Mümin, Sempatiktir, Geçimlidir
Gerçek Mümin Kimdir?
“Mümin, herkesi sever ve sevilir, herkesle anlaşır ve kendisi de başkaları tarafından sevilir ve anlaşılır. Böyle olmayan müminde hayır yoktur. İnsanların en hayırlısı, insanlara en çok faydası olandır.”1
Aynı manada, “Mümin gibi ülfet edilen, hemen ısınılıverilen bir başka hayırlı (şey) bilmiyorum.”2 hadisi de vardır.
Hadiste müminin vasfını anlatan anahtar kelime “ülfet”tir. Ülfet ise, alışmak, cana yakın olmak, sevmek, dostluk ve arkadaşlık gibi manalara gelir. Bunun gerçekleştirilmesinin biraz da insan tabiatına ve mizacına bağlı olduğu akla gelebilir. Çünkü herkes, başkalarıyla hemen kaynaşamayabilir ama bu hadiste müminlere bir hedef çiziliyor ve gerçek müminin, herkesle anlaşması, herkesi sevmesi ve kendisini de başkalarına sevdirme gayreti içinde olması gerektiğine dikkat çekiliyor. Demek ki bu durum bizim iradelerimize bırakılmış.
Zaten İbn Haldun’un da dediği gibi “İnsan, mizacının ve tabiatının çocuğu değil, alışkanlıklarının ve itiyatlarının çocuğudur.” Öyleyse müminler, istedikleri takdirde kendi iradelerine bırakılan bu meseleyi -biraz zorlayarak da olsa- çözebilirler.
Evet, gerçek mümin, zor insanlarla bile arkadaşlık kurabilecek kadar sevgi ve hoşgörü insanı olmalıdır. Zaten, Allah (celle celaluhu), Hz. Musa’ya, Firavun’a giderken -ki Firavun, kendisinin tanrı olduğunu söyleyen ve gözünü kırpmadan pek çok cana kıyabilen biri değil miydi?- Firavun’a “kavl-i leyyin”le yani yumuşak söz, yumuşak tavır ve yumuşak üslupla hareket etmesini söylemiyor mu?
Gerçek mümin, itici, anlaşmaya kapalı, aksi ve soğuk bir tip olamaz. İslam böyle bir tipi ideal mümin olarak kabul etmemiştir. Böyle birinin imanı vardır ancak onda imanın tezahürleri yoktur. Efendimiz’in, hayatı boyunca herkese müsamaha ile yaklaştığını ve her kesimden insanla çok rahat diyaloga geçtiğini görürüz. Siyer kitapları bunların yüzlerce misalleriyle doludur. Devletler planında Medine Sözleşmesi, toplumlar planında Necran’lı Hıristiyanlara Mescidini açması, ferd planında bir köleye arkadan gelip gözlerini kapatıp onunla latifeleşmesi, bir çocuk olan Enes’le şakalaşması, beşerî münasebetlerindeki sıcaklığına örnek olarak, deryadan birer katre olarak hatırlanabilir.
Hadisin sonunda geçen, “insanların en hayırlısı insanlara en çok faydalı olandır” cümlesi ise, İslam’ın evrenselliğini hem de bütün insanlara bir rahmet olduğunu çok açık bir biçimde gösterir. İnsan, Allah’ın en şerefli varlığı, ona hizmet de elbette alkışlanması gereken bir durumdur. Hadiste insanların önüne böylesine güzel bir hedefin konması, herkesi hayra kilitleyecek ve hayrın, iyinin, güzelin salih/doğurgan bir daire oluşturmasına vesile olacaktır. Mesela bir insan, mizacı ve tabiatı itibariyle sevilmeyebilir ama insanlara faydalı olarak başkalarının sevgisini kazanabilir.
Konuyla alakalı önümüze yakalamamız gereken hedefleri içeren başka hadisler de vardır:
“Muhakkak mümin, yoldan insanlara eziyet veren bir şeyi kaldırmasında, birine yol tarifinde, birisine bilmediği bir kelimeyi (veya tarifi) açıklamasında, birine yolculukta (azığındaki) sütünü vermesinde hep sevap kazanır. Hatta o kadar ki elbisesinde kurumuş bir lekeyi silip eliyle kazımasına varıncaya kadar sevap vardır.”3
“Mümin serâpâ (baştan sona) faydadır. Her yönüyle insana fayda getirir. Birlikte yürürsen sana yararlı olur. Onunla bir meseleni istişare etsen sana faydalı fikirler verir. Onunla ortaklık kursan (iyi bir ortak olur) ve ondan faydalanırsın. Hasılı onun her işi faydadır.”4
“Mümin, koku satan kimse gibidir, yanında oturduğunda güzel kokusundan istifade edersin, beraber yürüsen yine istifade edersin…”5
“Mümin, hurma ağacı gibidir, ondan aldığın her şey sana fayda verir.”6
“Müminin hali arıya benzer. Arı yediği zaman tayyibini (çiçeğin özünü) yer. Bıraktığı (dışkısı) da tayyib (temiz bal)dır. Çürük bir dala bile konsa onu kırmaz, ona zarar vermez. Müminin hali altın parçasına da benzer. Az nefhedip, üfleyip (tüf tüf edip) ovaladın mı hemen parlar. Tartıldığında ise bu onun gramajından bir şey eksiltmez.”7
Selçuk CAMCI
Selçuk Camcı, 1992 İlahiyat mezunu. Hadis Ana bilim Dalı’ndan yüksek lisansını yapan Camcı, İslam hukukundan doktora öğrencisi. Yeni Ümit Dergisi başta olmak üzere dini yayınlarda editör olarak çalıştı. Amerika Birleşik Devletlerinde Chaplaincy (manevi rehberlik) eğitimi aldı.
1 Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/400; 5/335.
2 Ali el-Müttakî, Kenzu’l-Ummâl, 1/146
3 Ali el-Müttakî, Kenzu’l-Ummâl, 1/157.
4 Ali el-Müttakî, Kenzu’l-Ummâl, 1/143.
5 Ali el-Müttakî, Kenzu’l-Ummâl, 1/147.
6 Ali el-Müttakî, Kenzu’l-Ummâl, 1/147.
7 Münâvî, Feyzu’l-Kadîr, 5/655-656.