Şeybe İbn-i Osman’ın, Efendimiz’e (sas) Suikast Girişimi (11 Şevval 8 Hicrî)

210

Müslümanların Medine’ye hicretine rağmen Mekkelilerin kin ve nefreti bitmemişti. Onlar her fırsatta şiddete başvuruyor ve Medine’ye sürekli savaşa zorluyorlardı. Neticede yakınlarını savaş meydanlarında bırakıyor ve bu kısır döngü onların düşmanlıklarının daha da artmasına sebep oluyordu. Kin ve nefrete, intikam duyguları ekleniyor, öfkeler kabardıkça kabarıyor ve kafalar öç almaktan başka bir şey düşünemez hâle geliyordu. İşte babası Ümeyye İbn-i Halef’i Bedir’de bırakan Safvan İbn-i Ümeyye ve babası Osman İbn-i Ebû Talha’yı Uhud’da bırakan Şeybe İbn-i Osman da onlardandı.

İslâm ordusu Huneyn’e hareket ederken ikisi birlikte çıkmak için sözleşmişlerdi. Huneyn ́de gidişatı takip edecek ve eğer Müslümanlar yenilirlerse fırsat kollayıp Efendiler Efendisi’nin üzerine saldıracak ve babalarının intikamını alacaklardı. Bunun için Şeybe İbn-i Osman bir taraftan savaş meydanını gözetliyor diğer taraftan da Efendimiz’i dikkatle izliyordu.

Savaşın başında fetihden sonra orduya katılan ve ordunun en önünde hareket eden iki bin Mekkeli bozguna uğramış, telaşa kapılan askerler Efendimiz’in devreye gireceği ana kadar sağa sola kaçışmaya başlamışlardı. Bu sırada Allah Resûlü bineğinden inmişti. Yanında çok az sahabî bulunuyordu. Tam fırsatı diyen Şeybe İbn-i Osman kılıcını sıyırmış ve Efendimiz’i öldürmek için sağ tarafından O’na doğru yaklaşmaya başlamıştı. Fakat amcası Hazreti Abbas, ayakta Efendimiz’in yanında dikiliyordu. Onu görünce kendi kendine: “Amcası onu yardımsız bırakmaz! Onun yanından ayrılmaz!” dedi. Sonra da sol yanından Efendimiz’e yaklaşmak istedi. O tarafta da amcasının oğlu Ebû Süfyan İbn-i Hâris ́i gördü. “Bu da onun amcasının oğludur. Onu yardımsız bırakmaz!” dedi.

Bu imkânı mutlaka değerlendirmek ve intikam almak istiyordu. Ardından tekrar harekete geçti ve arka taraftan yaklaşmaya başladı. Tam kılıcını kaldırıp vurmaktan başka bir iş kalmamıştı ki aralarında birdenbire yıldırımı andıran bir ateşyalımı peyda oldu! Yalımın kendisini yakıp helak etmesinden korktu, gözlerini elleriyle kapadı ve geri çekildi. Şeybe İbn-i Osman anlamıştı ki O, Allah tarafından korunuyor!

Bu arada Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)başını az önce kendisini öldürmeye yeltenen Şeybe İbn-i Osman ́a doğru çevirdi. Şefkat ve tebessümle: “Ey Şeybe! Yanıma gel!” buyurdu. Şeybe titremeye başlamıştı. O gelince Efendimiz, elini onun göğsüne koydu ve: “Allah ́ım! Bundan şeytanı defet, gider!” diyerek dua etti.

Şeybe gördüğü şefkat karşısında şaşkına dönmüştü. Efendimiz’in duası ve hilmi semeresini vermiş ve Yüce Allah onun kalbindeki bütün kin ve düşmanlıkları giderip kalbini imanla doldurmuştu. Şeybe başını kaldırıp Efendimiz’e baktı. Az önce öldürmek istediği Allah Resûlü şimdi ona, gözünden, kulağından, kalbinden daha sevgili olmuştu! Efendimiz hiçbir şey olmamış gibi kendisine: “Ey Şeybe! Artık kâfirlerle savaş!” buyurdu. Hazreti Şeybe artık Efendimiz’in önünde kılıç vuruyor ve savaşıyordu. O’nu korumak için her şeyini ortaya koyuyordu. Hâlbuki o, Efendimiz’in hilmini ve affını görünceye kadar “Araplardan ve Arap olmayanlardan Muhammed ́e tâbi olmadık hiç kimse kalmasa, ben ona tâbi olmam!” diyordu.1

Dipnot:

  1. İbn-i Kesîr, el-Bidâye 4/358, 359; İbn-i Asâkir, Târîh 23/255-258; İbn-i Hişâm, Sîre 2/278; Taberî, Târîh 3/182; İbn-i Esîr, Kâmil 2/135
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.