İyilik Mümini Sevindirir, Kötülük ise Onu Üzer
“Yaptığı iyilik kendisini sevindiren, kötülük de kendisini üzen kişi gerçek mümindir.”1
Bu konuda şöyle bir hadis daha vardır: “İşlediği günahtan dolayı ürperen ve titreyen, yaptığı bir iyilik ve sevaptan dolayı da cennete girme ümidini duyan kimse gerçek mümindir.”2 Yapılan bir iyiliğin, insanın içinde bir ferahlık hasıl etmesi, onda bir rahatlık hissini uyarması, imanın alametlerinden, tezahürlerindendir. Harama bakış, harama dokunuş, harama gidiş de insanın içinde bir burkuntu, bir yüz kızarmasına yol açıyor veya derinlerde bir ah çektiriyor, bir pişmanlığa sebep oluyorsa, bu, o kişide imanın varlığına bir işarettir, Peygamberimiz’in beyanları içinde.
Din, inanç, amel ve ahlaktan ibarettir. Sevap ve günah kavramları, haram ve helaller bu açıdan dinin önemli bir parçasıdır. Müminin işlediği her sevap, gönlüne inşirah verir, yoluna su serper, onu hafifleştirir adeta. İşlediği her günah da zift gibi çöker içine, ağırlaştırır vücudunu, çeker aşağılara doğru, dünyevileştirir onu. Bunlar daha çok yaşanarak anlaşılabilecek hâlî meselelerdendir. Allah Resûlü, bir kudsî hadiste (Manası Allah’tan, lafzı ise Peygamberimiz’e ait hadis) “Harama bakış, şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Kim onu Benden korktuğu için terk ederse, o haramı terk etmenin bir karşılığı olarak onu, tadını kalbinde bulacağı bir imana çeviririm.”3 buyururlar. İnsan, sevap ve günahları ne derece hissedebiliyorsa, imanının kuvvetini ve zaafını o derece ölçebilir.
Eğer bir insan haramlar karşısında ürpermiyorsa, onun imanı kaybolma tehlikesiyle karşı karşıyadır artık, denebilir. İlk peygamberlere atfedilen “Utanmıyorsan dilediğini yap!” sözü de bu meyanda hatırlanabilir.
Bir sahabi, “Ey Allah’ın Resûlü, ben mümin (gerçekten Allah’a inanmış) olduğumu nasıl bilebilirim?” diye sorar. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) de şöyle buyururlar: “Ümmetimden hiçbir kul yoktur ki, bir iyiliğin iyilik olduğunu ve onu yaptığında Allah’ın ona sevap vereceğini bilerek bir iyilik yapsın da mümin olmasın. Yine ümmetimden hiçbir kul yoktur ki bir kötülüğün günah olduğunu bilerek günah işlemesin ve (şayet günah işlerse) günahları da ancak Allah’ın bağışlayacağını bilerek günahından dolayı Allah’tan bağışlanma dilesin de mümin olmasın. İşte o ancak mümindir.”4
Dolayısıyla, gerçek mümin iyilik yapınca Allah’ın ona sevap vereceğini bilir. Yine o bir kötülük yapıp ondan tevbe edince de günahını ancak Allah’ın bağışlayacağını bilir.
1 Tirmizî, Fiten, 7; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/18, 26; 3/252, 256.
2 Ali el-Müttakî, Kenzu’l-Ummâl, 1/160-161 (hadis no: 801-806).
3 Hâkim, Müstedrek, 4/314
4 Ali el-Müttakî, Kenzu’l-Ummâl, 1/160 (hadis no: 800).