Yalanın Tedavisinde Bazı Nebevî Ölçüler (2)

551

1- Cezayı Değil Şefkati Öncele!

Sorumluluklarını yerine getirmeyen çocukları, hemen cezalandırmayı düşünmek yerine, sevgi ve şefkatle sarmalayıp daha yakın ilgi ve uzak takibe almak gerekir. Zira tehdit ve cezalandırma, çocukları korkutur ve yalana sevk eder. Rıfkla, tatlı dille uyarılan ve şefkatle kucaklanan çocuklar ise gerçekleri söylemekten çekinmez. Allah Resûlü’nün ifadesiyle, “Bir iş rıfkla, şefkatle yapılırsa, rıfk o işi mutlaka güzelleştirir.”1 Aksi takdirde muamelelerinde “Rıfkı terk eden kimse her türlü hayır ve güzellikten de mahrum kalır.”2

2- Öfkene Değil Hilmine Kapıl!

Öfke ve şiddetin eğitim değeri yoktur. Efendimiz’in bize verdiği ölçü, soruna mülayemetle yaklaşmaktır: “Allah, “Refîk” yani şefkatlidir ve şefkati sever. Sert ve kaba davranışlara vermediğini yumuşaklığa verir.”3 Dolayısıyla yumuşak ve sakin bir şekilde ve seviyesine uygun çocukla konuşmak, problemi aklına ve duygularına birlikte hitap ederek çözmeye çalışmak daha hikmetli ve etkili bir yoldur. 

3- Nasihatinde Samimi Ol ve Acele Etme!

Çocuklarda dinî ve ahlakî şuurun geliştirilmesi öfke ve cezalandırmakla değil, sevgi, şefkat ve güzel örnekliğin yanında samimi nasihatle gerçekleşir. Bu açıdan Allah Resûlü’nün verdiği, “Din, samimâne nasihattir.”4 ölçüsü asla unutulmamalı ve sonuç alınacağı ana kadar güzel öğüte devam edilmelidir. Zira Allah Resûlü’nün ifadesiyle, “Acele etmek şeytandandır.” ve acelecilik, ancak şeytanın işini kolaylaştırır.  

4- Asla, Hata ve Yalanlarını Yüzüne Vurma!

Eğitim, insanların hatasını yüzüne vurmak ve yanlışlarıyla insanları ezmek ve mahcup etmek değildir. Üstelik böyle bir yaklaşımın çözüme hiçbir katkısı yoktur. Dolayısıyla çocukları eksikleri ve yanlışlarıyla ezmek ya da mahcup etmek ancak yalana sevk eder. Bu hususta büyük ya da küçük hiç kimsenin hatasını yüzüne vurmayan Allah Resûlü, hepimizin örneği olmalıdır.5  

5- Kaldıramayacağı Şeylerle Sorumlu Tutma!

İslam, insanın omuzlarına kaldıramayacağı yükü yüklemez.6 Zaten eğitim de baskı ve zorlama değildir. Sünnette eğitimle ilgili verilen temel ilkelerden birisi, “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın.” prensibidir.7 Dolayısıyla eğitim, hayatın tabii akışı içerisinde çocuğa yaşına ve gelişimine göre kazanması gerekli donanımları yüklemektir. Bunun için çocukları bedenî, zihnî ve ruhî kabiliyetleriyle iyi tanımalı ve kabiliyetlerinin çok üstünde şeylere onları zorlamamalıdır. Aksi takdirde bilgi, beceri ve kapasitelerini aşan görevlerin altında ezilen ve baskı altında tutulan çocuklar, çareyi yalana başvurmakta arayabilir; yapamadığı ödevini “Yaptım!”, toplayıp temizleyemediği odasını da “Temizledim!” diyebilir, vs..

6- Asla Aşağılama ve Hor Görme!

