Habeşistan’dan Mutlu Haberler
Beşer yolculuğu Habeşistan’da da devam ediyordu; burada ölüp de ebedi aleme göçenler olduğu gibi yeni dünyaya gelen talihli insanlar da vardı. Hemen her gün, orada da yeni gelişmeler oluyor ve bunlar, peyderpey Mekke’ye de intikal ediyordu.
Hâtıb İbn Hâris’in burada, Muhammed ve Hâris adında iki çocuğu olmuş; çok geçmeden de, Hâtıb’ın Habeşistan’da vefat ettiği haberi gelmişti.[1] Bir ölüm haberi de, Muttalib İbn Ezher ve Tuleyb İbn Ezher kardeşlerden gelecekti; Abdurrahman İbn Avf’ın amca oğulları olan her iki sahabe de, Habeşistan’da vefat edecek ve Müslümanlık adına birer alem olarak burada kalacaklardı.[2]
Aynı zamanda Habeşistan, Müslüman bir ailede dünyaya gelen yeni bir neslin doğumuna da şahit oluyordu. Hâtıb’dan sonra Selît İbn Amr’ın da burada, hanımı Fâtıma Binti Alkame’den, kendi adını koyduğu Selît adında bir oğlu dünyaya gelmişti.[3] İbn Amr ailesine ikinci müjde, Selît’in kız kardeşi Sehle’den geldi. Çok geçmeden o da, Ebû Huzeyfe’den bir erkek çocuk dünyaya getirmişti ve adını da Muhammed koymuşlardı.[4]
Doğumlar devam ediyordu; Ayyâş İbn Ebî Rebîa ile Esmâ Binti Seleme’nin de bir oğulları olmuş, adını Abdullah koymuşlardı.[5] Ne hikmetse burada doğan çocukların hemen hepsi de erkekti. Çok geçmeden, Efendimiz’in hem süt kardeşi hem de halası Berre’nin oğlu olan Ebû Seleme’nin de, Ümmü Seleme’den Habeşistan’da bir oğlu dünyaya gelecekti ve onun adını da Ömer koyacaklardı.[6]
Kız çocuğu müjdesi, Ubeydullah İbn Cahş ile Ramle Binti Ebî Süfyân ailesinden geldi. Hz. Ramle bundan sonra, Ümmü Habîbe diye anılacak ve isminden daha ziyade hep bu künyesiyle çağrılır olacaktı. Zira, kızlarının adını Habîbe koymuşlardı.
İbn Cahş ailesi buraya kalabalık bir nüfusla gelmişti; Abdullah, Ebû Ahmed ve Ubeydullah kardeşler, kız kardeşleri Zeyneb ve Ubeydullah İbn Cahş’ın hanımı ve Ebû Süfyan’ın da kızı Ümmü Habîbe ile Hamne Binti Cahş, Habeşistan’a hicret edenler arasındaydı. Dünya, imtihan dünyasıydı ve İbn Cahş ailesinden Ubeydullah İbn Cahş, muhatap olduğu yeni kültürün cazibesine kapılarak burada Hristiyan olacak ve hicret maksadıyla geldiği Habeşistan’da saf değiştirecekti. Ancak, Ubeydullah’ın ömrü kısa olacaktı; çok geçmeden de Hristiyan olarak Habeşistan’da vefat etti. Hatta Ubeydullah İbn Cahş, hanımı Ümmü Habîbe’yi de Hristiyan olması için zorlamış; ancak o, bu talebe müspet cevap vermemişti.[7]
Üzücü bir durumdu; ancak, her şeyde bir hayır vardı. Belki de Allah (celle celâluhû), Ubeydullah İbn Cahş’ın şahsında, akıbet itibariyle kimsenin kendisini emniyette görmemesi gerektiğini anlatıyordu. Aynı zamanda bu, dış dünya ile muhatap olunurken, kendi öz kültürüne sımsıkı tutunmanın lüzumunu da ortaya koyan ve ibret alınması gereken bir misaldi.
Elbette, her yeni muhatap olunan kültür, belli başlı riskler de içerirdi; böyle bir zeminde, kimin ayakları daha çok yere basıyorsa o kazanırdı ve Müslümanlar adına Ubeydullah İbn Cahş gibi bir zayiat olsa da, zaman içinde burada İslâm’ı tercih eden yüzlerce insan hakka uyanacak ve gelip Müslüman olacaktı.[8]
Dipnotlar
[1] Bkz. İbnü’l-Esîr, Üsüdü’l-Ğâbe, 1/410
[2] Bkz. İbnü’l-Esîr, Üsüdü’l-Ğâbe, 4/129
[3] İbnü’l-Esîr, Üsüdü’l-Ğâbe, 2/365
[4] Bkz. İbn Abdilberr, İstîâb, 4/1431
[5] Bkz. İbnü’l-Esîr, Üsüdü’l-Ğâbe, 3/434
[6] Bkz. İbnü’l-Esîr, Üsüdü’l-Ğâbe, 2/567
[7] Bkz. Hâkim, Müstedrek, 4/21-24; Taberî, Tarih, 2/213; İbn Hacer, İsâbe, 7/651-653; İbn Abdilberr, İstîâb, 4/1929-1931; İbn Asâkir, Tarih, 45/430; Zübeyr İbn Bekkar, el-Müntehab min Ezvâci’n-Nebî, 1/50/53
[8] Bkz. Taberî, Tarih, 1/547