Vasıtasız Gelen Emir: Namaz

208

İşte burası, vahyin vasıtasız cereyan ettiği yerdi; en önemli vazife, böyle bir ortamda bildiriliyordu: Namaz. Ve bu namaz, her gün elli vakit kılınacak bir namazdı. Ümmetin miracı olacak bir formuldü bu aynı zamanda.

Derken Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) için geri dönüş vakti gelmiş ve yeniden yola koyulmuştu. Hz. Musa’nın yanına geldiğinde o:

– Rabbin, ümmetin için neyi farz kıldı, diye sordu. Belli ki böyle bir kurbet, beraberinde mükellefiyet getirirdi.

– Elli vakit namaz, buyurdular. İsrailoğullarıyla çok acı tecrübeler yaşayan Hz. Musa:

– Rabbine müracaat et ve bu mükellefiyeti hafifletmesini iste; çünkü Senin ümmetin buna güç yetiremez! Zira ben, İsrailoğullarıyla benzeri çok tecrübeler yaşadım ve bunu tecrübeyle gördüm, dedi.

Çok geçmeden mübarek eller kalkmış şöyle yalvarıyordu:

– Ey Rabbim! Ümmetimden bu mükellefiyeti tahfif eyle!

Bu kadar iltifatât-ı şahaneye mazhar olan bir Nazdar, talepte bulunur da ona müspet cevap verilmez miydi hiç! Gelen mesaj, beş vaktin indirildiğini söylüyordu. Hz. Musa (aleyhisselâm), bunun da altından kalkılamayacağını ifade ediyordu. Tekrar müracaat etti ve tekrar bir beş vakit daha indirilmişti. Bundan sonra, her defasında yeni bir müracaat ve yeniden beş vakitlik bir tenzilat yaşanıyordu. Nihayet mesele, son beş vakte kadar geldi. Hz. Musa (aleyhisselâm), bunu da çok bulacaktı; ama Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) rahmet kapısının daha fazla zorlanmaması gerektiği kanaatindeydi. İşte bu sırada, rahmet televvünlü bir ses yankılandı:

– Yâ Muhammed! Bunlar, bir gün ve gecede beş vakit olarak farzdır; benim katımda artık hüküm değişmez. Ancak, her bir namaz, on namaz gibidir; böylelikle toplamda elli namaz sevabı hasıl olur. Her kim, bir iyilik yapmak isteyip de onu yapamazsa, yine de bir sevap alır. Her kim de, iyiliğe niyet edip de onu yapmaya muvaffak olursa, en az on misli sevap kazanır. Yine her kim, ayağı kayıp da bir kötülüğe meyleder ve bunu yapamazsa, kötülüğün karşılığı vizir ona yazılmaz; şayet bu adam, niyet ettiği kötülüğün içine düşer ve niyetini yerine getirirse, bu durumda da ona, sadece bir kötülüğün vizri yazılır.1


Dipnot:

  1. Müslim, Sahîh, 1/145 (162, 163)
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.