Bedir zaferinin etkileri
Bedir’de bir zafer kazanılmıştı ama bu işin Bedir’de nihâyet bulmayacağı her hâlinden belliydi. Zira geri dönüp de kaçarken Mekkelilerin kini, gelirken duyduklarından daha az değildi. O günkü nüfus düşünüldüğünde yetmiş ölü ve bir o kadar da esir, hemen hemen her evde bir acının yaşandığını gösteriyordu. Bedir’e gelirken geri dönme eğilimi gösterenler bile şimdi İslâm ve Müslümanlara kin kusuyor ve en kısa zamanda intikamlarını alacaklarını söylüyorlardı. Bugünü görüp de acısını dindirinceye kadar rahat döşeği kendisine haram kılanlar, intikam alıncaya kadar ağıt yakıp mersiye söyleyeceğini ilan edenler ve bugünü yaşamadan yeni hiçbir şeye el sürmeyeceğine dair yemin edenler vardı.
Kısaca, daha Bedir’den dönerken yeniden gelmenin hesapları yapılmaya başlanmış ve bu işin burada kalmayacağına dair yeminler edilmişti.
Medine’de ise, Müslümanların Bedir’de kazandığı zaferden rahatsızlık duyanlar yok değildi; bunlar, Kureyş ordusunun galip gelmesini içten içe isteyen müşriklerle kendileri dışında bir başka gücün öne çıkmasını istemeyen hasetkâr Yahudilerdi. Aynı zamanda etraftaki kabileler de bu durumdan endişelenmeye, Medine’de kurulacak güçlü bir devletin yarın kendilerini de tehdit edeceğini düşünmeye başlamıştı.
Müslümanlar cihetinde ise durum tamamen farklıydı; onlar, Allah tarafından kendilerine bahşedilen bu zaferle, çeyrek asırdır yaşadıkları sıkıntılara bir nebze olsun son verildiğini görmüş ve bundan sonrası adına daha fazla kenetlenmişlerdi. Öyleyse bütün strateji, bu şartlar hesaba katılarak geliştirilmeliydi ve Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) de öyle yapacaktı.
İlk istihbarat, Benû Katafân ve Benû Süleym’in Medine’ye saldırmak için toplanmaya başladıkları istikametindeydi ve Efendimiz de, Medine’de vekâleten Sibâ’ İbn Urfuta’yı görevlendirerek1 iki yüz süvariyi toplayıp Necid yolu üzerindeki Küdr kuyularına doğru yöneldi. O’nun iki yüz süvari ile geldiğini duyan ve henüz toparlanmaya başlayan Süleymoğulları kaçmaya başlayacaklar ve arkalarında beş yüz deve bırakacaklardı.2
Burada üç gün kalan ve hâkimiyetini ilan eden Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) yeniden Medine’ye dönecekti.
Yazar: Dr. Reşit Haylamaz
Dipnot:
- Bu gazvede Medine’de görevlendirilen sahabînin Abdullah İbn Ümmü Mektûm olduğu da rivâyet edilmektedir. Bkz. İbn Sa’d, Tabakât, 4/209; Taberî, Tarih, 2/50; Süheylî, Ravdu’l-Unf, 3/219
- Beşte bir pay ayrıldıktan sonra geriye kalan dört yüz deve süvariler arasında paylaşılacak ve kişi başına iki deve düşecekti. Yesâr adında bir de esir alınmıştı ki onu da Allah Resûlü (s.a.s.) hürriyete kavuşturmuştu. Bkz. İbn Sa’d, Tabakât, 2/31; İbn Seyyidinnâs, Uyûnu’l-Eser, 1/391