Gönüllere Girmede Takip Edilen Nebevî Yol
Peygamber Efendimiz’in (aleyhissalâtü vesselâm) insanların gönüllerine girme istikametinde izlemiş olduğu metodları şöyle sıralayabiliriz:
– Kapısını hiç kimseye kapatmadı ve herkesle temas kurdu.
– İnsanlarla diyalog, O’nun en temel metotları arasındaydı; baştan sona O’nun hayatı, bu türlü diyaloglardan ibarettir.
– Ortak değerleri öne çıkardı ve başkasının değerlerini hedef haline getirmedi.
– Olumsuzlukları ifade ederken şahısları değil, sıfatları hedefledi.
– Üslup itibariyle yumuşaklardan daha yumuşak bir duruş sergiledi, gürül gürül konuşması gerektiği yerde bile sükûtu tercih etti ve duruşunu sertleştirerek muhataplarını kendisinden uzaklaştırmadı.
– Kimseyle kavga etmediği gibi var olan kavganın tarafı da olmadı.
– Sert ve haşin değildi; sürekli alttan alan yumuşak bir üslubu vardı.
– Tepkisel tavır içine hiç girmedi; attığı her adım, yeni bir süreci inşa istikametindeydi.
– Kötülüklere karşılık kötülük yapmayı asla düşünmedi; bilakis, kötülük yapanlara bile hep iyilikle mukabelede bulunmayı tercih etti.
– Ayırımcılık yapmamıştı; aleyhte bile olsa adalet, O’nun şiarlarından birisiydi.
– Üzerine saldırıldığı demlerde bile O (sallallahü aleyhi ve sellem), bir adım geri atmayı tercih etti ve böylelikle, yarına sarkması muhtemel olumsuzlukların da önünü almış oldu.
– Üzerine, ordularla gelindiğini duyduğunda, onlara elçiler gönderdi ve muhataplarını vazgeçirmek için atılması gereken her türlü adımı attı, kılıçlarıyla kapısına dayandıkları yerde bile diplomasi adına iç hukuku tüketmeden savaşa geçit vermedi.
– Kendisini öldürmeye gelenlere bile şefkatle yaklaştı ve hatta onlardan bazılarına emân vermek suretiyle dokunulmazlıklarını ilan edip koruma altına aldı.
– Savaşmak zorunda kaldığı yerde, savaşa hassas kurallar getirdi ve kadın, çocuk, yaşlı ve din adamı gibi cephenin dışındakileri koruma altına aldı. Hatta O’nun bu koruma tamiminde, ağaç ve otların bile nasibi vardı. Üstelik bunu, uygulamada titizlikle takip etti ve hak ihlalleri karşısında, bunu yapanları cezalandırmadan geri durmadı.
– Bütün köprülerin yıkıldığı ve kapıların tamamen kapandığı demlerde bile O, hiç durmadı ve yeni yeni köprüler inşa etme, kapanmayacak kapılar açma gayretiyle kendini parçalarcasına didindi durdu.
– Sulh, O’nun en mümeyyez vasıflarından birisiydi; her adımında bir anlaşma hedeflediği gibi bu anlaşmaları bozan taraf asla O olmadı.
– Gördü, ancak görmemezlikten geldi; duydu ama duymamış gibi davrandı ve kimsenin hatasını yüzüne vurmadı.
– Kim bilir ne sıkıntılar yaşadı; ancak bunların hiç birisini şikayet unsuru olarak görmedi. İç dünyası, mağmalar gibiydi; ancak O, etrafında ne kadar lav varsa, bütününü sinesinde söndürdü.
– Hisleriyle değil, hep akıl ve muhakeme öncelikli hareket etti.
– Hataların üzerine giderek kimseyle perdeleri yırtmadı, açık ve âşikâr bile olsa, insanların kusurlarını hep örten O oldu ve kimseyi kendi olumsuzluklarının karanlık dünyasına hapsetmedi.
– İçine kapanan şahıs ve ailelere, yeni yeni akrabalık bağlarıyla nüfuz etmeyi denedi ve kapıların teker teker yüzüne kapandığı böylesi demlerde bile önüne hiç kapanmayacak kapılar açtı. Kendisini “hasım” görenlerle “hısım” oldu; evliliklerinin hemen hepsinde, böyle bir hedef söz konusudur.
– Yemekler yedirip ziyafetler vermek, işin başından beri O’nun en belirgin özelliği oldu.
– Hediyeleşmek de O’nun, metodoloji olarak baş vurduğu yollardan birisiydi; Hazreti Enes’in ifadesiyle sabahında hediye verdiği bir insanı, akşam Mescid’inde aynı safta görürlerdi.
– Düşüp tükendikleri yerde, kendisini baş düşman görenlerin bile ellerinden tuttu, onlara yardımlar gönderdi.
– Jest üstüne jest, centilmenlik üstüne centilmenlik yapan hep O oldu; bir başka ülkeyle yaşadıkları sıkıntı üzerine devreye girdi ve sıkıntılarını çözdü.
– Medîne güzergahından Şam cihetine gidiş gelişlerinde onlara serbestiyet hakkı tanıdı.
– Bulunduğu yerden sürekli davetiyeler gönderdi. Nihayet bunların dilini anlamayanların, bir kez daha ayaklarına gitti. Hepsini yakın takibine aldı ve kaptanı olduğu gemisine aldı.
– Eski defterleri karıştırıp kimseyi rencide etmedi. Bilakis, herkesin altına kırımızı halılar sermişçesine bir muamele ile muhataplarına hayranlık üstüne hayranlıklar yaşattı.
– Aleyhte konuşmadı ve konuşulmasına da müsaade etmedi.
Peygamber Efendimizin hayatından örnek verebileceğimiz daha bir çok şey var O’nun bu eşsiz, güzel davranışlarını hayatımıza bir ders niteliğinde görev haline getirip hayatımızın merkezine alarak yaşamalıyız eğer Allah’ın rızasını kazanarak birilerinin gönlüne girmeyi istiyorsak yolumuz Resulullah’ın yolu olmalıdır.
Not: Efendimiz’in (aleyhissalâtu vesselâm) insanların gönüllerine girerken takip ettiği bu yolları, misalleriyle birlikte okumak isteyenler Dr. Reşit Haylamaz tarafından kaleme alınan Buzdan Dağları Eriten ŞEFKAT GÜNEŞİ kitabına bakabilirler.