Allah Resûlü’nün Cenaze Namazı
Vadesi dolan, vazifesi biten ve muhayyer bırakılınca Refîk-i A’lâ’yı tercih eden1 Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), hicretin 11. yılı, 12 Rebiülevvel Pazartesi günü, kuşluk vaktinde Allah Resûlü vefat etmişti.2
Peygamber Efendimiz’in Cenazesinin Yıkanma Zamanı ve Yıkanması
Allah Resûlü’nün vefatı, O’nu canlarından çok seven Müslümanlar üzerinde derin bir sarsıntı meydana getirmişti. Kayıpların en büyüğünü yaşıyorlardı. Haberi duyanların büyük çoğunluğu, Mescid-i Nebevî’ye koşmuştu. Burada toplananlara hitap eden Hz. Ömer (radıyallahu anh), yaşadığı derin hüznün tesiriyle “Allah Resûlü ölmedi…” diyordu.3 O sırada Sunh’taki evinde bulunan Hz. Ebû Bekir, haberi duyar duymaz atına atlamış ve Mescid-i Nebevî’ye gelmişti. Hz. Ömer, konuşmasına devam ediyordu. Onun etrafında toplananlara “Açılın, açılın!” diyerek ilerlemiş, hiç durmadan doğrudan kızı Hz. Âişe’nin, Allah Resûlü’nün son günlerini geçirdiği ve vefat ettiği odasına girmişti.
İçeri girince Allah Resûlü’nün üzerine örtülen örtüyü kaldırıp alnından öpmüştü. Gözyaşları içerisinde Allah Resûlü’ne bakıp “Anam babam sana feda olsun. Allah’a yemin olsun ki O, senin üzerine iki ölümü cem etmez. Sen takdir edilen ölümü tattın. Ve Sen bundan sonra asla ölüm yaşamayacaksın.” buyurmuş “Sen öleceksin onlarda ölecekler.”4 ayetini okumuştu. Peşinden “Hayatında hoş olduğun gibi bu halinle de ne hoşsun.” demiş ve odadan ayrılmıştı.5 O, bu duruşuyla odada bulunanları da teskin etmişti.
Hz. Ebû Bekir, sükûnet doluydu. Allah Resûlü’nün vefatının dışarda bekleyen cemaate anlatılması ve onların da teskin edilmesi gerekiyordu. Hz. Ömer (radıyallahu anh), konuşmaya devam ediyordu. Ondan oturmasını istedi. Cemaat kendisine yönelince hamd u sena da bulundu ve “Kim Muhammed’e (sallallahu aleyhi ve sellem) tapıyor idiyse bilsin ki O, ölmüştür. Kim ki Allah’a ibadet ediyor, kullukta bulunuyorsa bilsin ki Allah, Hayy’dır.” buyurdu. Ardından da “Muhammed, sadece bir elçidir. Nitekim ondan önce de nice resuller gelip geçmiştir. Şayet o ölür veya öldürülürse, Siz hemen gerisin geriye dinden mi döneceksiniz? Kim geri döner, dinden çıkarsa, bilsin ki Allah’a asla zarar veremez. Ama Allah hidâyetin kadrini bilip şükredenleri bol bol mükâfatlandıracaktır.” 6 ayetini okudu.7
Hz. Ebû Bekir’in konuşmasıyla Hz. Ömer dahil herkes sakinleşmiş, çok acı da olsa gerçeği kabullenmiş ve hep birlikte kalplerini dolduran hüznü, gözyaşlarıyla dışarı atmaya başlamışlardı. Tam bu sırada Hz. Ebû Bekir’e Ensar’dan bir grubun, Mescid-i Nebevî’ye yürüyerek beş dakika uzaklıktaki Benî Saide Gölgeliği’nde ortaya çıkan son durumu değerlendirmek için toplandığı haberi verilmişti. Allah Resûlü’nün vefatı, Bizans tehlikesi, Allah Resûlü hayattayken başlayan irtidat hadiseleri üzerine bir de orada alınacak yanlış bir karar, sonrası itibarıyla önü alınamayacak problemlere ve bölünmelere sebebiyet verebilirdi. Hz. Ömer’in “Gidelim bakalım Ensar’dan kardeşlerimiz ne düşünüyorlar.” teklifi üzerine yanına Hz. Ömer’i ve Ebû Ubeyde İbn-i Cerrah’ı da alan Hz. Ebû Bekir, Beni Sakife Gölgeliği’ne geldi. Yapılan birkaç saatlik şura ve müzakereler neticesinde Hz. Ebû Bekir’e beyat edilmesi kararlaştırıldı.8
