Aile İçi İletişimde Ses Tonu
Genel olarak iletişim, bilgi üretme, aktarma ve anlamlandırma süreci şeklinde tanımlanır. Aile içi iletişim deyince kastedilen “aile üyelerinin birbirleriyle olan etkileşimleridir.” İnsan iletişiminin temeli dil, özellikle de konuşmadır. Canlılar arasında konuşabilen, düşüncelerini söze dökebilen tek varlık insandır. Hitap çiçeği insanda açmıştır. Allah, insanı yaratmış ve onu beyan kabiliyetiyle donatmıştır. İnsana bahşedilen bu özellik onun sahip kılındığı en önemli nimetlerden birisidir.
Konuşarak gerçekleştirdiğimiz sözlü iletişim, “dil” ve “dil ötesi” olmak üzere iki alt sınıfa ayrılmaktadır. İnsanların karşılıklı konuşmalarını ve yazışmalarını dille iletişim kabul edebiliriz. Dille iletişimde insanlar düşündüklerini, hissettikleri, arzuladıklarını ve ürettikleri bilgileri birbirlerine ileterek anlamlandırırlar.
Dil ötesi iletişim ise konuşmada sesin niteliği ile ilgilidir; ses tonu, sesin hızı, şiddeti, hangi kelimelerin vurgulandığı, duraklamalar ve benzeri özellikler, dil ötesi iletişim sayılır. Dille iletişimde kişilerin “ne söyledikleri”, dil ötesi iletişimde ise “nasıl söyledikleri” önemlidir. Bu ayrımı sözel ve sözsüz iletişim terimleriyle de adlandırabiliriz. Sözel iletişim daha çok düşüncelerin, sözsüz iletişim de duyguların aktarımında önemli bir yere sahiptir.
Ses tonuna dikkat!
Bu açıdan baktığımızda karşılıklı konuşurken konuştuğumuz mevzu kadar önemli olan bir husus da nasıl konuştuğumuz meselesidir. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki iletişimde ses tonunun etkisi %38’dur. Geriye kalan etkinin %55’i beden diline, %7’side kullanılan kelimelere aittir.1 Hatta kuracağımız cümleleri ve seçeceğimiz kelimeleri de ses tonumuz belirlemektedir.
Dolayısıyla konuşurken ses tonumuzu yükseltiyor adeta bağırarak konuşuyorsak böyle bir yöntemle muhatabımızla sağlıklı iletişim kurmamız mümkün olmayacaktır. Zira bizim ses tonumuzun yükselmesi, muhatabımızı gerecek ve onun da ses tonunun yükselmesine sebebiyet verecektir. Artık muhataplar birbirini duymayacak ve dinlemeyecektir. Böylece karşılıklı ses kontrollerinin kaybolması beraberinde ardı-arkası kesilmeyecek tartışmalara kapı aralayacaktır. Bunun için yuvalarımızda sağlıklı iletişimin önündeki ilk engelin, yükselen ses tonları olduğunu gözardı etmemeliyiz.
Tam bu noktada Kur’ân-ı Kerim, sağlıklı iletişim için ses tonumuzu ayarlama adına bize temel bir ölçü vermektedir:
“Konuşurken sesini ayarla, bağırarak konuşma! Unutma ki seslerin en iticisi, avazı çıktığınca bağıran eşeklerin sesidir.”2
Dolayısıyla insan eşiyle bir meseleyi konuşup değerlendirirken ses tonunu ayarlamalıdır. Bağırmanın iletişim değeri olmadığını bilmelidir. Kavga eder gibi değil saygı, sevgi, şefkat ve merhametin hâkim olduğu bir ses tonu ve üslubuyla konuşmalıdır. Bağırıp çağırarak karşı tarafla asla iletişim kuramayacağını unutmamalıdır. Çünkü insanın kontrolünü kaybetmesi, ilk önce sesinin kontrolünü kaybetmesiyle başlar. Bu kontrol kaybı bir müddet sonra öfkeye dönüşür ve kavgaya kadar varır.
Kaldı ki normal, ölçülü bir ses tonuyla konuşma; kendine güven, sözün doğruluğu ve fikrin gücü konusunda iç rahatlığını da yansıtır. Eşine karşı saygısız veya söylediği sözden ve kendi değerinden kuşkuda olandan başkası kabalık etmez, bağırıp çağırmaz. Evet! Sadece bu tipler hiddet, kabalık ve bağırtı ile eksiklerini veya yanlışlarını gizlemeye çalışırlar. Bu kimseler de o tür davranışlarıyla kime benzediklerini gözden geçirmeli ve hayvani duygularına hâkim olarak insanca davranmalı, maksadını ölçülü anlatmaya muvaffak olmalıdırlar.
Evet, aile içi sağlıklı iletişimin olmazsa olmaz şartlarından ilki konuşabilmektir. Eşler bir arada üsluplarını, ses tonlarını ve öfkelerini kontrol ederek karşılıklı meselelerini koşuşabiliyorlarsa ancak sağlıklı bir iletişim kurabilirler. Yoksa meselelerini konuşmayı bilmeyenlerin yapacakları tek şey söz düellosudur, kavgadır. Tartışma veya kavga da meseleleri asla çözmeyecek bilakis daha da çözümsüz hale getirecektir.
Bu manada Hazreti Aişe (radıyallahu anha) validemiz, “Peygamberimiz karakterinin bir gereği olarak sesinin fıtrî sınırlarını aşmaz, ağzını bozmaz ve bağırarak üste çıkmaya çalışmazdı. Çarşı pazarda dahi bağırarak konuşmaz, kötülüğe kötülükle karşılık vermezdi. Bilakis af ve müsamaha gösterir bağışlardı.”3 buyurarak O’nun evden sokağa yansıyan konuşma üslübuna dikkat çekmiştir.
Aynı zamanda O’nun hem evde hem de sosyal hayatta insanlarla iletişim kurarken ses tonunu hislerinin etkisinde kalıp gereksiz yere yükselttiğine dair bir misal kayda geçmemiştir. Zira O (sallallahu aleyhi ve sellem), her zaman mütebessim bir çehreye sahip olmuş, insanlarla diyalog kurarken kelimelerini seçerek kullanmış, gereksiz yere sesini yükseltmemiş, iletişimde daima yumuşak ve gönül alıcı bir çizgi takip etmiştir.
Hz. Abdullah İbn-i Ömer’in (radıyallahu anh) ifadesiyle noktalayacak olursak aile içi iletişimde de “İyilik zor değil kolaydır. O da güler yüz, yumuşak ve tatlı sözdür.”4
Yazar: Selim Koç