Zilhicce Ayı ve İlk On Günü

914

Sözlükte, “hac ayı” anlamındaki zilhicce,[1] kamerî ayların on ikincisi ve Kur’ân’da zikredilen haram ayların (Zilkâde, Zilhicce, Muharrem, Receb) ikincisidir.[2] İslâm’ın beş esasından biri olan hac ibadetinin yerine getirildiği aydır. İçerisinde üzerine yemin edilen on geceyi, hac ibadetini, kurban bayramını, arefe gününü, terviye ve teşrik günlerini barındırdığından dolayı zilhicce ayının değer ve kıymeti büyüktür.

Kur’an-ı Kerim’de, الْحَجُّ أَشْهُرٌ مَّعْلُومَاتٌ “Hac mâlum aylardadır.”[3] “malûm aylar” denilerek hac mevsiminden bahsedilmektedir. Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ayette geçen “malûm aylar” ifadesini Hicri yılın son üç ayı olan Şevval, Zilkâde ve Zilhicce’nin ilk on günü olarak açıklamıştır.[4] Hac ibadeti için bu aylarda yolculuğa çıkılması ve haccın menâsikinin zilhicce ayında yerine getirilmesi bu zaman zarfının fazilet ve mübarekliğini ortaya koymaktadır.

Zilhicce ayının sekiz ve on üçüncü günleri arasında hac ibadetinin yerine getirilir.[5] Hac menâsikinin ifasına başlandığı Zilhicce’nin sekizinci günü “terviye”, dokuzuncu günü “arefe” ismiyle anılır. Kurban bayramı da Zilhicce’nin onuncu günü başlar ve dört gün devam eder. Kurban bayramının birinci günü olan onuncu gününe “nahr/zebh günü”, on, on bir ve on ikinci günlerine “eyyâm-ı nahr” veya aynı günlerde hacıların Mina’da bulunmaları sebebiyle “eyyâm-ı Minâ – Minâ günleri”[6], on bir, on iki ve on üçüncü günlerine de “eyyâm-ı teşrik-teşrik günleri”[7] adı verilir.
Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), “Arefe günü, nahr/kurban günü (kurbanın birinci günü) ve teşrîk günleri (kurbanın 2, 3 ve 4. günleri) biz müslümanların bayramıdır.”[8] buyurmuşlardır.

Zilhicce’nin İlk On Günü

Zilhicce ayının ilk on günü de Recep, Şaban, Ramazan ayları; Regaib, Miraç, Berat, Kadir geceleri gibi Rabbimizin biz kullarına lütfettiği ve ikramda bulunduğu bereketli, faziletli ve kutlu zaman dilimlerindendir. Ayet ve hadislerle övgülere mazhar olan bu ikram günleri, gecesi ve gündüzüyle bizi Allah’a yaklaştıracak, duygu ve düşüncelerimizin kirden pastan arınmasına vesile olacak ve bizim yeniden dünyaya gelmiş gibi kendimizi duymamızı ve bulmamızı sağlayacak altın bir fırsat aralığıdır.

“Haydin öyleyse hep hayırlara koşun, yarışın!”[9]; “Han­gi­ni­zin da­ha gü­zel iş or­ta­ya ko­ya­ca­ğı­nı de­ne­mek için, ölü­mü ve ha­ya­tı ya­ra­tan O’dur.”[10]; “İşte yarışacaksa insanlar, bu cennet devletine konmak için yarışsınlar!”[11] ayetlerinin rehberliğinde hayır yarışında bulunabileceğimiz mübarek bir zaman dilimidir.

Zilhicce’nin ilk on günü, Kur’an-ı Kerim’de Fecr sûresinin ikinci ayetinde وَلَيَالٍ عَشْرٍ “O on geceye yemin olsun ki…” ifadeleriyle övülen ve üzerine yemin edilen,[12] Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) gündüzünü oruçla, gecesini ibadetle ihya ettiği; önem ve fazileti hakkında pek çok beyanda bulunduğu kutlu bir zaman dilimidir.

Yine Kur’an-ı Kerim’de, وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ فِي أَيَّامٍ مَّعْلُومَاتٍ “Bilinen günlerde Allah’ın ismini zikretsinler”[13] âyetinde geçen “bilinen günler” ifadesini İbn-i Abbas, zilhiccenin ilk on günü veya teşrik günleri olarak tefsir etmektedir.

