Maide Sûresi 3. Âyetin İnişi ve Hz. Ömer’in Gözyaşları (9 Zilhicce 10 Hicrî)
Allah Resûlü, Arafat’ta vakfe halindeydi. Güneşin gurûba kaydığı demlerde Allah Resûlü’nün üzerinde farklı bir hâl görmüşlerdi. İşin aslına bakılınca gören görmüş, bilen de anlamıştı; Efendimiz’e vahiy geliyordu! Asırlar önce Hazreti İbrâhim’e hac menâsikini ta’lim için gelen Cebrâil, Kur’ân’ın yeni bir mesajını daha indirmek için Arafat’a gelmiş, Allah Resûlü’ne dinin kemale erdirildiği müjdesini veriyordu! Bu yönüyle Arafat, vahyin Emîn meleği Hazreti Cibrîl ile son kez buluşuyordu! Getirdiği mesaj, “…Artık bugün kâfirler, dininizi söndürmekten ümitlerini kestiler. Öyleyse onlardan korkmayın, Benden çekinin. İşte bugün sizin dininizi kemâle erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslâm’ı beğendim!” şeklindeydi.
Hirâ sultanlığında başlayan sürecin sonuna yaklaşıldığının habercisiydi bu. Ayeti haber alınca bir kenara çekilip de ağlayanlar olmuştu! Fahr-i Âlem’in de gözünden kaçmamıştı bu durum. Diz çöküp ağlayan Hazreti Ömer’in yanına yaklaştı ve “Niçin ağlıyorsun?” diye sordu. Nemli gözlerle Gönlünün Gülü’ne bakan Hazreti Ömer (radıyallahu anh), boğazına dizile dizile, “Ağlıyorum!” dedi. “Çünkü şu âna kadar biz, dinimizde sürekli bir ziyâdelik yaşıyor, yeni şeylerle muhatap oluyorduk. Kemâlden sonra ancak noksanlık vardır!”
Gelişmeleri önceden sezmekle iştihar eden arkadaşı Ömer’e, “Doğru söylüyorsun!” buyurdu.
Hilafeti döneminde Hazreti Ömer’in yanına bir Yahudi gelir ve “Ey Muminlerin Emiri!” der. “Sizin kitabınızda öyle bir âyet var ki şayet o âyet Yahudilere nâzil olsaydı, o günü bayram ilan ederdik!” Yahudinin bu ifadesi üzerine Hazreti Ömer, bahsini ettiği âyetin hangisi olduğunu sorar. Yahudi, “…Artık bugün kâfirler, dininizi söndürmekten ümitlerini kestiler. Öyleyse onlardan korkmayın, Benden çekinin. İşte bugün sizin dininizi kemâle erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslâm’ı beğendim!” mealindeki âyeti okur. Buna mukabil Hazreti Ömer, “Vallahi ben o âyetin, Allah Resûlü’ne indiği gün ve zamanı biliyorum; bir Cuma günü, Arefe akşamı ve Arafat’ta iken nâzil olmuştu.” buyurur.1