Mümin Akıllıdır
Hangi Mümin Daha Akıllıdır?
Müminin aynı konuda aldanmaması gerektiği hem dünya meselelerinde hem de ahiretle alakalı meselelerde geçerlidir. Mümin bir günah işlediğinde kendisini adeta bir yılan tarafından sokulmuş gibi hissedip, manevi dünyasında aldığı bu yarayı hiç unutmamalı ve aklını kullanıp bir daha da aynı hataya düşmemelidir. Kötü bir arkadaşına gittiğinde onu kötü yerlere götüreceği belli ise; yanlış yerlere gittiğinde kayıp gitmeler söz konusuysa artık buralara gitmek hiç de akıllıca bir hareket değildir. Görüldüğü gibi mesele tamamen aklî bir meseledir. İnsan da az çok kendini bilir ve bilmelidir de. Aklını kullanarak daha önce girdiği günahlara tekrar girmemelidir.
Gerçek mümin, saf (temiz kalbli) ve iyi niyetli, hüsn-ü zan sahibi bir insandır. Ancak bu, onun aptal olduğunu, aldatılmaya açık bir tip olduğunu değil, temiz kalbliliğini gösterir. İşte bu saf mümin, aynı zamanda akıllıdır, işlerini sağlama alır. İnsanlarla olan bütün münasebetlerinde, müsamaha ve hoşgörüyle hareket eder ama aldanmaz ve asla aldatmaz.
Müminlerin sosyal hayatta en çok aldandıkları noktalardan biri ticari muamelelerdir. Belki inananlar olarak bizler, imanın ve iman kardeşliğinin gereği birbirimizi çok sevmeliyiz ama ticari münasebetlerimizde birer yabancı gibi bütün işlerimizi sağlama almalı, şeytanın fitlemelerine bütün kapıları kapayacak tarzda hareket etmeliyiz. Hadisin verdiği mesajlardan biri de müminlerin bütün iç ve dış siyasetlerini, bu hadisten alınacak dersler üzerine oturtmaları gerektiğidir. Muvaffakiyete götüren önemli bir yol, siyasi platformda da aldanmama ve aldatmamadır. O yüzden bu gibi meselelerde maruz kalınan bir aldanma unutulmamalı, aklı kullanmalı ve bir daha da aynı hataya düşmemelidir.
İnanan insan, aklını kullanan insandır. Akıl, dinin çok önemli bir rüknünü oluşturur. Dinin bütün isteklerinin muhatabı, ancak ve ancak akıllı insanlardır. Aklı olmayanın dini de yoktur. Asgarî akıl bizi ibadetlere mükellef yaparken bunun bir adım ilerisindeki (IQ’su yüksek) akıl da nasları doğru anlamamızı ve Kur’ân ve Sünnet’in gerçek ve tam muhatabları olmamızı sağlar/ sağlamalıdır. Bu ise Kur’ân ve Sünnet’teki evrenselliği kavrayıp, o evrensellik içinden kendi devrini görebilme aklını bize bahşeder. İşte gerçek mümin bu evrensel akılla hareket eder, kendi zamanının akıllı mümini olur ve yaptığı işler de akıllıca olur.
İlk devir hadis alimlerinden Hattâbî, hadisin “ihbar” kipinde olsa da “emir” ifade ettiğini, dolayısıyla Peygamberimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem), müslümanın, gerek dünya gerek din işlerinde, uyanık, titiz ve kararlı olmasını, gafleti bırakıp fıtnatla (fetanet ile) hareket ederek peş peşe aldanmaya meydan vermemesini emrettiğini söyler.2 Yani hadiste “Mümin, bir (yılanın) deliğinden iki defa sokulmaz” buyurulmakla, aslında “Müminler, bir (yılanın) deliğinden iki defa sokulmasınlar, dikkat etsinler” anlamı kastedilmektedir. Evet mümin, fıtnat (fetanet), feraset, sezgi, duyuş ve kavrayışıyla farklılığını göstermelidir. Zaten bu anlama şekli “mümin, böyledir, şöyledir” diye gelen bütün hadisler için de geçerli olan bir anlama şeklidir. “Mümin böyledir, şöyledir” derken Allah Resûlü, bize olmamız ve yakalamamız gereken bir hedefi göstermektedir aynı zamanda… İncitmeden, emir cümlelerinin soğukluğunu hissettirmeden, büyük bir edeple yapmaktadır bunu.
Mümin Feraset Sahibidir
Akıllı olmak ne demektir? Gerçek akıllılar kimlerdir? Gerçek akıllılık nedir? Akıllıca olan iş hangisidir? soruları burada zihnimize gelebilir. Evet herhalde burada aklın bir vasıta olduğunu söylemeliyiz. Akıl, mükellef olmaya esas teşkil eden, o olmadığı zaman müslümanlığın da olmadığı önemli bir vasıtadır. Herkese akıl vermiştir Allah (celle celâluhû).
Kimine az, kimine çok. Azlığı ve çokluğu kullanana göre ya avantaj ya da dezavantaj olabilecek aklımız bizim için ayrı bir imtihandır. Mümin, aklın insan için bir imtihan unsuru olduğunu da aklından hiç çıkarmamalıdır. Aklına tapan, cerbezeyle kendi gibi başkalarını da kandıran veya aklın kıtlığıyla en basit çıkarımları bile yapamayan insanlar, uçlarda gezen insanlardır. Bunun sırat-ı müstakimi ise hikmettir. Evet, mümin, iki defa kandırılmayacak kadar veya aklını işletip hatayı ancak bir defa kabul edecek basiretli bir kafaya sahip olmak zorundadır.
Allah Resûlü’nün, konuyla alakalı başka hadisleri de vardır:
“Mümin, akıllı, zeki, dikkatli ve uyanık, gerçek karşısında haktan ayrılmayan, hakta sâbit-kadem, acele etmeyen, ilim sahibi ve vera’ sahibi (günahlardan kaçındığı gibi şüpheli diye bazı helal şeylerden bile kaçınan) bir insandır. Münafık ise, insanları arkadan çekiştiren, küçük düşüren, kaş göz hareketleri yaparak insanlarla eğlenen, zalim, geceleyin odun toplayan insanın nereden alıp nereye koyduğunu bilemediği gibi ne apaçık haramı ne de şüpheli şeyleri yapmaktan çekinmeyen insandır.”3
“Gerçek mümin varlığa, yaratılışına esas teşkil eden nur ile bakar.”4
“Müminin ferasetinden sakının, o baktığı zaman Allah’ın nuruyla bakar.”5
Son hadisler de müminin, aklın bir üst buudu olan feraset sahibi olduğunu / olması gerektiğini bizlere bildiriyor.
Selçuk CAMCI
Selçuk Camcı, 1992 İlahiyat mezunu. Hadis Ana bilim Dalı’ndan yüksek lisansını yapan Camcı, İslam hukukundan doktora öğrencisi. Yeni Ümit Dergisi başta olmak üzere dini yayınlarda editör olarak çalıştı. Amerika Birleşik Devletlerinde Chaplaincy (manevi rehberlik) eğitimi aldı.
1 Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63; Ebû Dâvûd, Edeb, 34.
2 İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi, 16/274-275.
3 Ali el-Müttakî, Kenzu’l-Ummâl, 1/62.
4 Ali el-Müttakî, Kenzu’l-Ummâl, 1/165.
5 Tirmizî, Tefsiru sûre (15) 6.