İsrâ

206

Üzerine bindiği Burak, öyle hızla hareket ediyordu ki, her defasında adımını, ufukta gözüken son noktaya atıyor ve şimşek hızıyla mesafe alıyordu. Daha üzerine binmekle birlikte mekân değişmiş ve bir çırpıda Mescid-i Aksâ’ya gelivermişlerdi. Tuttu ve daha önceki peygamberlerin bağladığı yere bağladı Burak’ı. Ardından da, namaz kılmak için mescide yöneldi.

Bugüne kadar risalet vazifesini yerine getiren Allah’ın en seçkin kulları burada toplanmış, risalete mühür olan Zât’ı bekliyorlardı. Gelişini görünce selam ve tahiyyelerle sinelere basıldı Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) ve ardından da, dünyanın en önemli meselesi için yeniden saf tutuldu; bütün peygamberler, aynı safta kenetlenmiş; iki rekat namaz kılacaklardı.

Peygamberlik âleminin imamını bekliyorlardı. Demek ki İbrahimî çizgi, artık Hz. Muhammed’de noktalanacak ve bundan sonrasını, bütün peygamberler namına sonuna kadar O yürütecekti. Zaten, başka bir belde yerine buranın tercihinde de böyle bir mânâ vardı; belli ki Hakk’ı temsil meselesi, peygamberlere dâyelik yapmış bu mekândan artık alınıyor ve yüzler bundan sonrası için Mekke’ye çevriliyordu. Meseleye, miraçtaki süreçte karşılaşacağı peygamberler açısından bakıldığı zaman da aynı konu dikkat çekecek ve ümmetler arasında yaşanacak bir birliktelik adına, geleceğe yönelik bir umut olacaktı.

Derken, safların en önündeki yerini aldı Habîb-i Zîşân Hazretleri… Günü gelince insanlığın yeniden, Allah’ın ilk yarattığı bu çizgide saf tutacağının sembolüydü bu. Âdem’in çocuklarının, yeniden Hz. Âdem toprağında kaynaşacaklarının resmi, tevbe ederken şefaatini dilediği Zâtın da imametinin tesciliydi aynı zamanda…

Peygamberler O’nun arkasında saf bağladığına göre demek ki, o peygamberlerin ümmeti de gün gelecek O’nun arkasında namaza duracaktı!

Namaz sonrası önüne üç kâse konulmuştu; birinde süt, diğerinde su ve bir diğerinde de içki vardı. Bunlardan birisini tercih etmesi isteniyordu. Tereddütsüz, içinde süt olan kâseyi tercih etti Efendiler Efendisi! Bu tercih, Cibril-i Emîn’i de heyecanlandırmıştı ve:

– Bunu tercih etmekle Sen, hidayeti tercih etmiş oldun ve Senin ümmetin de hidayet üzere olacak, demişti. Çünkü bu, realiteyi iyi okumanın bir neticesiydi ve seçilen tercih de, fıtratı ifade ediyordu. Bu arada orada yankılanan ses de, aynı şeyleri söylüyordu:

– Şayet su tercih edilmiş olsaydı, ümmeti de kendisi de boğulurdu. İçki tercih edilmiş olsaydı, ümmeti de kendisi de yoldan çıkar taşkınlık içine düşerdi. Sütü tercih ettiğine göre, ümmeti de kendisi de hep hidayet üzere olacak!1

Dipnot:

  1. Bkz. İbn Hişâm, Sîre, 2/242, 243
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.