Efendimiz’in (sas) Yaratılış Yönünden Vasıfları

593

Efendimiz’in (aleyhissalâtü vesselâm) yaratılış yönünden vasıfları nasıldı?

Yaratılış zaviyesinden güzel vasıflara bakılacak olursa Kâinatın Efendisi en güzel vasıflara sahiptir. Güzellik adına bütün mehâsin onda cem etmiştir. Hatta İmam Kurtubi Hazretleri şöyle der: “Peygamber Efendimiz’de (sallallâhu aleyhi ve sellem) güzellik vasıflarının sadece birazı nümâyan idi, görünürdü. Zaten eğer tamamı görünecek olsa idi, Sahabe efendilerimiz o güzelliği seyretmeye güç yetiremezlerdi.”

Bu konuda ashab-ı kiramdan birçok hadisi-i şerif nakledilmiştir. Bu sahabiler arasında Hazreti Ali (radıyallahu teâlâ anh), Bera ibn Âzib (radıyallahu teâlâ anh), Hazreti Aişe (radıyallahu teâlâ anhâ), Ebû Cuhayfe (radıyallahu teâlâ anh), Cabir bin Semura (radıyallahu teâlâ anh), Ümmü Ma’bed (radıyallahu teâlâ anhâ), İbn Abbas (radıyallahu teâlâ anh), Muarrid bin Muaykib (radıyallahu teâlâ anh), Ebû’t-Tufeyl (radıyallahu teâlâ anh), Addâ ibn Halid (radıyallahu teâlâ anh), Hureym bin Fatek (radıyallahu teâlâ anh), Hakim ibn Hizam (radıyallahu teâlâ anh) vardır. Bunlardan başka sahabiler de Efendimiz’in evsâf-ı celîlesini anlatmışlardır. Biz Hz. Ali (radıyallahu teâlâ anh)’ın Efendimiz’i anlattığı hadis-i şerifi veriyoruz:

كان علي رضي الله عنه إذا نعت رسول الله صلى الله عليه وسلم قال لم يكن بالطويل ولا القصير وكان ربعة من القوم ولم يكن بالجعد القطيط ولا بالسبط كان جعدا رجلا لم يكن بالمطهم ولا المكلثم وكان في الوجه تدوير أبيض مشربا أدعج العينين أهدب الأشفار جليل المشاش أجرد شثن الكفين والقدمين إذا مشى تقلع كأنما يمشي على صبب وإذا التفت التفت معا بين كتفيه خاتم النبوة أجود الناس كفا وأرحب الناس صدرا وأصدق الناس لهجة وأوفى الناس ذمة وألينهم عريكة وألزمهم عشرة من رآه بديهة هابه ومن خالطه فعرفه أحبه يقول ناعته لم أر قبله ولا بعده مثله صلى الله عليه وسلم

Hazreti Ali (radıyallahu anh), güzeller güzeli Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) evsâf-ı cemâliye ve kemâliyesini yâd ettiği zaman şöyle derdi:

Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ne uzun, ne kısaydı. Uzuna yakın orta boyluydu. Saçları ne kıvırcık ne de düz idi.
Kıvırcıkla düz arası dalgalı bir saça sahipti. Nuranî yüzleri ne tam yuvarlak ve şişkin, ne de uzun ve zayıftı. Bilâkis değirmiydi. Latîf tenleri kırmızıya çalan pembemsi, nurânî bir beyazdı. Gözleri siyah, kirpikleri uzuncaydı. Kemikleri iri, omuzları genişçeydi. Nârin bedenlerinde bulunan tüyler, göğüslerinden aşağıya inen kısımda daha belirginceydi. Mübarek el ve ayakları, kararında bir dolgunluktaydı.
Yürürken, âdeta yokuştan aşağıya iner gibi mehâbetle yürür ve ayağını yere sağlam basardı.

Birisiyle konuşacakları veya bir şeye bakacakları zaman, bütün bedeniyle o tarafa yönelirlerdi.

“İki omuzu arasında peygamberlik mührü vardı ki zaten O, nübüvvet manzûmesinin mührü son peygamberdir. İnsanlar içinde sadrı-sinesi en geniş olanı O’ydu. İnsanların en doğru sözlüsü, en yumuşak huylusu, en geçimlisi, en mürüvvetlisi, en âlicenabı, en zarifi, en kibarı, en latîfi yine O’ydu. Onu ilk defa gören birisi, ister istemez onun karşısında bir mehâbet hissine kapılır; O’nun atmosferine girip O’nu yakından tanıma şerefine erince de artık O’na âşık olur, O’na tutulur, O’na vurulur ve O’na meftun olurdu. O’nu vasfetmek isteyen biri, aczini itirafla ‘Ne O’ndan önce, ne de O’ndan sonra O’nun gibisini gördüm, göreceğime de ihtimal vermiyorum!’ derdi.”

