Müşriklerin Ölülerine Sesleniş ve Bedir’den Ayrılış (21 Ramazan 2 Hicrî)
Bedir savaşı biteli üç gün olmuştu. Efendimiz, atını hazırlayıp yola koyulmadan önce, ölü vaziyette yerde yatan ve yakınlarının gömmeden Bedir’de bırakıp kaçtığı müşriklerin elebaşlarının olduğu yere geldi. O’nun müşrik de olsa insana Yaradandan ötürü bir saygısı vardı. Hepsini bir kuyuya defnettirdi ve ardından da kendilerine şöyle hitap etti:
– Ey filan oğlu falan! Ey Ebû Cehil İbn-i Hişâm! Ey Utbe İbn-i Rebîa! Ey Şeybe İbn-i Rebîa! Ey Ümeyye İbn-i Halef! Allah ve Resûlü’ne itaatsizlik etmenin ne demek olduğunu şimdi gördünüz mü? Rabbinizin, sizin için vadettiklerinin de hak olduğunu gördünüz mü? Ben, gerçekten Rabbimin Bana vadettiklerinin hak olduğunu yakînen görmüş bulunuyorum! Sizin kadar peygamberine kötülük yapan yoktur. İnsanlar beni tasdik ederken sizler beni yalanladınız. Onlar beni sinelerine sararken sizler beni memleketimden çıkarıp kovdunuz. Başkaları bana yardım ederken sizler, bana karşı savaş ilan ettiniz. Ve Allah da Bana yaptığınız bütün bunlardan dolayı sizi çok kötü şekilde cezalandırdı. Hâlbuki sizler, emîn hâlde bana yalancı diyordunuz!
Efendiler Efendisi’nin bu ifadelerine şahit olan Hz. Ömer devreye girdi ve:
– Yâ Resûlallah! Üç gün sonra onlara böyle sesleniyorsun; içlerinde ruh olmayan, kokuşmuş ve cansız bedenlerle nasıl konuşuyor, cevap vermeleri için de sesini duyurmaya çalışıyorsun, diye sordu. Efendimiz:
– Onlara söylediklerimi siz, onlardan daha iyi duyuyor değilsiniz. Çünkü onlar, şimdi kendilerine söylediğim her şeyi duyuyor ama bunlara cevap vermeye güç yetiremiyorlar, buyurmuştu.