Baldaki Şifa

709

Kur’ân, Allah (celle celâluhu) kelâmıdır. Allah’ın seçilmiş elçisi Peygamberimiz Hazreti Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) tarafından bize getirilmiştir. Kur’ân dünya ve ahiretteki mutlak doğruları içermektedir. Bizlerin zayıflığı ve yetersizliği Kur’ân’ın gerçeklerini anlamamızı engellemektedir. Bununla birlikte bilginin, sistematik bir araştırma aracı olan bilimin yardımıyla, düşünen insanlar için Kur’ân’daki ilmî hakikatler daha iyi anlaşılır ve Kur’ân’a teveccüh artar.

Cenâbı Hak, Nahl Sûresi’nin 68. ve 69. âyetlerinde şöyle buyurmaktadır:

وَأَوْحَى رَبُّكَ إِلَى النَّحْلِ أَنِ اتَّخِذِي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَ ثُمَّ كُلِي مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُكِي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلًا يَخْرُجُ مِنْ بُطُونِهَا شَرَابٌ مُخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ فِيهِ شِفَاءٌ لِلنَّاسِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

“Senin Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendine evler edin. Sonra meyvelerin hepsinden ye de, Rabbinin (sana) kolay kıldığı yollara gir, diye ilham etti. Onun karınlarından renkleri çeşitli bir bal (şerbet/içecek) çıkar ki, onda insanlar için şifâ vardır. Şüphesiz ki bunda düşünen bir millet için, büyük bir ibret vardır.”1

Âyeti kerîme “çeşitli renklerde bir içecek çıkar ki, onda insanlar için şifâ vardır” diyerek balı çok büyüleyici bir şekilde nazara vermektedir. Bir biyokimyacı olarak bunun benim için mânâsı oldukça büyüktür. Kudreti Sonsuz Allah (celle celâluhu) bize balın şifasının onun muhtevasına bağlı olduğunu anlatmaktadır. Balın farklı biyokimyevî muhtevası, farklı renk oluşumuna sebep olacaktır. Farklı biyokimyevî bileşim ise farklı tedavi edici özelliğe işaret etmektedir. Bu noktada balın biyokimyevî ve farmakolojik özelliklerini anlamak için bir araştırma başlattım. Nihai hedefim, âyeti kerîmede ifade edilen mesajı açmak, ortaya çıkarmaktı.

Balın farklı renklerde oluşu bilinen bir gerçektir. Balların rengi neredeyse renksizberraktan (akasya çiçeği balı) koyu kahveye (kestane balı) kadar değişmektedir. Malezya’da ananas ve yıldız meyvesi (star fruit) balı, altın sarısı rengindedir. Bir ilmî gerçek de şudur ki, balın rengini birçok faktör birden belirler. Bal, çiçekli bitkilerdeki nektardan arı tarafından biyoteknolojik olarak yapılan çok kompleks bir şuruptur. Yüzlerce biyokimyevî madde ihtiva etmektedir. Bunlar fruktoz, glukoz, maltoz ve sukroz gibi şekerler, invertaz, sukrozglikoz oksidaz, diastaz, fosfataz gibi proteinler ve lipitler vitaminler mineraller, glikozitler, polifenoller, flavonoidler, fenolik asitler gibi organik bileşiklerdir.

İşte bu biyokimyevî moleküllerin farklı oranlarda bir araya gelişi balın dış görünüşündeki renge sebep olmaktadır. Yaptığımız biyokimyevî araştırmalar daha fazla fenolik bileşik ihtiva eden balların bu bileşikleri ihtiva etmeyenlere göre daha koyu renkli olduğunu ortaya çıkardı.

Balın Kur’ân’da ifade edilen, tedavi ve şifaya vesile özelliğini ortaya çıkarmak çalışmamızın en zorlu kısmıydı. Şifa ama hangi hastalığa? Ve balı bu hastalığın tedavisinde nasıl kullanacaktık? 25 yıldır yaptığımız araştırmalar sonunda dünyanın en iyi yara bakım maddesinin bal olduğu neticesine vardık. Bal bugüne kadar insanoğlunun yapmış olduğu bütün yara bakım maddeleri ve malzemelerinden her yönüyle çok çok üstündü. Balın benzersiz fizikobiyokimyevî özellikleri onu en uygun yara tedavi maddesi yapmaktaydı. Hattâ kronik, yüksek derecede mikrop kapmış/enfekte olmuş ve bilinen yöntemlerle tedavi edilemeyen yaralar hayret verici bir hızla bal uygulamasıyla iyileşmekteydi. Balın aşağıda verilen özellikleri onun şifasına çok önemli katkılar yapmaktadır.

