, Edebu’l-Müfred, s. 78 (287)
1 yorum
  1. Said diyor

    Öncelikle teşekkür eder, Allah Szilerden razı olsun deriz.
    Eğitimde Allah Rasulu (S,A,S) metodları ile ilgili makaleler paylaşmanız çok faideli oluyor.

    Sizlerden ricam :1) Günümüzdü yaş qruplarına nasıl dinimizi , Allaha imanı, ibadeti anlatmalı
    2) Günümüzdü çocukları ilgi alanına uygun nasıl yetişdirmemiz lazım
    3) Evlatlarımıza dini bilgi veriyoruz, uygulamaya da başlıyorlar sonrasında arkadaş çevreleri dinden uzak olanlarla olunca öğrettiklerimiz evlatlarımıza zor gelmeye başlıyor

    bu konularda makale paylaşsanız.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.