Çocukların ve gençlerin yanlış davranışlarını düzeltmenin önemli vesilelerinden birisi de onlara değer verdiğimizi göstermek ve müspet cümlelerle yaklaşmaktır. Çünkü çocuk ya da yetişkin de olsa hiç kimse hor görülmeyi ve aşağılanmayı istemez ve sevmez. Bu anlamda çocukları aşağılamanın herhangi bir eğitim değeri yoktur. Bilakis anne-baba ya da büyükleri tarafından çeşitli şekillerde aşağılanan çocuklar, başkalarını aşağılamayı öğrenirler. Kaldı ki başkalarını aşağılamak da İslam’da büyük günahlardan birisi sayılmıştır.8 

Yalan söyleme alışkanlığı olan bir çocuğa, “Bana yalan söylüyorsun! Yalan söylemeyi bırak! Beni aldatamazsın! Sen yalancının tekisin!” vs. gibi itham dolu cümlelerle yaklaşıp onu aşağılamak ve sıkıştırmak, duygularını rencide edecek ve onu ancak yalanda ustalaşmaya itecektir. Bunun için mutlaka ebeveyn, suçlayıcı, onur kırıcı bu tür menfi cümlelerin yerine, ” Evladım, bize doğruluk yaraşır! Sen, bana yalan söylemezsin! İnanıyorum, sen bizi aldatmazsın! Doğruyu söyleyeceğine dair sana güveniyorum!” gibi müspet cümleler kurulması, çocuğu girdiği yanlış yoldan geri çevirecektir. 

7- Doğruyu Söylediğinde Takdiri İhmal Etme!

Teşekkür ve takdir, insana kendisini değerli hissettirir ve onu hayra teşvik eder. Yerinde ve zamanında yapılmış bir teşekkür ya da takdir, gönüllere girmenin ve terbiyede aksayan yanların giderilebilmesinin en hızlı ve kolay yollarından biridir. Allah Resûlü’nün beyanıyla, “Nice sözler vardır, insan ruhunda sihir gibi tesir eder.”9 Dolayısıyla çocuklar, açık yüreklilikle doğruyu söylediklerinde, büyükleri öfkelendirecek bir şey olsa bile mutlaka teşekkür hatta takdir edilmelidirler. Zira ortada, takdir edilecek bir tablo yani “her ne pahasına olursa olsun, doğruyu söyleme cesareti” vardır. Bu durumda takdir edilen çocukların, doğru söyleme alışkanlıkları daha da pekişir ve faziletleri takdir eden anne-babalar da annelik ve babalık görevini yapma fırsatını elde ederler.

8- Daima Olumlu Davranışa Vurgu Yap!

Çocukları ve gençleri yanlış davranışlardan uzaklaştırıp güzel eylemlere yönlendirmenin bir yolu da daima onların olumlu davranışlarına vurgu yapmaktır. Yalan söylediği anları ya da yanlışa düştüğü zamanları değil de doğru söylediği, dürüst ve iyi davrandığı günleri hatta hatıraları gündeme getirerek isterse yapabildiği/yapabileceği duygusunu onlar da uyarmak ve güçlendirmek, bu açıdan önemlidir. Allah Resûlü’nün, yetişkin, genç ya da çocuk sahabîleri hakkında kendisine olumsuz bir davranışının aktarılmamasını istemesi bu açıdan önemlidir.10

9- Gıybet Edeceğine Dua Et!

Çocuk yalan söylediğinde ya da başka bir hata işlediğinde onun dedikodusunun ve gıybetinin yapılması da haramdır. Bu durumda anne babanın “rahatlamak” için çevresinde, “Bu çocuk kime çekti bilmem, yalan söylüyor! Bu çocuk bir türlü akıllanmayacak, ne yaptıysam olmadı, hala yalan söylüyor!” gibi cümlelerle çocuğunu farklı meclislerde gündeme getirmesi onu rencide edecek ve toplumda küçük düşürecektir. Fakat hüsnü zan içerisinde onların iyiliklerini ve sahip oldukları güzellikleri gündeme taşıma ve onlar için inanarak yapılan hayır dualar zamanla müspet sonuç verecektir. Zira anne-babanın evladına duası bir peygamberin ümmetine duası gibi makbul ve etkili bir duadır.11 Olayın bir boyutu da artık adı yalancıya çıkarılmış bir kimse, bunu kolay kolay değiştiremeyeceği için kendini yalana teslim edecektir.