Antibakteriyel ‘sistem’

Biyokimyevî çalışmalarımızdaki neticelere göre bal Allah’ın lütfettiği eşsiz bir antibakteriyel özelliğe sahiptir. Bu tesir yalnızca tek bir faktörden ziyade belirli sayıda faktörlerin son derece hassas etkileşimine dayanmaktadır. Bal eğer bir şey katılmamış yoğun bir şekilde ise, % 76 civarında olan yüksek şeker miktarıyla antibakteriyel bir faktör olarak tesir etmektedir. Bu tür bir ortama maruz kalmış bir bakteri Osmosis sebebiyle hücre suyunu kaybedip kuruyacaktır. Bal seyreltildiğinde ortaya çıkan 3.64.5 aralığındaki pH (asitliğiyle) bakteriyel çoğalmayı önlemektedir.

Bakteriyel çoğalma bir başka faktörle de engellenmektedir. Bal suyla seyreltildiğinde, işlem görmemiş balda hazır olarak bulunan glikoz oksidaz enzimi ortamdaki glikoza etkiyerek glukonik asit (balda en çok bulunan asit) ve hidrojen peroksit (H2O2) üretmektedir. Hidrojen peroksit çok güçlü bir antibakteriyel maddedir. Hidrojen peroksidin etkisi yine balda bulunan C vitaminiyle artmaktadır. Bir başka antibakteriyel özellik ise baldaki organik maddelerden kaynaklanmaktadır. Bu maddeler flavonoidler, polifenoller ve glikozitlerdir. Bu bileşiklerin bal içindeki miktarı nektar kaynağına bağlı olarak değişmektedir. Genel olarak koyu renkli taze balda daha fazla organik antibakteriyel bileşikler bulunduğu gözlenmektedir. Ayrıca yüksek miktardaki potasyum varlığı da antibakteriyel etkinliğe katkı sağlamaktadır.

Antioksidan kapasite

Çalışmalarımızda balın antioksidan bir özelliğe de sahip kılındığı anlaşılmıştır. Bu özellik balın ihtiva ettiği polifenolik bileşiklerin miktarıyla doğrudan alâkalıdır. Bu sebeple içerdiği polifenolik maddelerle ballar faklılık arz etmektedir. Yakın zamanda yapılan ilmî çalışmalara göre, sağlıklı hayat için antioksidanlar çok faydalıdır. Kanımız antioksidanlarca zengin ise, serbest radikallerin sebep olduğu hastalıklar (kanser vb) kolaylıkla önlenmektedir.

Ödem giderici tesiri

Yaptığımız hayvan deneylerinde balın ödem oluşumunu önlemeye vesile tesiri teyit edildi. Bu özelliğin organik maddelerden de geldiği ileri sürülmektedir. Çalışmalarımızda baldaki bazı organik ödem gidermeye vesile maddeleri tanımladık. Baldaki ödem azaltıcı tesir, balın şifa verici özelliğine katkı yapan önemli bir faktördür.

Ağrı giderici tesiri

Bal, ihtiva ettiği polifenol ve flavonoidler sebebiyle ağrı giderici tesire sahip kılınmıştır. Balın bu özelliği de yaptığımız hayvan deneylerinde gösterilmiştir. Ödem giderici ve ağrı kesici tesiri normalde birbiriyle oldukça alâkalıdır. Bazı yaygın, bilinen, satılan ilâçlar ödem giderici ve ağrı kesici tesiri birlikte göstermektedir.

Bağdokusunu uyarıcı tesir

Yaptığımız hücre kültürü çalışmalarında balın ve bileşenlerinin doza ve zamana bağlı olarak bağdokusunu uyarıcı tesir yaptığını bulduk. Fibroblastlar (bağdokusu hücreleri), yaralarda dokuların tamiri sırasında önemli rol alan özel hücrelerdir.

