Mekke’de Müslümanların Esir Alınması ve “Hz. Osman Şehit Edildi!” Haberi (22 Zilkâde 6 Hicrî)
Hudeybiye ve Mekke arasında ortamın gerginliği sabebiyle Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), geceleri ashâbının nöbet tutmasını istemiş ve Evs İbn Havlî, Abbâd İbn Bişr ile Muhammed İbn Mesleme aralarında münavebeli olarak bu vazifeyi deruhte etmeye başlamışlardı. Efendiler Efendisi’ne ait bir hassasiyetti bu ve çok geçmeden bunun ne kadar isabetli olduğunu herkes görecekti. Zira Muhammed İbn Mesleme’nin nöbette olduğu sırada, başlarında Mikrez İbn Hafs olduğu hâlde Kureyş’ten elli kadar adam gelmişti ve ashâb-ı kirâmın olduğu yerde tur atıyordu. Zira Kureyş onları, mü’minlerin üzerinde baskı kurmak ve fırsat buldukları takdirde ani bir baskınla onlara büyük bir zarar vermek için göndermişti.
Durumu fark eden Muhammed İbn Mesleme, hemen harekete geçmiş ve Kureyş’in adamlarını esir almıştı; yalnız Mikrez kaçmıştı! Adamları alıp Allah Resûlü’nün yanına getirirken Mikrez de koşar adımlarla Mekke’ye gidip durumdan Kureyş’i haberdar etmişti.
Diğer yandan Kürz İbn Câbir, Abdullah İbn Süheyl, Abdullah İbn Hüzâfe, Umeyr İbn Vehb, Ebu’-Rum İbn Umeyr, Hişâm İbn Âs, Ebû Hâtıb İbn Amr, Abdullah İbn Ebî Ümeyye, Ayyâş İbn Ebî Rebîa ve Hâtıb İbn Ebî Beltea gibi ashâbdan bazıları Allah Resûlü’ne gelerek gizlice Kâbe’ye gitmek istediklerini bildirmiş ve Resûlullah da, ısrarlı talepler karşısında onlara izin vermişti. Ancak Kureyş, onların aralarına geldiğini görünce bundan ciddi rahatsızlık duymuş ve adı geçen ashâb-ı kirâmı esir almıştı.
Muhammed İbn Mesleme’nin kendi adamlarını da esir aldığını öğrenince ortam daha da gerginleşiverdi. Hemen bir grup Kureyşli Hudeybiye’ye koşarak Allah Resûlü ve ashâb-ı kirâmın üzerine taş ve ok yağdırmaya başladı. Ashâb-ı kirâm sürekli tetikte bekliyordu. Bu kargaşa sırasında Kureyş’ten on iki atlı daha esir alınmış, yüksek bir yere çıktığı sırada kendisine ok isabet eden İbn Zenîm de şehit olmuştu.
İki tarafın da savaşmak gibi bir niyeti olmadığı hâlde yeniden savaş kapıya dayanmış görünüyordu; bu durumda çok küçük bir kıvılcım bile büyük yangınları körükleyebilir ve önü alınmaz sonuçlar doğurabilirdi. Onun için Kureyş, oturup aralarında yeni bir durum değerlendirmesi daha yapmaya başladı. Sonuç itibariyle Süheyl İbn Amr, Huveytıb İbn Abdiluzzâ ve Mikrez İbn Hafs’ı Allah Resûlü’ne elçi olarak gönderme kararı aldılar; gelecek ve tansiyonu aşağıya düşürmeye çalışacaklardı.
Süheyl’in uzaktan gelişini gören Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), ashâbına döndü ve:
– İşiniz kolaylaştı, buyurdu. İsminden tefe’ül etmişti; zira kelime olarak süheyl, ‘kolaycık’ anlamına geliyordu.
Bu sırada Kureyş’in elçileri de gelmişti, Allah Resûlü’ne yaklaşan Süheyl İbn Amr:
– Yâ Muhammed, diye sesleniyordu. Sesindeki tereddüt, Kureyş’in ruh hâletini yansıtır mahiyetteydi. Anlaşılan Kureyş de anlaşmaktan yanaydı. Üstten bakan hâkim tavır son bulmuştu. Şimdi daha makul seviyede bir görüşme zemini aranıyordu. Şöyle devam etti Süheyl:
– Gerek arkadaşlarının hapsedilmesi, gerekse Seninle savaşa girişenlerin yaptıkları taşkınlık bizim görüşümüzün bir sonucu değil; zaten böyle bir şeyin olacağını bilmiyorduk ve öğrenince de bunları hoş karşılamayıp yapılanların doğru olmadığını söyledik. Onlar, içimizdeki beyinsizlerin ve bir kısım ayak takımının yaptıkları şeyler! Öncelikle Sen, daha önce esir aldığın arkadaşlarımızla sonradan esir alınan yandaşlarımızı serbest bırakıp bize teslim et!
Süheyl’i dinleyen Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem):
– Sizler Benim ashâbımı bırakmadıkça Ben de, sizin adamlarınızı size teslim edecek değilim, buyurdu. Zira bundan daha tabii bir şey olamazdı; üstelik, Kâbe’ye gidip de Kureyş’in esir aldığı ashâb-ı kirâm, onların adamları gibi taşkınlık da yapmamıştı! Onun için:
– Gerçekten de insaflı davrandın, diyorlardı. Bunun üzerine Süheyl İbn Amr ve yanındakiler, Şüyeym İbn Abdimenâf’ı Kureyş’e gönderip on kişilik ashâb-ı kirâmın serbest bırakılarak geri gönderilmesini istediler. Sulh için yeni bir umut daha doğmuştu; Allah Resûlü de ashâbına haber salmış, Kureyş’in adamlarını serbest bırakmalarını istemişti.
Denilenler yapılmış ve Kureyş’in adamları da serbest kalmıştı. Ancak, yola çıkıp da gelirken on sahabeyle birlikte Hz. Osman’ın da şehit edildiği şeklinde gelen son haber, her şeyi bir anda değiştiriverdi; şimdi ortada yeni bir durum vardı ve bütün hesaplar ona göre yapılmalıydı!