Efendimiz’in (sas) Arafat’taki Duası (9 Zilhicce 10 Hicrî)

692

Bugün Arafat’ta vakfe duran Allah Resûlü, bu özel anlarda âdeta yüreği yırtılırcasına dua ediyordu. Cebel-i Rahme’nin eteğinde durmuş, Rahmân’dan nasıl mağfiret ve merhamet dilenileceğini herkese gösteriyordu! Mübarek ellerini göğüs hizasına kadar kaldırıp avuçlarını semaya doğru açmış dua dua yalvarmaktaydı. Hatta bir aralık Kasvâ’nın yuları elinden kayınca onu eliyle yakalamış ve bir eliyle yuları tutarken diğer elini semaya kaldırmış, duasına devam ediyordu! 

“Allah’tan başka ilah yoktur! O birdir; O’nun eşi ve ortağı yoktur. Mülk O’nun, hamd de O’na mahsustur! Hayır, yalnız O’nun elindedir. O diriltir ve öldürür. O her şeye kâdirdir!” diye başladı duasına. Ardından, “Allah’tan başka ilah bulunmadığına şahid, bizzat Allah’tır. Bütün melekler, hak ve adaletten ayrılmayan ilim adamları da bu gerçeğe -mutlak gâlib, tam hüküm ve hikmet sahibi Allah’tan başka ilah olmadığına- şahittirler!” mealindeki âyeti okudu ve “Ben de bu gerçeğe şâhid olanlardanım Yâ Rab!” buyurdu. Duasına şöyle devam ediyordu:

“Allah’ım! Bizim söylediğimizden daha üstün olarak Sana hamd olsun! Ey Allah’ım benim namazım, ibadetim, diriliğim, ölümüm Senin içindir! Dönüşüm de Sanadır! Sevabım da Sana aittir!         

Allah’ım! Kabir azabından, kalbin vesvesesinden, işlerin dağınıklığından Sana sığınırım! Ey Allah’ım! Rüzgârların getireceği afetin şerrinden Sana sığınırım! Ey Allah’ım! Gözümde bir nur, kulağımda bir nur, kalbimde bir nur yarat! Ey Allah’ım! İçime inşirah sal! İşimi kolaylaştır!Ey Allah’ım! Rabbimiz bize dünya ve ahirette bize iyilik ihsan eyle ve bizi Cehennem azabından koru. Allah’ım! Beni günahın zilletinden koruyarak taatin izzetine ulaştır. Haram kıldığın şeylerden kaçınarak helal kıldıklarınla yetinmeye muvaffak kıl.  Senden başkasına beni muhtaç eyleme. Kalbimi ve kabrimi nurlandır ve beni bütün kötülüklerden koru. Bütün hayırları bana lütfet. Allahım, Senden hidayet, takva, iffet ve insanlara muhtaç olmayacak kadar zenginlik istiyorum.           

Allah’ım! Kabir azabının şerrinden vesveseden, işlerin karışıklığından ve her şer sahibinin kötülüğünden Sana sığınırım. 

Allah’ım! Gecenin getirdiği şeylerin şerrinden, gündüzün getirdiği şeylerin şerrinden, korkunç rüzgârların getirdiği afetlerin şerrinden, zamanın nöbet nöbet gelen mihnet ve belalarının şerrinden Sana sığınırım!          

Allah’ım! Bana olan nimetlerinin kaybolup gitmesinden, sıhhatimin bozulmasından, ansızın gelip çatacak azabından ve bütün gazabından Sana sığınırım!           

Ey verenlerin en cömerdi, ey kendisinden istenilenlerin en hayırlısı, ey kendisinden merhamet dilenilenlerin en merhametlisi Allah’ım! Tam bir hidayetle beni hidayete erdir. Dünya ve ahirette beni mağfiret eyle. 

Ey kastedilenlerin en hayırlısı. Otağına konaklanılanların en yücesi. Ve hazinelerinde bulunanlardan istenenlerin en cömerdi. Yarattıklarından herhangi birine ve Beytinin hacılarına verdiklerinin en üstününü şu akşamüzeri bana ver! 

Ey dereceleri yükselten, bereketleri indiren, ey gökleri ve yeri yaratan Allah’ım! Sesler çeşit çeşit dillerle Sana doğruyükseliyor; ihtiyaçlarını Senden talep ediyorlar! Benim ihtiyacım da dünya halkının ve beni unuttuğu imtihan yurdunda Senin beni hatırlamandır!       

Allah’ım! Sen sözümü işitiyor, bulunduğum yerimi görüyor, gizli açık neyim varsa biliyorsun! İşlerimden hiçbiri Sana gizli değildir. Ben çaresizim, yoksulum. Senden yardım ve eman diliyorum! Korkuyorum, kusurlarımı itiraf ediyorum! Bir çaresiz Senden nasıl isterse, ben de öyle istiyorum! Zelil ve günahkâr Sana nasıl yalvarırsa, ben de öyle yalvarıyorum! Senin yüce huzurunda boynunu bükmüş, Senin için gözlerinden yaşlar boşanan, Senin uğrunda bütün varlığını zelil eden, Senin için burnunu topraklara sürten bir kulun Sana nasıl dua ederse, ben de öyle dua ediyorum!

Rabbim! Duamı kabul buyurmaktan beni mahrum kılma! Bana Rauf ve Rahim ol, ey istenilenlerin en hayırlısı ve verenlerin en keremlisi!

