Yeni Bir Teklif Daha
Yine günlerden bir gün, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Kâbe’ye gelmiş Allah’ın evini tavaf ediyordu. O sırada karşısına, Esved İbnü’l-Muttalib, Velîd İbn Muğîre, Ümeyye İbn Halef ve Âs İbn Vâil gibi kişilerden oluşan Kureyş’in ihtiyar heyeti çıkageldi. Belli ki, yine sinsi bir plan kurmuş ve bu planlarını teklif etmek istiyorlardı. Dediler ki:
– Yâ Muhammed! Hele gel, biz Senin ilahına kulluk edelim; Sen de bizim ilahlarımıza kulluk et. Böylelikle Sen ve biz, bir konuda ittifak etmiş oluruz! Bu durumda, şayet Senin ibadet ettiğin ilah hayırlı ise, hepimiz bundan nasibimizi almış oluruz. Ama şayet bizim ibadet ettiğimiz ilahlar hayırlı ise o zaman da Sen bundan nasiplenmiş olursun!
Bununla onlar, neyi hedeflemişlerdi? Acaba Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), böyle bir şeyi –faraza– kabul etmiş olsaydı, gerçekten bir olan Allah’a ibadet edecekler miydi? Hem, ibadet süreklilik isteyen bir kulluktu; öyle bir sene başka bir kıbleye, öbür sene bir başka yöne dönmek, döneklikten başka neyle izah edilebilirdi? Belli ki, belki de onlar gibi düşünebilecek bütün ehl-i küfrün ağzını kapatmak için yine imdada Cibril yetişti. Getirdiği ayetler, şunları söylüyordu:
– De ki: Ey kâfirler!
Ben, sizin ibadet ettiklerinize ibadet etmem.
Zaten siz de Benim ibadet ettiğime ibadet etmiyorsunuz!
Ve Ben, sizin ibadet ettiklerinize asla ibadet edecek değilim.
Anlaşılan siz de, Benim ibadet ettiğime ibadet edecek değilsiniz!
O halde, sizin dininiz size, Benim dinim de bana.1