İBN-İ ERKAM’IN EVİNDE

260

Namaz kılıp Kur’ân okurken müşrikler, gelip alay ediyor ve inananlara rahatsızlık veriyorlardı. Onun için Efendimiz ve ashab-ı kirâm hazretleri, ibadetlerini yerine getirebilmek için daha tenha yerleri tercih ediyorlar ve namazlarını buralarda kılıp Kur’ân’larını sessiz zeminde okumayı maslahat olarak görüyorlardı. Ancak müşrikler, onların bu haline de muttali olmuşlardı; buralara kadar gelip rahatsızlık verme alışkanlıklarını devam ettirmek istiyorlardı.

Risalet vazifesiyle serfiraz kılınalı iki yıl olmuştu. Yine bir gün ashab, bir araya gelmiş; Mekke dışında tenha bir yerde namaz kılıyorlardı. Yanlarına, Mekkeli bir grup geldi ve onlarla alay etmeye, namazlarına dil uzatmaya başladı. Hareketlerinde de ciddi bir tahrik vardı. Nihayet işi o kadar ileri götürmüşlerdi ki, aralarında başlayan ağız kavgası, çok geçmeden yerini şiddete bırakıvermişti. Bir anlık hislerine mağlup olan Sa’d İbn Ebî Vakkas, müşriklerden birisiyle yaka-paça olurken onun kafasını yarmış ve adam, kanlar içinde kalmıştı. Zaten, bir bahane arıyorlardı ve onlar açısından bu hadise, kendi lehlerinde kullanılacak büyük bir koz idi.

Gidişat, iyi görünmüyordu. Bu olaydan haberdar olan ve uzun zamandır meseleye bir çözüm arayan Allah Resûlü (sal­­­­­lallahu aleyhi ve sellem), ibadetlerin daha rahat yapılabileceği ve gelen ayetlerin müşterek paylaşılarak herkesle Rahmânî bir insibağın yaşanabileceği bir mekân arayışına girmişti. Kardelenlerin ve yumurtaların zarar görmemesi için zamana ihtiyaç vardı ve daha tenha bir yerde bu zamanın kazanılması gerekiyordu. Böylece bulundukları yerde hedef haline gelmekten kurtulabilir ve müşriklerle karşı karşıya gelip şiddet soluklayarak zaman kaybetmemiş olurlardı.

Erkam İbn Ebi’l-Erkam, elindeki imkânları Hak adına kullanmanın fırsatını yakalamıştı. Safa tepesinde bir evi vardı ve Resûl-ü Kibriyâ ile ashabı buraya davet etmişti. Burada rahatlıkla namaz kılabilir, Kur’ân okuyup gelen ayetleri ashab-ı kiram ile problemsiz bir şekilde paylaşabilirlerdi.

Teklif makuldü ve Efendimiz tarafından da hüsn-ü kabul görecekti. Yeni bir süreç başlıyordu ve Efendiler Efendisi, İbn Erkam’ın teklifini kabul ederek Safa tepesindeki bu eve taşınmıştı. Bunun anlamı, üç yıl sürecek yeni bir hayat demekti.1

Artık kötü komşular geride kalmıştı ve mekanla birlikte İslâmi gelişmeye de yeni bir renk gelmiş, yeni bir ivme kazandırılmıştı. Müslümanlar buraya gizlice geliyor ve Resûl-ü Kibriyâ ile yeni gelen ayetleri burada paylaşıyor, iman ve takva adına derin sohbetlere dalıyor ve başkalarının da elinden tutma adına fikir sancısı çekiyorlardı.


Dipnot:

  1. Bkz. İbn Âşûr, Tefsîru’t-Tenvîr ve’t-Tahrîr, 1/2321
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.