İlâhî! Sana karşı kim kendisini övebilir? Ben nefsini kınayan birisiyim. İlâhî! Masiyetler dilimi tutuklaştırdı. Benim vesile kılacak ne işe yarar bir amelim ne de ümitten başka bir şefaatçim var! İlâhî! Biliyorum ki; kusurlarım yüzünden ne huzurunda mevkiim ne de Senden özür dilemeye yüzüm kalmıştır! Fakat Sen kerem sahibi olanların en kerîmisin! İlâhî! Ben merhametine nail olmaya layık olmasam da Senin merhametin Bana yetişebilir! Çünkü Senin rahmetin her şeyi kuşatacak derecede geniştir! Ben de o kuşatılacak şeylerden biriyim!          

İlâhî! Benim kusurum ne kadar büyük de olsa, Senin affının yanında küçük kalır! Sen onları benim için bağışlayıver ey kerem sahibi Allahım!            

İlâhî! Sen kerem sahibi Allah’sın! Ben ise âciz bir kulum! Ben günah işler durursam, Sen de bağışlar durursun!           

İlâhî! Sen ancak Sana itaatli olanlara rahmet ve merhamet edeceksen günahkârlar kime sığınacaklar!    

İlâhî! Ben, bile bile tâatinden uzaklaştım! Sana karşı kasten günahlara yöneldim! Sen, her türlü eksik ve noksan sıfatlardan münezzehsin! Senin bana karşı delilin ne azimdir! Senin bana olan affın ne kadar büyüktür. Senin delilinin büyüklüğüne rağmen benim ise Sana karşı hiçbir delilim yoktur! Ben Sana her an muhtacım! Senin ise Bana hiçbir ihtiyacın yoktur! Senin kereminden bağışlanmayı dileniyorum!      

Ey kendisinden istenilenlerin en hayırlısı. Ey kendisine ümit bağlananların en üstünü! İslâm’ın ve Muhammed’in (aleyhisselatu vesselam) hürmetini vesile ederek Sana yöneliyorum. Benim bütün günahlarımı bağışla! Beni şu durduğum yerden, bütün hâcetleri yerine getirilmiş, dilekleri ihsan buyurulmuş, temennileri gerçekleştirilmiş olarak döndür!     

İlâhî! Bana öğrettiğin dua ile Sana dua ediyorum! Bana müjde verdiğin ümitten benimahrum etme! İlâhî! Karşında huşû ve hudû ile eğilen, kusurlarını itiraf ederek Sana sığınan,gözyaşları akıtarak tevbe eden, haksız davranışlarının bağışlanması ve affedilmesi için yalvaran, umduğuna ermeyi ancak senden bekleyen, bütün kusurlarına rağmen vakfesinde Senin ihsanından ümidini kesmeyen bu kuluna akşam üzeri ne yapacaksın?

Ey bütün canlıların sığındığı ve bütün mü’minlerin yardımcısı ve koruyucusu! İyilik edenler Senin rahmetinle kurtulurlar, kötülük edenler de kendi günahlarıyla helâk olurlar! 

Allah’ım! Senin huzuruna çıktık, Senin civarına konduk! Ümitlerimiz Sensin, dileklerimiz Senin yanındadır! Senin ihsanını diler, rahmetini umar, azabından korkarız! Kusurlarımızın bütün ağırlığıyla yine Sana kaçıp sığındık! Senin Beyt-i Haramını ziyaret ettik! Ey dilenenlerin her türlü ihtiyaçlarının sahip ve maliki olan! Ey sukût edenlerin içlerinden geçirdiklerini bilen! Ey kendisinden başka yardım beklenecek başka Rab bulunmayan! Ey kendisinin üstünde korkulacak başka bir yaratıcı bulunmayan! Ey yanına varılacak veziri, rüşvet verilecek kapıcısı bulunmayan! Ey dilekler çoğaldıkça cömertliği, keremi artan; ihtiyaçlar çoğaldıkça fazl u ihsanı artan! EyAllah’ım! Sen her misafiri kondurup ağırlarsın! Bizler de Senin misafirleriniz! Bizleri cennetinde ağırla! 

Ey Allah’ım! Her kâfileye bahşiş, her isteyene atiyye verilir; her ziyaretçiye ikram edilir! Her sevap umana sevap verilir! Senin katındaki mükâfattan her mükâfat dilenene mükâfat, Senin katındaki rahmetten her rahmet dilenene rahmet, Sana yakın olmayı özleyen her özleyene yakınlık ihsan olunur! Senin af yollarını her arayana da af ve mağfiret buyurulur! Bizler topluca Senin Beytine geldik! Şu büyük meşâirde vakfeye durduk! Şu mübarek yerlerde hâzır bulunduk! Ümidimiz, yüce katındaki sevap ve mükâfata nâil olmaktır! Ümidimizi boşa çıkarma ey merhamet edenlerin en merhametlisi!”     

Sanki mücessem bir duaya dönüşmüştü Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem). Bir aralık ashâbına döndü ve ümmetinin tamamının, Allah’ın ezeli ve ebedi engin rahmetine kavuşması istikametinde de dua ettiğini, zalimler hariç bunun kabul gördüğünü ifade etti. Buna çok üzülmüştü. Kendisine, “Birbirlerine zulüm ve haksızlık edenler hariç olmak üzere ümmetini affettim; ancak zâlimden mazlumun hakkını alacağım!” cevabının verildiğini söylüyordu!

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.