Anjiyogenez (küçük kılcal damar oluşumunu) uyarıcı tesir

Bir başka hayvan deneyi çalışmamızda balın küçük kan damarlarının oluşumuna uyarıcı tesir yaptığını gözledik. Bu tesir yeni dokuların oluşması sırasında besleyici damarların oluşumunu desteklemektedir. Bu tesir yara tedavisi süreciyle doğrudan bağlantılıdır.

Araştırma ekibimiz tıbbî mikrobiyolojist, ortopedik cerrah, rehabilitasyon uzmanı ve özel hemşirelerden oluşmakta ve klinik gözlem çalışmalarında balın yara tedavisindeki tesirini araştırmaktadır. Çalışmalar Malaya Üniversitesi Tıp Merkezi’nde yapılmış olup, beş yılda tamamlanmıştır. Farklı sebeplerle ortaya çıkan, kronik, iyileşmeyen yaraya sahip 102 hasta oldukça kısa bir zaman aralığında bal tedavisiyle Allah’ın izniyle şifaya kavuştular. Bunlar bir aydan başlayıp iki yıla kadar süren ve iyileşmeyen yaralardan acı çeken hastalardı. Bu hastalar konvansiyonel ilâçlarla, tuzlu suyla yıkama, povidiniyot pansumanı, ağızdan ve damardan verilen antibiyotiklerle tedavi edilmeye çalışılmıştı. Hattâ bazı hastalara en modern yara tedavilerini de uygulamışlardı. Bütün hastalar ileri düzeyde enfeksiyon olmuş ve birçok hastaya da ampütasyon (uzuvların kesilmesi) önerilmişti.

Çalışmaların başında hastanın rızası alınarak bal tedavisi başlatıldı. Doktorların, her türlü tedaviyi uygulamalarına rağmen, tedavinin başarısız olduğu durumlarda hastalardan mesul doktorlardan da onay alındı. Sabah erken saatte yaraya günlük bal uygulaması yapıldı. Bazı hastalara yaraların temizlenmesi için küçük cerrahî müdahaleler gerekti. Hastalarda bal yaranın üzerini örtecek şekilde uygulandı. Balın dışarı akışını önleyecek şekilde gazlı bez veya pamuk ile yara tamamen kapatıldı. İltihabî yaranın büyük olduğu durumlarda öğle ve akşam olmak üzere yaraya iki kez bal takviye edildi.

Çok hayret verici bir sonuç ise şuydu, bal uygulanan yaralar ertesi gün pansuman edildiğinde, pansuman sargılarının kolayca alınabilmesiydi. Gazlı bez ve pamuk yaralı bölgeye yapışmıyordu. Bu tedavi için oldukça önemliydi; çünkü yeni oluşmakta olan hücrelerin yıpranıp yırtılmalarını önlemekteydi. Ayrıca hastalar acı veren temizlemeden de kurtulmuştu. Bütün bu pansumanlar eli yatkın, kabiliyetli, uzman hemşirelerce yapıldı. Netice hayret vericiydi. Bu çalışma buradaki tıp merkezinde ilk ve bugüne kadar yapılmış % 100 başarılı en büyük bal çalışması olarak gerçekleştirilmişti. Çalışmalarımızdan aşağıdaki neticeler çıkarılmıştır.

Bal yarayı hızlıca sterilize edip mikroplardan arındırmaktaydı. Yaralar üçüncü haftada tamamen bakteriden arınmıştı. (hatta metisiline karşı dirençli Stafilokokus aureus, MRSA olarak bilinen ve bütün penisilinlere dirençli bakteriler de öldürülmüştü.)

Bal, ölü hücrelerin yaradan uzaklaştırılmasında çok tesirlidir.

Bal, yaraların kötü kokusunu gidermeye vesiledir.

Bal, ödemin azaltmasında tesirlidir.

Bal tedavisi, uzuvların kesilerek kaybedilmesini önlemektedir.

Bal, hızlı doku oluşumunu uyarmaya vesile olmaktadır.

Bal, ileri enfeksiyonların oluşumunu önlemede tesirlidir.

