Küçük Ali’nin Büyük Kararı

540

Muhammedü’l-Emîn’in hanesinde yaşanan telaş ve Varaka İbn Nevfel’e gidip gelmeler, Hira’dan indikten sonraki telaş ve Hz. Hatice’nin çırpınışları, yeni bir şeylerin olduğunu gösteriyordu. Küçük Ali de bu deği­şimin hemen farkına varmıştı. Meraklı bakışlarla namaz kılış­larını seyrediyordu. Bu sırada, henüz on yaşlarındaydı. Önce:

– Ne yapıyorsun, yaptığın da ne senin, diye sordu.

Allah’ın Resûlü cevapladı:

– Âlemlerin Rabbi için namaz kılıyorum.

Hz. Ali, bunu ilk defa duyuyordu ve pürdikkat yine sordu:

– Alemlerin Rabbi de kim?

Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), müşfik bir baba edasıyla dizine oturttu O’nu, Hirâ’da başından geçenleri ve pey­gam­berlikle vazifelendirilişini anlatmaya başladı bir bir. Ardından tane tane şunları söyledi:

– O, bir ve tek olan Allah’tır. O’nun ortağı olamaz. Varlığı O yaratmış, rızkını da O vermektedir. Her şey O’nun yed-i kudretindedir; öldüren de yaşatan da O’dur. Ve O, her şeye kâdirdir.1

Şefkat dolu bir babanın yürek yakan nasihatleri gibiydi bunlar ve doğrudan küçük Ali’nin ruhuna hitap ediyordu.

Hz. Ali’nin, O’na o kadar itimadı vardı ki, gittiği her yere ölümüne gider; bunda zerre kadar tereddüt gös­termezdi. Ancak böylesi önemli bir meselede, babasına danış­madan da karar vermeme­liydi. Ne de olsa babanın yeri farklıydı. Ancak, Hz. Peygam­ber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) de O’ndan bir isteği olacaktı; tembihte bu­lunacak ve aralarında geçenlerden kim­senin haberdar olma­masını isteyecekti.

O gece Ali, uzun uzun düşündü; Allah’a iman gibi önemli bir meselede, anne ve babaya sormaya ne lüzum vardı!.. Artık kesin kararını vermişti. Sabah olur olmaz da, Allah Resûlü’nün yanına geldi ve:

– Dün sen bana neler anlatmış ve neye davet etmiş­tin, diye sordu. Belli ki, küçük Ali, yaşının üstünde bir olgunluk gösteriyor ve babasına danışma lüzumu bile hissetme­den ilklerin arasına giriyordu. O’nu Allah Resûlü ya­nına oturttu ve şehâdete davet etti. Böylelikle, on yaş­larındaki küçük Ali, Hz. Hatice’den sonra kelime-i tevhidi söyleyen ilk kişi oluyor ve nice büyüklerden önce İslâm’ı tercih ederek, gönlünden gele gele Rabb-i Rahîm’ine teslim olup iman ediyordu.2 Artık küçük Ali, Allah’ın Resûlü ve amcaoğlu Muhammed’in yanından hiç ayrılmıyor ve gelen ayetleri, Resûl-ü Kibriya’nın dudaklarından ilk duyan olmak istiyordu.


Dipnot:

  1. İbn İshâk, Sîre, 2/118
  2. İbn Hibbân, Sahîh, 1/63
Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.