Mümin Temiz Kalplidir
“Mümin, saftır (temiz kalbli), kerimdir. Fâcir ise hilekârdır, leîm (alçak)dir.”1
“Mümin, aldansa da aldatmayı asla düşünmeyen ve şartlar ne olursa olsun her zaman kendi karakterini sergileyen bir asil; fâcir ise, türlü türlü ayak oyunlarına teşebbüs etmekten hiçbir zaman sıkılmayan seviyesiz bir zelildir.”
Saf ve Temiz Kalpli Olmak
Hadis-i şerif’te “Mümin, saftır.” Buyurulmuştur. Bu ifâde, Türkçemizdeki aptal ve ahmak manasında anlaşılmamalıdır. Bunu, temiz kalbli, hiç kimse hakkında gıll ü gışı yani gönül darlığı, kini ve hilesi olmayan, söylenen söze ilk anda inanan ve herkes hakkında hüsn-ü zan besleyen manasında anlamak daha doğrudur.
Hadiste “mümin saftır” denmekle “mümin böyle olmalıdır” denilmek istenmiş ve bir hedef gösterilmiştir. Böyle olmayı mümin kendine hedef seçmelidir. Gerçek mümin, yani kâmil manada mümin aynı zamanda kerimdir. “Kerim” de güzel ahlak sahibi, şerefli, değerli, cömert insan demektir.
“Fâcir”, günahkâr mümin manasına kullanılan bir kelimedir. “Fâcir”, “şehvet gücü ileri dereceye varan kimse” veya “nefsi, kendisini din ve ahlâk ilkelerine aykırı işler yapmaya sevkeden kişi” anlamına gelir. Kelâm alimleri fâcirin imanı olup olmadığını tartışmışlardır. Belki fâcir, imanı var ama ameli yok veya günahları imanını alıp götürmüş, küfür vadilerinde sersem sersem dolaşan insan demektir. Kur’ân’da fâcir sıfatı, günah işlemenin son noktasında bulunan kâfir insan için kullanılmaktadır. İşte, aldatma, yalan, sözde durmama ve kötü ahlak adına muamele hayatımızda karşılaştığımız bütün yanlışlıkları irtikap edebilecek bir alçaklık, bu facirlerin vasfıdır. Yani onların ruhları bu gibi kötülüklere açıktır.
“Mümin saftır, kerimdir.” buyrulmasıyla, müminden böyle olması istenmektedir aynı zamanda. Leîm/alçak olmak, fâcirin tabiatının gereğidir. Evet, fâcirler, fısk u fücûrlarıyla, ahlaksızlıklarıyla her türlü günahı işlemeleriyle, tabiatlarının gereğini yerine getirirler. Gerçek mümin de mütevazi, temiz kalbli ve cömert oluşuyla kendi karakterini sergiler ve sergilemelidir.
Bu konuyu destekleyen başka hadisler de vardır: “Mümin o kadar yumuşak, zorluk çıkarmayan bir insandır ki, sen onu bu yumuşaklığından dolayı neredeyse safdil sanırsın.”2 Mümin akıllıdır ama akıllılık taslamaz veya akıllı görünmek suretiyle büyüklenmez. Evet mümin, mütevazi bir insandır. Mümin temiz yürekliliğinden dolayı kolayca aldatılabilen bir insan olarak görülebilse de o aynı zamanda aynı delikten iki kez sokulamayacak derecede müteyakkız ve temkinlidir ve öyle olmalıdır. Bu konudaki diğer bir hadiste de müminlerin, hoşgörülü, teenni sahibi ve mülayim insanlardır oldukları vurgulanır.3
Bu hadislerde çizilen mümin tipi, mülayim, hoşgörülü, herkesin içinin hemen ısınıverdiği, temiz kalpliliğinden dolayı insanların kendisini hemen aldatıvereceği zannedilen ama asla aldanmayan bir istikamet insanıdır.
Allah Resûlü, başka bir hadislerinde müminle fâcirin halini şu şekilde tasvir eder: “Müminin hali, dış görünüşü ile harab bir evi andırır. İçine girdiğinde hayretler içinde kalırsın. Fâcirin durumu ise dışı çok süslü yüksek kabirlere benzer. Onu görenlerin gözünü doldurur ama içi pis kokularla doludur.”4 Bu hadiste vurgu yapılan husus da müminin iç dünyasının çok zengin olduğudur. Müminin durgunluğu bir murakabedir, sükûtu da tefekkürdür. Bunlar ayrı bir değerdir, iç değerdir… Müminin sessizliği, görüntüsündeki pejmürdelikler bizi aldatmamalıdır. Dışarıdan gözlemlenemese bile müminin iç dünyası, yani kalb dünyası, zihinsel, ruhsal ve duygusal durumu çok canlıdır.
Selçuk CAMCI
Selçuk Camcı, 1992 İlahiyat mezunu. Hadis Ana bilim Dalı’ndan yüksek lisansını yapan Camcı, İslam hukukundan doktora öğrencisi. Yeni Ümit Dergisi başta olmak üzere dini yayınlarda editör olarak çalıştı. Amerika Birleşik Devletlerinde Chaplaincy (manevi rehberlik) eğitimi aldı.
1 Tirmizî, Birr, 41; Ebû Dâvûd, Edeb, 6.
2 Ali el-Müttakî, Kenzu’l-Ummâl, 1/143.
3 Abdullah b Mübarek, Zühd, s. 130; Beyhaki, Şuabu’l-İman, 10/447; Ali el-Müttakî, Kenzu’l-Ummâl, 1/143.
4 Münâvî, Feyzu’l-Kadîr, 5/656.