Tarama Etiketi

Uhud

Uhud Sürecinde Kadınların Duruşu

Zaferlerin kazanılması, devamı ve kalıcı hale gelmesi için cephede savaşan ve gerekirse canını veren askerlerin yanında, onu metanetle gazaya uğurlayan ve geriye dönmesini bekleyen ailesinin -şayet dönmez cephede kalırsa- ortaya koyacağı

“Uhud bizi sever biz de onu!” (1 Ramazan 9 Hicrî)

Uhud'da yetmiş kişi şehit düşmüş ve Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) başta olmakla Müslümanlar ciddi şekilde yaralanmıştı. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bu manzaranın insanların kalbinde Uhud'a karşı

Ashâbla istişare ve kararlılık

Mekke ordusu Uhud yakınlarına kadar gelmişti. Uhud demek Medine demekti; büyük bir debdebe ve ihtişamla buraya gelen Mekke ordusu Medine’yi yerle bir etme hırsıyla Uhud’da bekliyordu. Ashâbdan ileri gelenler bir araya gelmişti. Allah

Geri çevrilen gençler ve Uhud’a hareket

Allah Resûlü, Bedir’e çıkarken yaptığı gibi bu arada gözüne küçük gözüken gençleri geri çevirmek istemişti. Abdullah İbn Ömer, Üsâme İbn Zeyd, Üseyd İbn Zuheyr, Zeyd İbn Sâbit, Zeyd İbn Erkam, Arâbe İbn Evs, Amr İbn Hazm ve Ebû

Uhud ve münafıkların kendilerini ele verişi

Günlerden yine cumartesiydi. Uhud meydanında güneş doğmadan önce yine Bilâl’in yanık sesi duyuldu; Allah Resûlü’nün arkasında sabah namazını kılacaklardı. Ordu içinde bir hareketlilik göze çarpıyordu. Çok geçmeden bu hareketliliğin sebebi

Uhud’daki hutbe ve ümmetin havarisi

Allah Resûlü, yüzü Medine’ye gelecek şekilde konuşlanacak ve sırtını da Uhud dağına verecekti. Neredeyse sabah vakti çıkmak üzereydi ve orada ashâbıyla birlikte sabah namazını kıldılar. Sonra da ashâbına döndü ve uzun uzun konuştu

Uhud’da ilk kıvılcım ve Hz. Ali hassasiyeti

Mekke ordusu zaten hazırlıklıydı ve kendilerine duydukları aşırı güvenle Uhud’a kadar gelmişlerdi. İki yüz atlıyla birlikte Hâlid İbn Velîd sağ tarafı tutmuş bekliyordu. Zaten Efendimiz’in de okçulara seslenirken dikkat çektiği atlılar

Hakkı verilen kılıç ve Mekke ordusunun hezimeti

O gün Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), eline aldığı bir kılıcı ashâbına arz etmiş ve: – Bu kılıcın hakkını kim verecek, diye sormuştu. Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Zübeyr gibi sahabîler, bu kılıca talip olmuşlar; ancak onu