Bal, yara tevdisinde gerekli nemli ortamı sağlamaya, eğer açıktaysa kemiğin korunmasını kolaylaştırmaya vesiledir.

Hayvan deneyi çalışmaları tamamlandıktan sonra randomize klinik deneylerin başlatılabilmesi için tıp merkezine başvuruldu. Tıbbî etik komitesini ikna ettikten ve onların iznini aldıktan sonra hastalara bu ilmî çalışmada yer alıp almayacaklarını sorduk.

İki yılın sonunda Malaya Üniversitesi Tıp Merkezi’nde balın kronik yaralar üzerindeki etkinliği için randomize klinik deneylerini tamamladık. Tedavi olmak üzere çalışmaya katılan 40 hasta bulduk. Değişik kronik yaralara sahip 21 hastaya bal tedavisi uygulandı, 19 hasta ise sadece povidiniyot ile pansuman yapıldı. Rastgele seçilen hastalara günlük povidiniyot veya bal pansumanı yapıldı.

Neticeler daha önceki bulgularımızı teyit etti. Bal tedavisi yaraların tedavisinde hızlı, en tesirli ve hastaya az acı çektiren bir yöntemdir. Bal tedavisi ayrıca diğer modern pansuman yöntemlerine göre oldukça ucuzdur. Bu balın yara tedavi edici özelliği üzerine yaptığımız çalışmayı da sonlandırmaktadır.

Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem): “Her ay üç gün sabah erkenden bal yalayan kimseye büyük bir belâ (hastalık) isabet etmez.”2 buyururlar. Böylelikle biz balın bağışıklık sistemi üzerine tesirini çalışmaya karar verdik. Balın bağışıklık sistemini güçlendirdiğine inanılmaktadır. Bununla birlikte bizim bilimsel gerçeklere ihtiyacımız vardır. Bu bizim şu an devam ettiğimiz çalışmamızdır.

Netice

Çalışmalarımız balın etkin bir şekilde yaraların tedavisine vesile olduğunu gösterdi. İnanıyoruz ki bu balın birçok kullanımından biridir. Ulaştığımız neticeleri vurgulamayı, yaymayı ümit ediyor ve böylelikle bal tedavisinin hastanelerde yara tedavisinde ilk başvurulan yaklaşımlardan biri olmasını diliyoruz. Bal, povidiniyot uygulamasına veya diğer modern kimyevî maddelere bir alternatif olabilir. Fakat kullanım açısından tamamlayıcıdır. Çünkü hastane ortamı bal uygulamak için daha uygundur. Bununla birlikte bazı durumlarda hastane uzak olduğunda bal uygulaması yapılabilir. En önemli şey saf tabiî baldır. Tıbbî eğitim görmemiş insanlar da doktorlardan veya hemşirelerden alacağı az bir eğitimle hijyene özen göstererek balı yaralara uygulayabilirler.
Bütün dünyada Müslümanlar tarafından daha fazla araştırma yapılmalı ve balın diğer harika kullanımları ortaya çıkarılmalıdır. Kronik enflamasyonların kanser, diyabet, kalb hastalıkları ve artrite sebep oldukları gösterilmiştir. Bu sebeple bal potansiyel olarak bu hastalıkların önlenmesinde faydalıdır. Çünkü bal anti enflamatuar özellikte biyokimyevî maddeler ihtiva etmektedir. Yalnızca ilmî çalışmalar bize balın nasıl kullanılabileceğini ve söz edilen hastalıkların nasıl önlenebileceğini söyleyebilir.

Kur’ânı Kerîm elimizde. Bütün insanlığın faydası doğrultusunda onun mesajlarını anlamak için daha fazla zaman harcamaya ihtiyacımız var. Bizim başarımızın sırrı, buradadır.

Dünya ve ahiret saadetimiz Kur’ân’ın satırları arasındadır. Onun mânâsını iyice kavramaya ihtiyacımız var.


Yazar: Prof. Dr. Kamaruddin Mohd Yusoff (Yeni Ümit Dergisi Sayı: 97 Temmuz-Ağustos-Eylül – 2012)

Dipnot:

  1. Nahl Sûresi, 16/68, 69
  2. İbn-i Mâce, Tıb 7; Beyhakî, Şuabü’l-îmân 5/97
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.