10- Kıskançlıktan Kaynaklanan Yalanı Büyütme!

Başkalarına haset etmek, İslam’da yasaklanmış ve haram kılınmış davranışlardandır. Çocuklara bu öğretilmiş olsa da onlar yaşları gereği bazen kıskanır ve bundan dolayı yalana da tevessül edebilirler.  Mesela, babasının maddi imkânı olmadığı halde ayakkabılarını ya da elbisesini kıskandığı bir arkadaşına, “İstesem babam bana da alır.” diye yalan söyleyerek, kıskançlığını yansıtabilir. Anne babanın bunun üzerinde çok durmaması gerekir. Zira kıskançlıktan kaynaklanan yalanlar, çocukların yaşları büyüdükçe azalacak ve terk edilecektir.12

11- Yakın Değil Uzak Takibi Esas Al!

Çocuklar, özgürlüklerine düşkündür, kısıtlanmak istemezler. Bunun için sürekli büyüklerinin takip ve kontrollerinden kaçmak ister ve bunun için gerekli gördüklerinde yalana müracaat ederler. Ebeveynin, bu başına buyruk olma arzusuna suizanla yaklaşıp, “Bu çocuk, gizli bir şekilde yanlış ve kötü işler yapmayı planlıyor.” şeklinde yorumlaması, onların psikolojisini anlamaması olur. Zira bu tür bir arayışın temel sebebi, çocuğun ruhundaki hürriyet ihtiyacının tam karşılanmamış oluşudur. Bu durumda anne-baba, çocuğun eksikliğini ve içinde boşluğunu hissettiği şeyi tespit edip onu gidermeye çalışmalıdır. Alternatif olarak iyi olan ortaya konulmalı, şerre olan meyil ve arzu hayra yönlendirilmelidir. Allah Resûlü’nün, “Sizden her kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin…”13 nurlu beyanındaki “eliyle değiştirsin” emri, sadece engel olmayı değil, “elle, alternatifini ortaya koymayı” da ifade eder. Zira alternatifi ortaya konulmayan kötülüklerle mücadele de iyilik daima kaybedecektir.   

12. Sorumlu Olduğunu Çocuk ve Gençle Paylaş!

Anne ve babalar, çocuklarının tamamen kendi başlarına buyruk olmalarına müsaade etmemelidir. Zira Allah Resûlü, “Hepiniz çobansınız ve hepiniz, elinizin altında bulunan kimselerden sorumlusunuz…”14 buyurarak ebeveyne ciddi bir sorumluluk yükler. Bu mesuliyet, ebeveyn tarafından çocuğa/gence de anlatılmalı, hayatlarına müdahale için değil Allah’ın omuzlarına yüklediği mesuliyetleri yerine getirmek için çalıştıkları ifade edilmeli ve onların da bu konuda duyarlı olması sağlanmalıdır. Bu konuda anne baba mesuliyetini, çocukları boğmayacak şekilde uzaktan takip ve kontrolle yerine getirmelidir. Yoksa çocukların yakın ve sıkı takip edilmeleri onları huzursuz eder ve anne-babalarına güven duygusunun sarsılmasına sebebiyet verir. Bu da onların yalana sığınmalarını ve özgürlük arayışlarını daha da güçlendirir. 

13- Çocuklar Arasında Ayırım Yapma!

