Mümin, Hayatın İçindedir

193

Sabırla İlgili Hadisler

“İnsanların içine karışıp onların eziyetlerine katlanan mümin, insanların içine karışmayıp, (birlikte yaşamanın getirdiği) eziyetlerine katlanmayan müminden daha hayırlıdır.”1

Bu hadis öncelikle müslümanın medenî ve sosyal bir varlık olduğunu öne çıkarmaktadır. Buna göre Müslüman, hayatın içindedir. Kamil mümin, bir köşeye çekilip kendi hayatını yaşayan, başkalarının problemlerini algılamayan, diğer insanların hem dünya hem de ahiret saadetlerini düşünmeyen bir kimse değildir. Hadis, insanların içine karışıldığında onlardan eziyetin geleceğini peşinen söylüyor. Buna katlanma ise sabır ile olur.

Efendimiz (sas) Allah’ın sevdiği üç kişiyi anlattığı bir hadisinde bunlardan birisinin komşusunun eziyetlerine maruz kalan fakat buna sabreden kimse olduğunu belirtmektedir.2

Sabrın en büyüğü, insanlara karşı gösterilen sabır olsa gerektir. İnsanlardan gelen eziyetler, farklı farklıdır. İnsan olarak tabiatımızın icabı alışkanlıklarımız, itiyatlarımız olabilir. Her insan ayrı bir fıtratta ve yaratılışta olduğundan mizacımızın uymadığı insanlara karşı sabretmek bize zor gelebilir. Ama bundan daha zoru, özel manada bize eziyet veren ve bizim karşımıza hep imtihan yağdıran bazı insanlardır. Hasılı, uzak-yakın bütün dairelerde insanlardan bazıları bizim için birer imtihandır. Hassasiyetimize göre eziyetlerin derecesi de değişecektir. Tabii bu arada bizim de başkaları için bir eziyet ve imtihan sebebi olabileceğimiz unutulmamalıdır.

Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), bir dualarında Allah’tan (celle celâluhû) üç istekte bulunuyor. İki isteği kabul ediliyor ama ümmetim arasında ihtilaf u tefrika olmasın Allah’ım!” duası kabul olmuyor. Çünkü ihtilaf u tefrika, bizim iradelerimizle aşılacak bir meseledir. Dolayısıyla imtihanımıza esas teşkil eden iradelerimizi kullanıp insanlarla güzel geçinecek ve aramızdaki problemleri aşmanın yollarını arayacağız, aramakla vazifeliyiz. Nitekim Kur’ân da, “Biz bazınızı bazınızla imtihan ettik.”3 buyruluyor. İnsan olmanın gereği tabiatımıza yerleştirilen akıl, öfke, şehvet gibi kuvveler/mekanizmalar ifrat-tefritlerini yaşayacak ve bu da toplumda gerilimler ve sıkıntılar meydana getirecektir. İstikametin temsilcisi ve bunu büyük bir kararlılıkla devam ettiren bir topluluk yılmadan, yorulmadan bütün bu eziyetlere katlanacak ki o topluma paratoner olabilsinler. Evet, gerçek mümin, kobralarla bile iyi geçinebilen insandır.

Bununla beraber, insanlarla beraber yaşarken günahlara bulaşmamaya özen göstermek gerekir. Abdullah b Mes’ud bu anlamda, “insanların arasına karış, ama dinini zedeleme!” buyurmuştur. Ebu Zer de iyi arkadaşın tek kalmaktan, tek kalmanın da kötü arkadaştan hayırlı olduğunu bildirmiştir. Bu konuda orta yolun, salih insanlarla beraber olmak olduğu söylenebilir.

Bu hadisin yanında şu hadisi de zikretmek ve aralarında görülen zahirdeki çelişkiyi açıklamak gerekir: “Şu zaman yakındır ki, kişinin en hayırlı malı, koyunu olacak ve o, koyunun peşine takılıp dağdaki geçitleri ve yağmur düşen yerleri takip edecek. Böylece dinini fitnelerden kaçırmış olacak.”4

Evet, insanların arasına karışmayı teşvik eden hadisin genel, inzivayı öngören hadisin ise özel bir şahsa ve zamana yani fitne zamanına has olduğu yorumu hadisler arasında zahiren görülen çelişkiyi gidermektedir. Bazı tipler vardır ki onların bir köşeye çekilmeleri kendileri açısından daha hayırlıdır. Mekke döneminde Efendimiz’e gelip, Kâbe’de müslüman olduğunu açıktan ilan eden Ebû Zer, fena halde dövülmüştür. Allah Resûlü ona, “sen şimdi köyüne git” buyurmuşlardır. Ebu Zerr örneğinde de görülmektedir ki zikredilen son hadisin geçerli olduğu ve olacağı kişi ve zamanlar da vardır. Evet, her devrin kendine göre bir hizmet usulü vardır. Ancak genel manada Müslümanlar hayatın içindedirler. Hayatı bütünüyle kucaklarlar ve ona kendi değerlerini vererek zenginleştirirler. Eğer kendilerini toplumdan tecrit ederlerse, temsil ettikleri o elmas kıymetindeki değerlerini topluma nasıl taşıyabilirler ki?

Netice itibariyle asıl olan, hayatın içinde, insanlarla beraber, uyumlu, sabırlı ve hep iyiliğin yayılması için aktif olmaktır. Özel durumlarda, bazı zamanlarda ve belirli fıtrattaki şahıslar için bir köşeye çekilmek ise ârızî bir durumdur.

Selçuk CAMCI

Selçuk Camcı, 1992 İlahiyat mezunu. Hadis Ana bilim Dalı’ndan yüksek lisansını yapan Camcı, İslam hukukundan doktora öğrencisi. Yeni Ümit Dergisi başta olmak üzere dini yayınlarda editör olarak çalıştı. Amerika Birleşik Devletlerinde Chaplaincy (manevi rehberlik) eğitimi aldı.

1 İbn Mâce, Fiten, 23; Tirmizî, Kıyâme, 56.

2 Ahmed b Hanbel, Müsned, 35/269; Ali el-Müttaki, Kenzu’l-Ummal, 15/819

3 En’âm, 6/53

4 Buhârî, İman, 12; Bedu’l-halk, 14; Menâkıb, 25, Rikak, 34, Fiten, 14; Muvatta, İsti’zan, 16.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.