Hac Farîzasının Gelişi

185

Dokuzuncu yılın Zilkâde1 ayı içinde gelen âyetlerde:

– Ziyarete gücü yeten herkese Beytullah’ı ziyaret etmek, Allah’ın onun üzerindeki hakkıdır, denilmek suretiyle bundan böyle hac ibadetinin de farz olduğu bildiriliyordu.

Emr-i ilahîyi alan ve Kâbe’yi ziyaret etmeyi gönülden isteyen Efendiler Efendisi, müşriklerin orada yaptıkları yanlışları hatırlayacak ve:

– Beytullah’ta bulunacak ve onu çırılçıplak tavaf edecekler; bu hâl ortadan kalkmadıkça Ben hac vazifesini yapmak istemem, buyuracaktı. Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir’i yanına çağırarak onu hac emiri olarak görevlendirecek ve Mekke’ye gönderecekti. Gönderirken ona, hac ibadetlerini yerine getirirken insanların, nelere dikkat etmeleri gerektiğini gösterip öğretmesini talim edecekti. Kâbe’de, ilk defa İslâm adına bir hac yapılacaktı!

Ashâbdan üç yüz kişilik bir grupla birlikte Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh) hemen yola çıkacaktı; ancak vahiy, ardı arkası kesilmeden gelmeye devam ediyordu. Onun ayrılışından sonra Tevbe sûresinin baş tarafındaki âyetler de gelmiş ve bundan böyle Harem bölgesinde bulunan müşriklerle ilgili yeni hükümler getirmişti. Hemen yanına Hz. Ali’yi çağıran Efendiler Efendisi, bu hükümleri bildiren bir talimatla birlikte onu arkadan Hz. Ebû Bekir’e gönderecek ve bu hükümlerin de tebliğini isteyecekti.

Talimatları alıp hemen yola koyulan Hz. Ali, Arc veya Dacnân denilen yerde hac kafilesine yetişecekti; Hz. Ebû Bekir de telaşlanmıştı. Ona dönüp önce:

– Emir olarak mı geldin, memur olarak mı, diye sordu. Zira böyle bir zeminde ihtilafa mahal olmamalıydı ve zaten Hz. Ebû Bekir de, Hz. Ali’nin memuru olmaya gönülden razıydı! Bu sorusuyla o, Efendimiz’e ait bir tasarrufu netleştirip adımlarını ona göre atmak istiyordu. Hz. Ali:

– Hayır, memur olarak geldim, dediğinde gelen âyetleri ondan alacak ve birlikte Mekke’ye doğru yol almaya başlayacaklardı.

Tavaflar yapılmış ve Safâ ile Merve arasındaki sa’yler de yerine getirilmiş; Arafat’ta vakfeye durulup Müzdelife’de konaklanarak nihâyet Mina’ya gelinmişti. Kurbanların kesildiği yere gelen Hz. Ali o gün, Cemre’nin yanında duracak ve Allah Resûlü’nün tebliğ etmesini istediği hususları teker teker insanlara duyuracaktı; şunları diyordu:

– Hiçbir kâfir Cennet’e giremez!

Bu yıldan sonra hiçbir müşrik hac yapmayacak!

Bundan sonra Beytullah’ta hiç kimse çıplak tavaf yapmayacak!

Kimin, Resûlullah ile bir anlaşması varsa bu anlaşma, süresi bitinceye kadar geçerli olacak!

Müddet tayin edilmeyen anlaşmalar için dört ay süre tanınacak!

Bunlar dışında kalan her bir müşrike, emniyet ve güven içinde yurtlarına dönebilmeleri için, kendilerine tebliğ yapıldığı andan itibaren dört ay mehil verilecek!

Bundan böyle hiçbir müşrikle ne bir anlaşma ne de himaye söz konusu olacak; zira Allah ve Resûlü, müşrikleri himayeden uzaktır!

Böylelikle Resûlullah’ın arzusu da gerçekleşmiş oluyordu ve o gün için bu ilan, putçuluk düşüncesinin Harem’den tamamen uzaklaştırılması anlamına geliyordu!


Dipnot:

  1. Bu emrin, Zilhicce ayında indiği de söylenmektedir.
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.