Kuşluk vaktinde vefat eden Allah Resûlü’nün yerine, öğle vakti girmeden Hz. Ebû Bekir halife seçilmişti. Oradan tekrar Mescid-i Nebevî’ye geri dönen Hz. Ebû Bekir, vakit girince öğle namazını kıldırdı. Namazdan sonra ilk iş, Allah Resûlü’nün yıkanması olmuştu. Hz. Ebû Bekir, Allah Resûlü’nün yakın akrabaları tarafından yıkanmasını emretti.9 Bunun üzerine Hz. Ali, Hz. Abbas, Hz. Fadl İbn-i Abbas ve Allah Resûlü’nün azatlı kölesi Şükran, gerekli hazırlıkları yapıp Allah Resûlü’nü yıkamak için Hz. Âişe’nin odasına girdiler. Allah Resûlü’nü, üzerindeki elbiseleri çıkarmadan yıkadılar ve sonra da Hz. Âişe’nin verdiği elbiselerle kefenlediler.10
Peygamber Efendimiz’in (sav.) Cenaze Namazını Kim Kıldırdı ve Nerede Kılındı?
Allah Resûlü, yıkanmış ve kefenlenmişti. Cenaze, namaz için hazırdı. Medine’deki erkek, kadın, köle, cariye hatta çocuklar toplanmış, Allah Resûlü’nün cenaze namazını kılmak için bekliyorlardı. Bu onlara, Allah Resûlü ile son bir kez buluşma ve O’na veda etme imkânı verecekti. Dolayısıyla herkes cenaze namazını kılmak için hazırlanmıştı. Fakat namazı nasıl kılacaklardı. Zira Allah Resûlü’nün cenazesi vefat ettiği Hz. Âişe’ye ait odada bulunuyordu.
Bu durumu da Hz. Ebû Bekir’e sordular: “Ey Allah Resûlü’nün (hicret) arkadaşı! O’nun üzerine cenaze namazı kılacak mıyız? Nasıl kılacağız?” Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh): “Evet. Allah Resûlü’nün üzerine namazı, gruplar halinde peyderpey kılın. Bir grup içeri girsin. Tekbir getirsin, namaz kılsın, dua etsin ve çıksın. Ardından diğer grup. Ta ki herkes kılıncaya dek! Bu kapıdan girin, namazı kılın, sonra diğer kapıdan çıkın.” cevabını verdi.11
Bunun üzerine Allah Resûlü’nün vefatının üzerinden çok geçmeden ashâb-ı kiram, dörderli beşerli gruplar halinde hane-i saadete girip tek tek O’nun cenaze namazını kılmaya başlamışlardı. Ehl-i Beyt’inin fertlerinden başlamakla önce erkekler kılmış, sonra kadınlar, sonra çocuklar sonra da köle ve cariyeler.12
Mescid-i Nebevî, o gün en kalabalık günlerinden birini yaşıyordu. Zira Allah Resûlü, hasta yatağındayken haber aldığı bir Bizans saldırısını savmak ve Müslümanları savunmak için ordu toplamış ve dün, ordunun başına komutan tayin ettiği Hz. Üsame’yi bizzat yolcu etmişti. Yola çıkan Hz. Üsame, Allah Resûlü’nün hastalığının ağırlaştığını haber alınca orduyu Cürf’te durdurmuştu.13 Vefat haberini alınca da ordusuyla birlikte Medine’ye geri dönmüştü.14 Askerler, arkada kalan erkekler, kadınlar, köleler, cariyeler ve çocuklar hepsi küçük gruplar halinde içeri dahil olmuş ve Allah Resûlü’nün cenaze namazını kılmışlardı.15
Cenazesi Kaç Gün Bekledi?
