Dokuzuncu Yılın Önemli Olayları
Tebûk’ten döndükten sonra münafıkların reisi konumundaki Abdullah İbn Übeyy İbn Selûl vefat etti; hakkında konuşulanları oğlu Abdullah da biliyordu ve Efendimiz’e gelerek, babasının namazını kıldırmasını talep etti. Babasına rağmen samimi bir mü’mindi ve Efendiler Efendisi de onun bu samimiyetine müspet cevap verecek, perde altından her türlü kötülüğü yapmış olsa bile, zahir itibariyle mü’min olduğunu söylediği için onun adına da istiğfarda bulunacaktı. Efendimiz’in bu tercihini duyan Hz. Ömer bir çırpıda huzura gelerek O’na:
– Onlar için Sen ister Allah’tan af dile, ister dileme. Yetmiş kere bile istiğfar etsen, Allah onları asla affetmeyecektir. Evet, böyle! Çünkü onlar Allah’ı ve Resûlü’nü tanımayıp karşı geldiler. Allah da böylesi fâsıklar güruhunu hidâyet etmez, emellerine kavuşturmaz,1 meâlindeki âyeti hatırlatıp münafıklara reislik yapmış bir adamın namazını kıldırmaması gerektiğini söyleyecekti. Ancak, hakkında kesinlik ifade eden bir beyan olmadığı sürece insanların lehine hareket etmeyi itiyat edinen Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), ‘ister dile, ister dileme’ ifadelerini birer açık kapı olarak değerlendirmiş ve:
– Ben, istiğfar etmek veya etmemek arasında muhayyer bırakıldım; demek ki Allah (celle celâluhû) izin verdi ve Ben de yetmişten fazla istiğfar ederim, diyerek İbn Selûl’ün mezarına kadar gidecek ve namazını da bizzat kendisi kıldıracaktı.
Ancak çok geçmeden yine Cibril-i Emîn gelecek ve:
– Onlardan ölen hiçbir kimsenin cenaze namazını kılma ve kabri başında dua etmek üzere durma! Çünkü onlar Allah’ı ve Resûlü’nü tanımadılar ve yoldan çıkmış olarak öldüler,2 meâlindeki mesajı getirerek, bundan sonrası için münafıklara daha net bir tavır sergilenmesi gerektiğini anlatıp, bundan böyle onlara ne istiğfar etmenin ne de namazlarını kılmanın mümkün olacağını bildirecekti.
Damad-ı Nebî Hz. Osman yine üzgündü; zira Efendimiz’in kızlarından Ümmü Külsüm Validemiz de bu yıl içinde vefat edecekti! Bilindiği üzere Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) onu, Rukiyye Validemizin vefatından sonra Hz. Osman ile nikâhlamıştı! Olacak ya, şimdi Ümmü Külsüm Validemiz de vefat etmişti! Onun vefatıyla üzüntüsü katlanan Efendiler Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellem), kendisine ikinci kez damat olan Hz. Osman’a dönerek:
– Şâyet yanımda üçüncü bir kızım daha olsaydı, mutlaka onu da sana nikâhlardım, buyuracak ve hayâ âbidesi Hz. Osman’ı teselli etmeye çalışacaktı.