Kanser ve Çörekotu
Çörekotu (Nigella sativa), birçok ülkede ve Türkiye’nin hemen bütün bölgelerinde yetişen, yaklaşık 40 santimetre boyunda, ince yapraklı, otsu bir bitkidir. Tohumları şifa maksadıyla asırlardır kullanılır. Son yıllarda muhteviyatına ve şifa özelliğine dâir ilmî çalışmalar oldukça artmıştır. Çörekotunun yaklaşık % 20’si protein, % 40’ı karbonhidrat, % 35’i de nebatî yağlardır. Bu bitkinin hastalıklara deva olması, içindeki uçucu yağlar vesilesiyledir. Bunlardaki esas tesirli madde, timokinondur. Bu madde ilk olarak El-Dakhakhani tarafından 1960’ta elde edilmiştir. İçinde, uçucu yağların % 30-40’ını oluşturan timokinona ek olarak, Thymol, p-Cymene, Thujol, ve o-Cymene başta olmak üzere, en az 15 farklı madde bulunmaktadır.
Basit bir kimyevî yapıya sahip kılınan bu bileşik, çok farklı hastalıkların tedavisine vesile olmaktadır. Timokinon üzerine yapılan ilmî çalışmalarda, bu bileşiğin anti-oksidan, anti-enflamatuar ve anti-kanser hususiyetlerinin olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca bu bileşiğin şeker hastalığı, artrit (eklem iltihabı) ve astım gibi hastalıklarda semptomları iyileştirici özelliği görülmüştür. Lâboratuvar hayvanları üzerinde yapılan deneylerde timokinonun şeker hastalığında, kan glikoz seviyesinin düşürülmesine ve insülin miktarının artırılmasına; artritte, hastalığın şiddetinin ve iltihaplanmanın azaltılmasına; astımda ise yine bronşlarda iltihaplanmanın gerilemesine vesile olduğu belirlenmiştir. Bunlardan başka, timokinon, kalbe zarar veren kimyevî maddelerle beraber farelere verildiğinde, hayvanların kalbinde oluşan zararların hafiflediği müşahede edilmiştir.
Böylesine şifa vesilesi olarak yaratılan timokinonun mühim hususiyetlerinden biri de anti-kanser tesiridir. Bilindiği üzere kanser, kalb-damar hastalıklarından sonra en yaygın ölüm sebebidir. Kanser, en basit anlatımıyla kontrolsüz hücre çoğalmasıyla ortaya çıkar. Kanserli hücre devamlı bölünür ve artık bölünmemesi gerektiğini söyleyen sinyallere karşı duyarsızlaşır. Bölünen kanser hücreleri sadece bulundukları yerde kalmaz, vücudun diğer organlarına yayılarak (metastaz) oralarda da kontrolsüz çoğalmaya devam eder.
Timokinon, lâboratuvarda doğrudan kanser hücreleri üzerinde denenmiş; meme, akciğer, kalın bağırsak, pankreas ve prostat kanseri, beyin tümörü ve lösemide hücrelerin kontrolsüz çoğalmasını engellediği görülmüştür. Ayrıca timokinona bahşedilen kanseri hedef alma ve geriletme mekanizmaları da ayrıntılı olarak araştırılmaktadır. Timokinon, öncelikle hücre deveranında vazifelendirilen Cyclin D1 gibi sinyal moleküllerini hedef alarak, kontrolsüz hücre bölünmesini durdurmaktadır. Böylece kontrolsüz ve bir mânâda sınırsız bölünme özelliğine sahip olan kanser hücreleri fren yapmak zorunda kalmaktadır.
Timokinonun müessir olduğu bir diğer mekanizma da, kanser hücrelerinin ölümünü tetiklemesidir. Bütün hücrelerde, hücrelerin uymak zorunda olduğu programlı hücre ölümü (apoptozis) sinyal mekanizması bulunmaktadır. Duruma göre programlı hücre ölümü mekanizması çalıştırılır. Bir virüsle enfekte olan bir hücrede vücudun sağlığını korumak ve virüsün yayılmasını engellemek adına programlı hücre ölümü mekanizması, bağışıklık sistemi hücreleri tarafından aktive edilir ve hücre kendini imha eder. Bu programlı hücre ölümü mekanizması kanser hücrelerinde çalışamaz hâle gelmektedir. Böylece kanser hücresine iletilen, “Kendini imha et!” komutu yerine getirilememektedir. Timokinon, kanser hücrelerindeki bu durumu tersine çevirerek programlı hücre ölümüne direnmeye sebep olan BCL-2 ve Survivin gibi proteinleri pasifize eder veya üretimlerine mâni olur.
