Efendimiz’in (sas) Mescid-i Kuba’yı İnşası (9 Rebiülevvel Hicrî 1)
Allah Resûlü’nden (sallallahu aleyhi ve sellem) önce hicret etmiş muhacirlerin büyük bir çoğunluğu da Kuba’da kalıyordu. Muhacirler burada bulundukları süre içinde Amr İbn-i Avf oğullarına ait hurma kurutulan boş bir arsayı cemaatle namaz kılmak için kullanıyorlardı. Hazreti Ebu Huzeyfe’nin azatlı kölesi Hz. Salim de burada onlara imamlık yapıyor ve beş vakit namaz kıldırıyordu.1
Dün (8 Rebiüelevvel Pazartesi Hicrî 1) Kuba’ya gelen Peygamber Efendimiz, bu mekâna kalıcı bir mescid inşa etmek istedi. İnşası dört gün sürecek mescidin temeline ilk kazma bugün atıldı. Allah Resûlü bu mescid yapılırken kendisi de bizzat çalışmış, taş taşımıştı. Hatta O’nu burada çalışırken seyreden Eş-Şemmus Bint-i Nu’man gördüklerini şöyle anlatmaktadır:
“Baktım, en ağır taşları alıyor, onu taşırken de zorlanıyor ve ister istemez öne eğiliyordu. Kendisine yardımcı olmak isteyenlere de ‘Hayır! Git, bir mislini de sen al’ diye cevap veriyordu.”2
Temele ilk taşı koyan da O olmuştu. Sonraki taşı Hz. Ebu Bekr daha sonra ise Hz. Ömer koymuştu. Sonra bu temelin üzerine herkes getirdiği taşları yerleştirmeye başlamıştı.3 Bu sırada ashâb-ı kiram ilk mescidi inşa ediyor olmanın heyecanıyla çok neşeliydi. Bu sevinçle Abdullah İbn-i Revaha’nın söylediği çoşkulu şiirlere Allah Resûlü de son kafiyeyi tekrar ederek iştirak ediyordu.
Hz. Abdullah, “Mescidin inşasına katılanlar, ayakta olsun oturarak olsun Allah’ı zikredenler, Kur’ân okuyanlar, geceleri uykuyla geçirmeyenler kurtuluşa ererler”4 diye bir taraftan şiirle coşkusunu ifade ederken diğer taraftan gece ve gündüz daimi zikre vurgu yapıyor, insanlara kurtuluşun vesilelerinden bir kaçını hatırlatıyordu.
Allah Resûlü’nün Kuba’da kaldığı günlerde misafir olduğu Külsüm İbn-i Hidm’in evi, bu mescidin güney kısmında ve arsaya bitişikti. Sa’d’ın evi “Beytu’l-Uzzab” da buradaydı5 ve evden mescide bir kapı açılmıştı. Kıblenin değişmesinden sonra Allah Resûlü bu mescide gelerek Cebrail’in (aleyhisselam) işaretiyle kıbleyi belirlemiş, gerekli değişikliği yapmış ve mescidi yenilemişti.6
Kuba Mescidinin Değeri
Kuba Mescidi, İslam’da ilk bina edilen mabed olduğu için ayrı bir değere sahiptir. Bu yönüyle o, İslam’ın ve o gün dinlerini yaşamak için zulümden kaçarak hicret eden Müslümanların hürriyetini ve zalimlerden kurtuluşunu remz ediyordu. Bu hamle yeni bir doğuşun ve başlangıcın göstergesiydi. Artık müesseleleşme başlamıştı. Yeni bir neslin hür bir ortamda yetişeceği kurumların ilkinin temeli atılmıştı. Toplumları karanlıklardan nura çıkaracak ilim, marifet ve eğitim merkezleri kubbe kubbe serpiştirilmeye başlamıştı. Bu artık bundan sonra ne yapılması gerektiğine dair örnek bir başlangıçtı.