Hem hac mevsiminin hem de haram ayların içerisinde yer alan zilhicce ayının ilk on gününün faziletini bizlere anlatan Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur; “Allah katında ibadet edilecek -sâlih amel işlenecek- günler içinde zilhiccenin ilk on gününden daha hayırlısı yoktur.”[14]

Bu günlerin ne kadar faziletli ve bereketli olduğunu ashabına anlattığı bir sohbetinde Rehber-i Ekmel Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), “Salih amel ve ibadetin Allah’a, Zilhicce’nin ilk on gününden daha sevimli olduğu hiç bir gün yoktur.” buyurmuş, orada bulunan sahabiler; “Ya Rasûlallah! Allah yolunda yapılan cihad da mı (zilhicce’de yapılan ibadetten daha sevimli değildir)?” demişler ve Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) “Evet, cihad da. Ancak, canıyla ve malıyla Allah yolunda cihada çıkıp da dönmeyen (şehid olan) kimsenin cihadı bundan daha efdaldir” buyurmuştur.[15]

Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), zilhiccenin ilk dokuz gününü sürekli oruç tutarak geçirmiş ve biz ümmetinin de oruç tutması tavsiye ve tahşidatında bulunmuştur.[16] Bu günlerde oruç tutmak müstehaptır. Sadece yorgun düşüp hacca ait vazifelerini yapmakta zorlanacakları düşünülerek hacıların zilhiccenin sekizinci ve dokuzuncu günlerinde, özellikle vakfenin yapıldığı arefe gününde oruç tutmaları mekruh sayılmıştır. Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) onuncu gün olan Kurban Bayramı’nın ilk günü olduğu için oruç tutmamıştır ve tutulmasını da yasaklamıştır.[17]

Peygamber Efendimizin zevcesi Hafsa (radıyallahu anha) validemiz Peygamber Efendimiz’in bu günlerde orucu terk etmediğini bizlere şöyle haber vermektedir: “Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), dört şeyi terk etmezdi: Aşure günü orucu, Zilhicce’nin ilk on günü orucu, her ay üç gün orucu ve sabahın iki rekât sünneti.”[18]

Bu günlerin hayır ve bereketinden mahrum kalmamak için azami gayret gösterilmeli özellikle, hacı olmayanlar, Zilhicce’nin 9. Günü olan arefe günü oruç tutmalıdırlar. Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), arefe günü tutulan orucun, geçmiş ve gelecek birer yıllık günaha kefaret olacağını bildirmiştir.[19] Bu günün faziletiyle alâkalı olarak da: “Arefe gününden daha çok Allah’ın cehennem ateşinden insanları âzad ettiği bir gün yoktur.” buyurmuşlardır.[20]

Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ve ashâb-ı kiram efendilerimiz, ilâhî ve nebevî tahşidatlara hâiz zilhiccenin ilk yarısını zikir, tesbihat, ibâdet ve tefekkür ile geçirmişler, yoksullara yardım etmişlerdir. Dolayısıyla onları örnek alarak müslümanların bu günlerde, imkân bulanların İslam’ın şartı ve şiarı olan hac ibadetini yerine getirmeleri, farz ve nafile ibadetlerine dikkat etmeleri, Kur’an okumaları, Allah’ı zikretmeleri, dualarını artırmaları, sıla-i rahimde bulunmaları, hayır ve hasenâtı daha çok yapmaları, kendilerini nefis muhâsebesine tabi tutarak hatalarına tevbe ve istiğfarda bulunmları, yapacakları en güzel ameller cümlesindendir.

Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) “Allah katında zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha değerlisi yoktur; bugünlerde tesbihi (Sübhanallah) çok yapın; tahmîdi (Elhamdülillah), tehlîli (La ilahe illallah) ve tekbiri (Allahu ekber) çok söyleyin” buyurmuşlardır.[21]

Hazreti Ebû Derda (radıyallâhu anh) zilhicce ayının önemini şöyle anlatıyor: “Zilhiccenin ilk dokuz günü oruç tutmalı, çok sadaka vermeli, çok dua ve istiğfar etmelidir. Çünkü Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem): “Bu on günün hayır ve bereketinden mahrum kalana yazıklar olsun” buyurdu.”[22]

Zilhicce’nin ilk on gününde terviye, arefe ve nahr (Kurban bayramının ilk günü) günleri bulunmaktadır.

Terviye günü

Zilhicce’nin sekizinci gününe, terviye günü veya Minâ’da kalındığı için Minâ günü de denmektedir. Terviye günü, hacılar Mekke’den Mina’ya çıkar. Bu güne “Terviye” denmesinin sebebi, hacıların o gün zemzem suyundan çok içip kanmalarından dolayıdır. Bazıları, o güne terviye denmesi, terviyenin düşünme, tefekkür manasına gelmesindendir, demişlerdir. Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Vedâ haccında bu günün çoğu vaktini, evrâd ü ezkâr ve tefekkür ile geçirmiş ve Arafat’ı zirvede edâ edebilmek için bugün, şahsı adına hazırlık yapmış, ümmetini de küllî buluşmaya hazırlamıştır. Bu sebebple terviye gününde oruçlu olmanın; ibadet yapmanın, günahlardan sakınmanın, zikir ve tefekkür de bulunmanın sevabı büyüktür.