Timokinonun, çok bilinen bir tümör baskılayıcı faktör olan P53’ü ve ona bağlı sinyal mekanizmasını aktive ettiği gösterilmiştir. Kanser hücrelerinin vücutta kullandığı bir diğer mekanizma ise, yara iyileşmesinde de kullanılan enflamatuar yani iltihaplanmayla ilgili moleküler mekanizmalardır. Bu mekanizmalar aktive olduğunda, hücre bölünmesini ve tamir sinyallerini harekete geçirir. Timokinonun bu enflamatuar moleküler mekanizmalara da mâni olduğu bilinmekte ve bu yönden de kanserin yayılmasını engelleyeceği düşünülmektedir.
Bir araştırmada serviks (rahim ağzı) kanseri oluşturulmuş farelerde, timokinonun şu an tedavide kullanılan kemoterapi ilâcı sisplatinden daha tesirli olduğu görülmüştür. Başka bir çalışmada ise, timokinon ve kemoterapi ilâçları beraber kullanıldığında pankreas kanserine karşı daha yüksek fayda elde edilmiştir. Bağ dokusu, kemik ve epitelyum dokuyu (Fibrosarkom, osteosarkom, skuamöz) tutan kanserler ile akciğer ve mide kanseri üzerinde yapılan çalışmalarda da timokinonun tedavi edici faydaları gösterilmiştir. Yapılan bu çalışmalardan birisi çabuk ilerleyen pankreas kanseri üzerinedir. Bu kanserde hastaların sadece % 4’ü kemoterapiye (ilâç tedavisi) istenen seviyede cevap vererek, beş senelik en üst periyodu atlatabilmektedir. Bu sebeple timokinonun pankreas kanserine tesiri dikkat çekicidir.
Bu bileşiğin çok farklı kanser türlerine tesiri ve bu vazifeyi, farklı biyolojik mekanizmaları hedef alarak gerçekleştirmesi hayretengiz bir vakıadır.
Timokinonun lâboratuvar çalışmalarında gösterilen bütün bu faydalarına rağmen, henüz ilâç olarak kullanılmadığı hatırdan çıkarılmamalıdır. İlâç olarak kullanıma geçmesi ancak gerekli klinik çalışma ve testlerin yapılmasıyla olabilecektir. Dolayısıyla, bu maddenin ve onu içeren çörekotu ve yağının bugün için kanser tedavisinde preparat hâline getirilmiş ticarî bir ilâç şeklinde kullanılması söz konusu değildir. Belki, sağlıklı insanların diyetinde çörek otunun bulunması kanserden korunma adına tavsiye edilebilir. Bu maksatla, ezilmiş çörek otu tohumu veya sadece yağı nebatî tıp uzmanları tarafından tavsiye edilen dozlarda kullanılabilir.
Günümüzde kanser kemoterapisi için kullanılan ilâçların yarıdan fazlasının tabiî maddelerden elde edildiği hesaba katıldığında, timokinon tabiî bir bileşik olarak kanser tedavisinde ümit vaat etmektedir. Ayrıca, kemoterapi ilâçlarının çok fazla olan yan tesirlerinin, timokinon gibi ek tedavilerle azaltılabileceği de hesaba katılmalıdır.
“Ölüm dışında hiçbir hastalık yoktur ki, çörek otunda onun için bir deva bulunmasın.” (Buhârî, Tıbb 7)beyanı ile Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), onu insanlara asırlar öncesinden tavsiye etmektedir.
Kaynaklar:
– Woo CC, Kumar AP, Sethi G, Tan KH. Thymoquinone: potential cure for inflammatory disorders and cancer. Biochem Pharmacol. 83(4), 443-51 (2012).
– Mann J. Natural products in cancer chemotherapy: past, present and future. Nat Rev Cancer 2(2), 143-8 (2002).
– El-Dakhakhany M. Studies on the chemical constitution of Egyptian N. sativa L. seeds. Planta Med 11, 465-70 (1963).
– L.Filippo D’Antuono, Alessandro Moretti, Antonio F.S Lovato. Seed yield, yield components, oil content and essential oil content and composition of Nigella sativa L. and Nigella damascena L. Industrial Crops and Products 15(1), 59-69 (2002).
– Howlader N, Noone AM, Krapcho M, Neyman N, Aminou R, Waldron W, Altekruse SF, Kosary CL, Ruhl J, Tatalovich Z, Cho H, Mariotto A, Eisner MP, Lewis DR, Chen HS, Feuer EJ, Cronin KA (eds). SEER Cancer Statistics Review, 1975-2009 (Vintage 2009 Populations), National Cancer Institute. Bethesda, MD
– Buhari, Tıbb 7; Müslim Selam 89, (2215); Tirmizi Tıbb 5, (2042), 22, (2071).
Yazar: Ömer Çağlar LATİF / Sızıntı Dergisi- Nisan 2014