Hicret Yolunun Harikaları
Yol boyunca Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh), Efendimiz’e en küçük bir rahatsızlığın ilişmemesi için azami gayret sarfediyor ve O’nun rahat etmesi için her şeyini ortaya koyuyordu. Mola vermek istediklerinde, Efendimiz’in altında gölgelenebileceği bir ağaç arayıp buluyor, Efendimiz istirahat ederken de yiyecek ve içecek tedariki için koşturuyordu.1
Bazen, Hz. Ebû Bekir’in karşısına, ticaretle uğraştığı günlerden bir tanıdığı çıkıyor ve yanındaki adamın kim olduğunu soruyordu. Tereddütsüz:
– Bu, bana yolun doğrusunu öğreten adamdır, diyor ve meseleyi, iki türlü de anlaşılabilecek bir metotla anlatmaya çalışıyordu. Bununla o, hem yalan beyanda bulunmamış oluyor hem de sözün doğrusunu söyleyerek meselenin içinden kolaylıkla çıkıyordu.[2]Bkz. Buhâri, Sahîh, 3/1433 (3699)[/note]
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ise, her türlü ortamı, iman adına değerlendirmek istiyordu ve yolda giderken karşılaştığı herkesle konuşuyor ve herkese Rabbini anlatıyordu. Yeri geliyor bir çobanla konuşuyor; bazen de yiyecek istedikleri kişilerle oturup onlara Allah’ı anlatıyordu. Bu esnada O’na, Allah’ın ekstradan lütufları sağanak olup yağıyor ve beraberindekiler de, art arda art arda mucizelere şahit oluyordu. Belki de bu hareketleriyle Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), hangi şartta ve nerede olursa olsun bir mü’minin, Rabbini anlatma adına mutlaka bir çıkış yolu bulması gerektiğini gösteriyor; zindanları bile saraylara çevirecek bir ruhî dönüşümün örneklerini ortaya koyuyordu.
Bu arada, koyunlarını otlatan bir çoban, Efendimiz’le birlikte Hz. Ebû Bekir’in Medine’ye doğru gidişlerini görmüş ve gelip de durumu Mekke halkına haber vermek istemişti. Ancak, bir çırpıda Mekke’ye geldiği halde, niçin buraya geldiğini bir türlü hatırlayamıyordu. Hatırlamak için uzun zaman bekledi; ama belli ki olmayacaktı ve o da, yeniden koyunlarının yanına geri döndü.2