Hz. Abbâs’ın mektubu ve Mekke ordusu

481

Hicretin üzerinden üç yıl geçmişti ve Şevval ayının bir Perşembe günüydü. Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem), Kuba’da bulunduğu bir sırada Hz. Abbâs’ın gönderdiği mektup eline ulaşmış1 ve mektubu kendisine okuyan Übeyy İbn Ka’b’ı dinledikten sonra bunu gizli tutmalarını söyleyerek Sa’d İbn Rebî’in yanına gitmişti.

Meğer etraftaki kabilelerden de destek alan Kureyş, Bedir’de aldığı ağır yarayı sarıp Müslümanlardan intikam alabilmek için hazırlığını yaptığı orduyla Mekke’den hareket etmiş, son bir hamleyle kesin çözüm alabilmek için Medine’ye doğru ilerliyordu. Hatta bu ordu için Kureyş, Bedir öncesinde Şam’a gidip de gelen Ebû Süfyân kervanındaki mallarını himmet edip hazırlanacak ordu için vermiş ve Medine’den intikam alabilmek için bu orduya daha başka katkılarda da bulunmuştu. Konuyu haber veren Cibril’in getirdiği âyette şu bilgi verilecekti:

– Şüphesiz ki o kâfirler, Allah yolundan insanları geri çevirmek için mallarını infak ediyorlar. Gerçi onu infak edecekler ama bu, yine de onların aleyhine cereyan edip yürek yakan bir hicrana dönüşecek ve mağlup olacaklar.2

Bu haber üzerine Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), önce farklı yönlere ashâbından bazılarını göndererek üzerlerine gelen Mekke ordusuna ait haberlerin hiç atlamadan kendisine ulaştırılmasını istemişti.

Durumun nezaketine binaen Sa’d İbn Muâz, Üseyd İbn Hudayr ve Sa’d İbn Ubâde gibi sahabîler, Efendimiz’in etrafında silahlarını almış, namaz kılarken bile silahlarını yanlarından ayırmadan nöbet tutuyorlardı.

Mekke ordusu

Mekke ordusunun üç bin kişilik bir kuvvetten oluştuğu ve bu kuvvetin içinde etraftaki kabilelerin de katkılarının bulunduğu haberleri gelmişti. Hatta Hz. Hanzala’nın babası Âmir gibi Medine’den bile gidip bu orduya katılan birçok insan vardı.3 Üç bin deve ve iki yüz at üzerinde geliyorlardı. Orduya Ebû Süfyân kumanda ediyordu. Atlıların komutanı ise Hâlid İbn Velîd idi; Ebû Cehil’in oğlu İkrime de ona yardımcı oluyordu.

Savaşta kendilerini coşturup cesaretlendirmek için yanlarına kadınlarını da almışlardı. Bilhassa ileri gelenlerin kendi hanımları da beraberlerinde geliyorlardı. Maksatları da, iffet ve namuslarına halel gelmemesi için savaşta geri dönüp askerin kaçmasını önlemekti. Zira her ne kadar kendilerinden emin olsalar da işin olumsuz taraflarını da akıllarından çıkaramıyorlardı.

Kısaca Mekke ordusu, savaş için gerekli olan bütün imkânları bir araya getirmiş, öylece Medine’ye yürüyordu.

Ebvâ’ya geldiklerinde, babası dâhil en yakınlarını Bedir’de kaybeden Ebû Süfyân’ın hanımı Hind Binti Utbe, Efendimiz’in annesinin kabrini açıp parçalamak istemiş ancak bunun bir âdet olacağı ve bundan sonra kendi mezarlarına da böyle şeyler yapılacağı korkusuyla Kureyş buna izin vermemişti.

Bilhassa Hind gibi Bedir’de canı yananlar, askerleri coşturmak için şiirler okuyor ve Medine’ye doğru yaklaşırken orduyu zinde tutmak istiyorlardı.


Yazar: Dr. Reşit Haylamaz

Dipnot:

  1. Mektubun aciliyetinden dolayı Hz. Abbâs’ın Ğıfâroğullarından seçtiği elçi, Mekke-Medine arasındaki yolu üç günde alacaktır. Bkz. Vâkıdî, Meğâzî, 1/204
  2. Enfâl, 8/36; İbn Sa’d, Tabakât, 2/38; Vâhidî, Esbâbu Nüzûli’l-Kur’ân, 1/84 vd.
  3. Hz. Hanzala’nın babası Ebû Âmir de Medine anlaşmasına imza koyanlardan birisiydi. Ancak zamanla o, içinde büyüyen düşmanlık duygularını bastıramayacak ve açıktan Allah Resûlü’ne düşmanlığını ilan edecekti. Hâlbuki bu sıralarda kendisiyle aynı duyguları paylaşan Abdullah İbn Übeyy İbn Selûl, görünüşte Müslüman olduğu izlenimi vererek kendini gizlemeyi tercih etmişti. Uhud için Mekkelilerin hazırlık yaptıklarını duyunca da, yanına aldığı elli kadar adamıyla Mekke ordusuna katılacak ve savaşmak için Uhud’a gelecekti. Bkz. Vâkıdî, Meğâzî, 1/205 vd.; Belâzurî, Ensâbu’l-Eşrâf, 1/136
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.