Ebû Süfyân ferâseti ve Kureyş’in tavrı
Şam’dan dönen Ebû Süfyân, Medine’deki bu hareketlilikten haberdar olmuş ve yolunu değiştirerek Mekke’ye ulaşmayı tercih etmiş; bu arada da, yol güzergâhında olup bitenlerden Mekke’dekileri haberdar etmek için, yirmi miskâl ücret vererek Damdam İbn Amr’ı ulak olarak göndermeyi ihmâl etmemişti. Damdam gidecek ve devesinin burnuyla kulağını kesip semer ve eğerini de parçalayarak Mekkelileri tahrik edecek, bunu yaparken, aynı zamanda kendi gömleğini de parçalamayı ihmâl etmeyecekti. Zira o gün için bu, durumun vahametini anlatan önemli bir göstergeydi.
Medine’ye yaklaştıkça Ebû Süfyân’ın korkuları büyüyordu. Bedir’den geçerken, orada karşılaştığı Mecdî İbn Amr’a sordu:
– Buralarda birisine rastladın mı? Herhangi bir farklılık görüyor musun?
– Öyle endişe edecek bir şey göremiyorum; sadece iki atlıyla karşılaştım.1 Şu tepede bir miktar durdular ve kuyudan biraz su alıp gittiler, diye cevapladı Mecdî.
Ebû Süfyân’ı bu haber daha da telaşlandırmıştı. Hemen işaret edilen yere geldi; buraya gelip de bekleyen ve su alıp sonra da geri gidenlerin kim olduğunu öğrenmek istiyordu. Tepeye geldiğinde, önüne çıkan deve tersi dikkatini çekmiş ve elindeki sopayla onu karıştırmaya başlamıştı. Ardından etrafındakilere:
– Bunlar, vallahi de Yesrib yemleri! Buradan Muhammed’in casusları geçmiş, dedi. Çok zeki bir insandı ve dışkıdaki yem tanelerinden hareketle bu iki insanın, Medine’den geldiğini anlaması zor olmamıştı.
Kervanın sorumluluğunu üzerinde hisseden Ebû Süfyân, telaşlanmıştı. Hemen arkadaşlarının yanına geldi ve Bedir’i sol tarafına alıp sahil cihetine yönelerek yolunu bir kez daha değiştirdi. Şimdi kervan, daha emin bir güzergâhta ilerliyordu. Bunun için Ebû Süfyân, Kays İbn İmriülkays adındaki birisini daha Mekke’ye göndermiş, endişelenmelerine gerek kalmadığını ve kervanın da artık emniyette olduğunu anlatmak istemişti.
Yazar: Dr. Reşit Haylamaz
Dipnot:
- Bu iki atlı, Besbes İbn Amr ve Adiyy İbn Ebi’z-Zeğbâ idi. Onlar da, kervan hakkında bilgi toplamak için gelmişlerdi. Mecdî ile karşılaştıklarında bir tahminde bulunmuş ve kervanın, bir veya iki gün sonra buradan geçeceğini söylemişlerdi. Mecdî de aynı kanaatteydi ve “Doğru söylüyorsunuz” demişti. Onlar da, oradan ayrılıp Efendimiz’in yanına gelmiş, görüp duyduklarını Allah Resûlü’ne anlatmışlardı. Bkz. İbn Hişâm, Sîre, 3/163-164