Bugün, aynı zamanda hac yolcularının Arafat’a doğru akmaya başlayacağı, “kıran” haccı yapanlar, yola çıktıkları günden bu yana ihramlı olmakla birlikte “temettu’” ve “ifrâd” haccı yapacakların da ihrama gireceği gündür.

Arefe günü

Arefe, haccın en önemli farzı olan vak­fenin yapıldığı yer olan Arafat’ın diğer adı­dır. Vakfe, kurban bayramının bir gün öncesi olan Zilhicce ayının dokuzuncu günü burada yapıldığından bu güne “yevmü arefe” (arefe günü) veya Türkçe’de kısaca “arefe” (arife) denilmiştir. Bu günde milyonlarca hacı Arafat’a çıkıp Allah’a (celle celaluhu) yalvarıp yakarırlar. Bundan dolayıdır ki bu günde hacca gidemeyen müminler, dualarının bu dualar içerisinde sayılması için Allah’a (celle celalahu) yalvarmalı ve bu günü ve gecesini bir fırsat bilip oradaymışcasına değerlendirmelidirler.
Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), bu gün tutulan orucun, geçmiş ve gelecek yılın günahına kefaret olacağını bildirmiştir. Bu günde yapılan duanın faziletiyle alakalı olarak Rehber-i Ekmel Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: “Allah, hiçbir günde, arefe günündeki kadar kullarını ateşten azad etmez. Allah (mahlûkata rahmetiyle) yaklaşır ve onlarla meleklere karşı iftihar eder ve “Bunlar ne istiyorlar?” der.”[23]

Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), hiçbir gecede bu gecede olduğu kadar çok sayıda kulun cehennemden azad edilmediğini müjdelemekte,[24] şeytanın ise hiç bir zaman, Arefe günü görüldüğünden daha küçük, daha hakir, daha zelil ve daha öfkeli görülmediğini belirtmektedir.[25] Ayrıca, “Arefe günü tutulacak orucun önceki ve sonraki senenin günahlarına kefaret olacağını Allah’tan ümit ediyorum.”[26] buyurarak Allah’ın rahmetinin indiği bu bayrama hazırlık gününde oruç tutulmasını teşvik etmektedir. Fakat bu teşvik hac farizasını ifa etmekte olan hacılar için değildir. Hatta Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), sıcaktan ve hac ibadetinin meşakkatlerinden dolayı hacıların halsiz kalıp hastalanabileceklerini düşünerek bu günde oruç tutmamalarını daha uygun bulmuştur.[27] Kendisi de hac yaparken Arefe günü oruç tutmamıştır.[28] Ayrıca Arefe günü, müstahsen bir âdet-i İslamiyeye binaen besmeleyle birlikte bin ihlâs suresi okumanın faziletinin olduğunu hatırlatmakta fayda vardır.[29]

Kurban bayramı günü

Arefe Günü’nden sonra Kurban Bayramı başlar ki, Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Allah katında günlerin en değerlisinin Kurban Bayramı’nın ilk günü, sonra ikinci günü olduğunu[30] ve bu günlerin Allah tarafından ümmet-i Muhammed’e bayram kılındığını haber vermektedir.[31] Allah’ın Resûlü, bu günleri Müslümanların bayramı olması dolayısıyla (oruç değil) yeme-içme ve Allah’ı zikretme günleri olarak nitelemiştir.[32]

Bu mübarek zaman dilimlerini en iyi şekilde değerlendirerek, Fecr Sûresi’nin sonundaki, “Ey gönül huzuruna ermiş ruh! Sen Rabbinden razı, O senden razı olarak dön Rabbine! Sen de katıl has kullarımın içine, gir cennetime!”[33] ayetlerin müjdesine nail oluruz, Allah’ın izniyle…

İslâm tarihinde Zilhicce ayında meydana gelen önemli olaylardan bazıları şöyledir:

Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) Hazreti Hatice’ye (radıyallâhu anha) ait ticaret kervanının başında Suriye’nin Busrâ şehrine gitmesi (Zilhicce’nin bitimine 14 gece kala.)