Sayı bu kadar kalabalık ve namaz kılınan yer de daracık bir oda olunca cenaze namazının tamamlanması Salı’yı Carşamba’ya bağlayan gecenin yarısına kadar devam etmişti. Biter bitmez de Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) defnedilmişti.16 Vefatıyla defni arasında geçen süre yaklaşık 36, 37 saatti. (Pazartesi kuşluk vaktinden yatsıya kadar yaklaşık 8 saat, Salı tam gün 24 saat, Çarşamba gününün gecesinden de yaklaşık 4 saat. Çarşamba gece yarısı defnedilmiştir. Ve unutulmamalıdır ki İslam’da ve o günün anlayışında günün önce gecesi sonra gündüzü yaşanır. Dolayısıyla zannedildiği gibi Peygamber Efendimiz’in cenazesi üç gün bekletilmemiştir. Bir buçuk günün sonunda cenaze namazının kılınması tamamlanınca gece yarısı defnedilmiştir.)
Cenaze Namazı Nasıl Kılındı?
Müslümanlar, küçük gruplar halinde içeri girseler de namazı içerde tek tek kılmışlardı. Böylece ashabı, son kez O’nunla buluşmuş ve arada hiç kimse olmadan O’nun cenaze namazını kılma payesine erişmişlerdi.17
Ehl-i beytin erkeklerinden sonra namazı kılmak için odaya ilk olarak Pazartesi öğle namazından sonra Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Muhacir ve Ensar’ın ileri gelenlerinden odanın alacağı kadarıyla bir grup dahil olmuştu. İçeri girince Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer, “es-Selâmu aleyke eyyühe’n-Nebî ve rahmetullahi ve berakâtuhu” diyerek selâm vermiş, diğerleri de onlar gibi Allah Resûlü’nü selamlamışlardı. Grubun önünde ve tam Allah Resûlü’nün karşısında duran Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer, “Allahım! Biz şahitlik ederiz ki O (sallallahu aleyhi ve sellem), kendisine indirileni hakkıyla tebliğ etmiş, ümmetini en hayırlı şeylere sevk etmiş, Allah dinini aziz kılıncaya, Allah’ın kelimesi tamam oluncaya ve Allah’ın birliğine inanılıncaya dek O’nun yolunda cihad etmiştir. O’na indirilen söze tabi olmaya bizi muvaffak eyle. O’nun bizi bizim de O’nun tanımamız için bizi buluştur. Zira O, müminlere karşı rauf ve rahimdi. O’na olan imanımızı hiçbir şeyle değişmeyiz. O’nu hiçbir bedel karşılığında satmayız.” diyerek dua etmiş ve orada bulunanlarda bu dualara “Amin! Amin!” diyerek iştirak etmişlerdi.18
Diğer bir zaviyeden Peygamber Efendimiz’in üzerine binlerce cenaze namazı kılınmıştı. Bu arada Mescid-i Nebevî’de bulanan Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh) hem vakit namazlarını kıldırmış, hem Allah Resûlü’nün cenaze namazını organize etmiş hem de insanların beyatını kabul etmişti. İlk hutbesini de Salı günü vermişti.19
Allah Resulü’nün Cenaze Namazı Neden Odada Kılındı?