Salât u selâm, tahiyyât u ikram, her türlü ihtiram O’na, O’nun âl ve ashâbına olsun yâ Rab!1

Berâ ibn Âzib (radıyallahu teâlâ anh) “Al bir elbise içinde Allah Resûlü’nden (sallallâhu aleyhi ve sellem) daha güzelini görmedim.” demektedir.2

Devs’in arslanı Ebû Hureyre (radıyallahu teâlâ anh) şöyle demektedir: “Allah Resûlü’nden (sallallâhu aleyhi ve sellem) daha güzelini görmedim. Güneş sanki onun yüzünde açıyordu. Tebessüm buyurduklarında dişlerinin aydınlığı duvarları aydınlatıyordu.”

Yine sahabiden Berâ’ya birisi gelip “Efendimiz’in yüzü kılıç gibi parlardı.” deyince Berâ:

– Hayır, Resuller Serveri Efendimiz’in mübarek yüzleri güneş gibiydi, ay gibiydi. Değirmi3 bir yüze sahipti Efendiler Efendisi, diye cevap vermişti.4

Ümmü Ma’bed (radıyallahu teâlâ anhâ) Huzaa’ya mensup sahabi kadınlardandır. O da, Efendimiz’i anlattığı uzun bir tarifte şöyle demektedir: “Uzaktan görüldüğü zaman insanların en güzeli idi; yakından bakıldığında da insanların en tatlısı idi.”

Ebû Hâle’nin rivayetinde ise şu vardır: “Efendimiz’in mübarek yüzleri dolunay zamanı ayın parlaması gibi ışıl ışıl parıldardı.”

“Hazreti Peygamber’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) teninde bir tür güzel koku vardı.”5 Mübarek çehresinden ter damlaları inci tanesi gibi süzülürdü. Mübarek derisi çok yumuşaktı. Hz. Enes (radıyallahu anh) der ki: “Hazreti Peygamber’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) rengi gül rengi gibiydi. Teri inci tanesi zannedilirdi.6 Atlas ve ipek O’nun vücudundan daha yumuşak değildi. Misk ve amber bile O’nun vücudundan daha güzel kokmazdı.”7

Bera ibn Âzib (radıyallahu anh) ise Efendimiz’i tavsif ederken şöyle anlatır:

كان رسول الله رجلا : Resûl-ü Ekrem Efendimiz Hazretlerinin şa’r-ı şerifleri yani mübarek bedenindeki kılları gerek başındaki saçları, gerek sakal-ı şerifindeki kılları kıvırcık ile düz arasındaydı.

مربوعا : Resûl-ü Ekrem Hazretleri mu’tedilü’l-kâme (orta boylu) idi.

بعيد ما بين المنكبيه : Resûl-ü Ekrem Efendimiz Hazretlerinin iki omuzlarının arası genişçe idi. Mübarek iki göğsünün arası da genişti.

عظيم الجمة : Resûl-ü Ekrem Efendimiz Hazretlerinin mübarek başından aşağıya doğru sarkmış bulunan ve sık, aynı zaman da gür olan saçları,
الي شحمو أذنيه : Mübarek iki kulağı yumuşağına ulaşıyordu.

Aslında Nebiler Serveri Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) mübarek saçları hakkında muhtelif rivayetler vâki olmuştur. Bir rivayette kulaklarının yarısına ulaştığı, bir başka rivayette kulaklarına vâsıl olduğu, bir rivayette mübarek omuzlarına vâsıl olduğu, bir başka rivayette de kürek kemiğine kadar ulaştığı rivayet edilir. Öyle anlaşılıyor ki Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) mübarek saçlarını hem uzatmış hem de kulağının yarısına kadar gelecek kadar kısaltmıştı.

عليه حلة حمراء: İmam Nevevi “Hulle”nin iki parça elbiseden oluşan bir kıyafet olduğunu söyler. Bu parçalara izâr ve ridâ denmektedir. Ebû Ubeyde ise “hulle”nin aynı kumaştan ve iki parçadan oluşan bir elbise çeşidi olduğunu söyler. İmam Şafii Hazretleri kırmızı renkte elbise giyilmesini tecviz ederken, İmam A’zam Ebû Hanife Hazretleri nehyederdi. Hadis-i Şerifte zikri geçen kırmızı elbiseden murad, alacalı kırmızı elbisedir. Yoksa tek renk kırmızı elbise demek değildir.

ما رأيت شيأ قط أحسن منه: Bera ibn Âzib Efendimiz’i anlatırken buyurur ki: “Ben Efendimiz’den daha güzelini görmedim. Ya da görmekle murad olunan şey nedir diye sorulacak olursa, Resûl-ü Ekrem’den daha güzel bir şey görmedim. Bildiğim ya da gördüğüm ne kadar güzel şey varsa, Allah Resûlü onlardan daha güzeldi.”


Dipnot:

  1. Tirmizî, 5/599; İbn Ebî Şeybe, Musannef, 6/328
  2. Buharî, 3/1303; Müslim, 4/1818
  3. “Değirmi” yuvarlak anlamında kullanılan bir kelimedir.
  4. Buhâri, 3/1304; Tirmizî, 5/598; Taberânî, Mucemul Kebir, 2/224
  5. Buhârî, 3/1306
  6. Müslim, 4/1815; Dârimî, 1/44-45; Ahmed b. Hanbel, 1/151, 3/228
  7. Ahmed b. Hanbel, 3/222, 227, 228; Müslim, 4/1814-1815; Dârimî, 1/44-45
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.