Çocuklar arasında ayırım ve kıskançlığa sebebiyet verecek söz ve yaklaşımlardan kaçınılmalıdır. Zira çocukların cinsiyetlerine göre ya da emsalleriyle karşılaştırılıp ayrıştırılmaları onları kıskançlık, kin ve düşmanlığa sevk edebilir. Buna bağlı olarak kendisini başkalarından daha üstün ve değerli göstermek isteyen çocuklar, yalan söylemeye teşebbüs edebilir. Allah Resûlü, cahiliye döneminde de var olan her türlü “ayırımcılığı” yasaklamış ve şöyle buyurmuştur: “Kimin bir kız çocuğu olur da onu toprağa gömmez, hor görmez ve erkek çocuğunu ona tercih etmezse Allah onu cennete koyar.”15 Birisi Efendimiz’in yanındayken oğlu gelmişti. Adam çocuğunu öpmüş ve kucağına oturtmuştu. Derken biraz sonra kız çocuğu çıkıp geldiğinde ise adam onunla hiç ilgilenmeden önüne oturtmuştu. Bunu gören Allah Resûlü: “İkisine eşit davransaydın ya!” buyurdu.16

14- Yalanı Algılama Yaşını Kulak Ardı Etme!

Yaklaşık altı-yedi yaşlarına kadar çocuğun, yalan ve yalanın sonuçlarına dair hiçbir fikri yoktur. Sadece büyüklerin şiddetli tepki göstermelerine bağlı olarak yalanı, yasak çerçevesinde yorumlarlar. Sekiz yaş civarında ise yalan, hala gerçek olmayan her şey olarak nitelendirilir. Ancak yanlışlar artık yalan olarak yorumlanmazlar. Bu yaştaki çocuklar, henüz yalanın kuralını tam olarak anlayamazlar. On yaş civarında ise yalanın, “kasten doğru söylenmeyen her şey” olarak anlaşıldığı görülür. Buna göre çocukta doğru-yalan eğitiminin ahlaki açıdan ciddi bir şekilde 7 ile 10 yaşları arasında ele alınabileceği düşünülebilir.17

Yazar: Dr. Selim Koç

Dipnot:

  1. Müslim, Birr 78; Ebû Dâvud, Cihad 1
  2. Müslim, Birr 74; İbn Mâce, Edeb 9
  3. İbn Mâce, Edeb 9
  4. Müslim, İman 23 (55); Ebû Dâvud, Edeb 67
  5. Bkz. Ebu Davud, Edeb 6 (4788)
  6. Bkz. Bakara, 2/286
  7. Buhari, İlim 12, Edeb 80
  8. Bkz. Buharî, Fiten 8; Tirmizî, Birr, 18, 48
  9. Buharî, Tıb (5767)
  10. Bkz. Tirmizî, Menâkıb 64
  11. Bkz. Tirmizî, Birr 7; Aclûnî, Keşfu’l-Hafa, I/405
  12. Bu konuda daha geniş bilgi için Atalay Yörükoğlu’nun, Çocuk ve Ruh Sağlığı kitabından istifade edilebilir.
  13. Tirmizî, Fiten 11; Ebu Davud, Salât 242; İbn Mace, Fiten 20
  14. Buharî, Nikah 20
  15. Ebu Davud, Edeb 130 (5146)
  16. Heysemî, Zevaid/156
  17. Gülçür, Musa Kazım, Aile Hayatımız, s. 347, Işık yay. İstanbul 2015; Daha geniş bilgi için bkz. Hökelekli, Hayati, Çocukta Ahlak Gelişimi ve Eğitimi, İSAV Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Sempozyumu, İstanbul 1998; Yine bkz. Hökelekli, Çocuk, Genç, Aile Psikolojisi ve Din, Dem yay. İstanbul 2009 s. 11-29
2 Yorumlar
  1. Mirkena diyor

    Allah razı olsun. Çok faydalı öğütler içeren güzel yazılmış bir yazı. Teşekkürler.

  2. […] Eğitim, insanların hatasını yüzüne vurmak ve yanlışlarıyla insanları ezmek ve mahcup etmek değildir. Üstelik böyle bir yaklaşımın çözüme hiçbir katkısı yoktur. Dolayısıyla çocukları eksikleri ve yanlışlarıyla ezmek ya da mahcup etmek ancak yalana sevk eder. Bu hususta büyük ya da küçük hiç kimsenin hatasını yüzüne vurmayan Allah Resûlü, hepimizin örneği olmalıdır.5 […]

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.