Vefatını haber alır almaz hane-i saadete gelen Hz. Ebû Bekir, Allah Resûlü’nden duyduğu haber üzerine Peygamberlerin öldükleri yere defnedildiğini, dolayısıyla Resûlüllah’ın da öldüğü yere defnedileceğini haber verdi.20 Bundan dolayı Allah Resûlü, vefat ettiği odadan hiç çıkartılmamış, orada yıkanmış, orada kefenlenmiş ve cenaze namazı da orada kılınmıştı. Hatta kabri kazılırken bile çıkartılmamış, bir grup sahabî cenazesinin bulunduğu seriri havaya kaldırmış ve bu şekilde kabri kazılmıştı.21
Netice
Her ne kadar vefat haberini duyduklarında derinden sarsılmış olsalar da Hz. Ebû Bekir’in sükûneti ve olaylara zamanında ve doğru müdahalesiyle sahabî, büyük bir imtihanı başarıyla atlatmıştı. Yaklaşık 36, 37 saatlik bir vakit diliminde Hz. Ebû Bekir’in rehberliğinde Allah Resûlü’nü yıkamış, kefenlemiş, cenaze namazını kılmış ve kendilerini idare edecek kimseyi seçmiş, birlik ve beraberliklerini korumuşlardı. Bu da onların iman, ahlak ve muamelede ulaştıkları kemalin apayrı bir göstergesidir. Yaşadıkları bu ağır süreç hiçbir siyasi tefrikaya sebep olmamıştır.
Dipnot:
- İbn-i Mâce, Cenâiz 64
- İbn-i Sa’d, Tabakât 2/215; İbn-i Kesîr, Bidaye 5/282, 294, 295, 296, 313
- İbn-i Mâce, Cenâiz 65; İbn-i Hişâm, Sîre 2/215
- Zümer Sûresi 39/30
- İbn-i Hişâm, Sîre 2/216; İbn-i Sa’d, Tabakât 2/209
- Âl-i İmrân Sûresi 3/144
- İbn-i Mâce, Cenâiz 65; İbn-i Hişâm, Sîre 2/216; İbn-i Sa’d, Tabakât 2/211; İbn-i Kesîr, Bidâye 5/280
- Detaylar için bkz. İbn-i Hişâm, Sîre 2/217-220; İbn-i Sa’d, Tabakât 2/212-214
- Beyhakî, Kübrâ 6735, 6987, 16627
- İbn-i Hişâm, Sîre 2/221, 222; İbn-i Sa’d, Tabakât 2/217-227; İbn-i Kesîr, Bidaye 5/301-303
- Beyhakî, Kübrâ 6735, 6987, 16627; Nesâî, Kübrâ 7081; Ahmed İbn-i Hanbel, Müsned 20766; İbn-i Sa’d, Tabakât 2/228
- Bkz. İbn-i Mâce, Cenâiz 65; İbn-i Hişâm, Sîre 2/223; İbn-i Sa’d, Tabakât 2/227, 228, 229, 230; İbn-i Kesîr, Bidaye 5/306
- İbn-i Hişâm, Sîre 2/210
- Vâkıdî, Megâzî 2/475
- İbn-i Mâce, Cenâiz 65; İbn-i Sa’d, Tabakât 2/227
- İbn-i Hişâm, Sîre 2/223; İbn-i Sa’d, Tabakât 2/229; İbn-i Kesîr, Bidaye 5/294, 296, 308
- İbn-i Hişâm, Sîre 2/223; İbn-i Sa’d, Tabakât 2/227, 228; İbn-i Kesîr, Bidaye 5/306
- İbn-i Sa’d, Tabakât 2/229; İbn-i Kesîr, Bidâye 5/306
- İbn-i Hişâm, Sîre 2/220
- İbn-i Mâce, Cenâiz 65
- İbn-i Mâce, Cenâiz 65; İbn-i Hişâm, Sîre 2/222, 223; İbn-i Sa’d, Tabakât 2/230, 231; İbn-i Kesîr, Bidaye 5/308