Hazreti Ömer’in (radıyallâhu anh) Müslüman olması (Bi’setin 6. yılının Zilhicce ayında)

Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) İslâmiyet’i öğretmesi için Mus’ab İbn-i Umeyr’i (radıyallâhu anh) Medine’ye göndermesi

Hazreti Ali ile Hazreti Fatıma’nın evlenmesi

Birinci ve İkinci Akabe biatları (621-622),

Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) Vedâ Haccı (10/632)

Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) oğlu İbrâhim’in doğumu (8/630),

Hazreti Osman’ın şehadeti (35/656)


Dipnotlar:
[1] Zülhicce veya Zülhacce olarak da ifade edilir, hac ayı manasına gelir.
[2] “Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır.” Tevbe sûresi, 9/36.
[3] Bakara sûresi, 2/197.
[4] Buharî, Hacc 33; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, 4/ 548 (8791-8792)
[5] Câhiliye döneminde Araplar haram ayların ilki olan zilkade ile zilhicce ayında ticarî açıdan büyük önem taşıyan panayırlar (1-8 Zilhicce) ve özellikle Zülmecâz panayırını düzenler, bunların sona ermesiyle birlikte bu ayda hac ziyareti başlardı.
[6] İbn Mâce, Menâsik 57.
[7] Bayramın iki, üç ve dördüncü günlerine teşrik günleri denmesinin sebebi, bu günlerde teşrik tekbiri getirilmesidir. Teşrik tekbirleri, Kurban bayramının arefe günü sabah namazından başlayarak bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar, toplam 23 vakit, her farzın selâmından sonra kadın-erkek, seferî-mukim ayırımı olmaksızın her mükellefe vaciptir. Teşrik tekbiri şöyledir: “Allahü Ekber, Allahü Ekber. Lâ ilahe illâllahu vallâhu ekber. Allâhü Ekber ve lillâhilhamd.”
[8] Ebu Dâvud, Savm 49.
[9] Bakara sûresi, 2/148.
[10] Mülk sûresi, 67/2.
[11] Mutaffifîn Sûresi, 83/26.
[12] Âlimlerimiz bu ayetten kasdın Ramazan’ın son on günü mü yoksa Zilhicce’nin ilk on günü mü olduğu noktasında ihtilafa düşmüşlerdir. Müfessirlerin çoğunluğu, Fecr sûresinin 2. âyetinde üzerine yemin edilen on gecenin zilhicce ayının ilk on gecesi olduğu görüşündedir (Şevkânî, Fetĥu’l-ķadîr, V, 432). Bu ihtilaf şöyle bir te’life kavuşturulmuştur: “Zilhicce’nin on günü içerisinde arefe günü olması sebebiyle, Ramazan’ın son on günü de oruç ve Kadir gecesi sebebiyle efdaldir.” Bu makul te’life göre, mümine düşen bu on günlere kavuştukça, onlarda va’dedilen sevap ve mağfiret nevinden feyiz ve bereketlere ermek için onları ibadetlerle, istiğfarlarla.. kısaca salih amellerle ihya etme gayretine girmesidir.
[13] Hac sûresi, 22/28
[14] Buhârî, Îdeyn, 11; Tirmizî, Savm, 52; Ebû Dâvûd, Savm, 61.
[15] Tirmizi, Savm, 52; Darimi, Savm, 52; İbn Mâce, Sıyâm, 39 (1727); Tirmizî, Savm, 52 (758).
[16] Ebû Dâvûd, Sıyâm, 61
[17] Nesâî, Fer’ ve atîre, 2; Tirmizî, Savm, 51
[18] Ebû Dâvûd, Sıyâm, 61 (2437)
[19] Müslim, Sıyâm 196, 197
[20] Müslim, Hacc 436 (3288)
[21] eş-Şevkânî, Neylü’l-evtâr, 3/354; Abd İbn-i Humeyd, Müsned, 1/257.
[22] Semerkandî, Tenbîhu’l-ğâfilîn, 1/327.
[23] Müslim, Hacc 436 (3288)
[24] Müslim, Hacc 436 (3288)
[25] Muvatta’, Hac, 81 (950)
[26] Tirmizî, Savm, 46 (749); İbn Mâce, Sıyâm, 40 (730-731)
[27] Ebû Dâvûd, Sıyâm, 63 (2440); Azîmâbâdî, Avnü’l-ma’bûd, 7/75.
[28] Müslim, Sıyâm 196, 197; Buhârî, Hac, 85; Müslim, Sıyâm, 110.
[29] Said Nursî, Yirmi Altıncı Mektub, Mektûbât
[30] Ebû Dâvûd, Menâsik, 19 (1765).
[31] Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 1 (2789).
[32] Nesâî, Fer’ ve atîre, 2 (4235)
[33] Fecr sûresi, 89/27­-30

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.