Kur’ân-ı Kerim’de de bahsi geçen bu mescidin kuruluşuna ve gördüğü misyona özellikle dikkat çekilmektedir. “…ta ilk günden beri temeli takva üzerine kurulan mescidde namaza durman daha münasiptir. Orada maddi ve manevi kirlerden arınmayı seven kimseler vardır. Allah da temizlenenleri sever.”7 Ayet-i kerimenin dile getirdiği hususiyetiyle mescid, bir takva mescididir. Bu ve emsali mescidlerin önemli bir fonksiyonu dışın yanında asıl iç temizliğidir.
Zaten Kur’ân’ın beyanıyla her mümin mescide gelmeden önce temizlenecek ve en temiz, en güzel elbiselerini giyerek gelecektir.8 Dış temizliği buraya gelmeden yapacak adeta iç temizliğe hazırlanacaktır. Mescide geldiğinde ise onu iç temizlikle taçlandıracaktır. Böyle bir temizliğe muvaffak olabilmenin yegâne şartı ise takvadır. Mü’minler, takva üzerine kurulu bu mescid ve emsali mescidlerde temizlendikçe, takvaları artacak, takvada derinleştikçe imanda da tahkiki yakalayacaklardır. Kıyamete kadar da onun kuruluştaki bu temel esas muhafaza edilecek ve o, bir sevap kaynağı olarak varlığını sürdürecektir.
Alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm) daha sonraları şayet Medine’de ise her Cumartesi bazen yaya bazen binekle buraya gelir ve iki rekat nafile namaz kılardı.9 Ramazan aylarında ise on yedinci günün sabahında buraya gelir ziyaret ederdi.10 O, bu ziyaretleri esnasında Mescid-i Nebevî’nin yanında burada da devam eden eğitim/öğretim faaliyetlerini de takip eder öyle dönerdi.11
Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) sadece kendisi değil ashâbına ve ümmetine de Kuba’yı ziyaret sünnetini şöyle tavsiye etmişti: “Kim evinde güzel bir şekilde abdest alır, sonra da Kuba Mescidi’ne gelerek iki rekat namaz kılarsa onun için umre sevabı vardır.”12 Dolayısıyla Medinelilere ve kıyamete kadar buraya Allah Resûlü’nü ziyarete gelen herkese Kuba mescidine gidip iki rekat nafile namaz kılmakla umre yapmış gibi sevap elde etme imkanı bahşedilmişti. Bundan dolayıdır ki Hz. Ömer (radıyallahu anh): “Kuba Mescidi, çok uzak mekanlar da bile olsaydı biz oraya develerle seferler düzenlerdik.” demiştir.13
Hz. Abdullah İbn-i Ömer, Allah Resûlü’nün bulunduğu, uğradığı, durduğu veya namaz kıldığı mekanları araştıran ve bilen birisiydi. Kendisi, Kuba Mescidi’ni ziyarete geldiğinde “Ustuvane-i muhalleka”nın önünde durur namazını öyle kılardı.14 Zira Peygamber Efendimiz’in mescidde ilk namaz kıldığı yer burasıydı.
Dipnot:
- Bkz., İbn Hacer, el-İsabe, s., 538; İbn Sa’d, Tabakat, III/65
- Semhudî, Veafu’l-Vefa, I/438
- Semhudî, Vefau’l-Vefa, I/436-437
- Bkz., İbn Şebbe, I/20; Semhudi, Vefau’l-Vefa, I/439
- Muhammed Emin eş-Şenkıt’î, ed-Dürrü’üs-Semîn, s.117
- İbn Şebbe, I/51
- Tevbe Sûresi 9/108
- A’raf Sûresi 7/31
- Buhari, Fazlu’s-Salat 3-4; Müslim, Hac 516
- İbn Şebbe, I/44
- Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, II/771
- Nesai, Mesacid 9; İbn Mace, İkame 197
- İbn Sa’d, Tabakat, I/180; Abdurrezzak, Musannef (9141)
- İbn Şebbe, I/51