Browsing category

Mekke

İBN-İ ERKAM’IN EVİNDE

Namaz kılıp Kur’ân okurken müşrikler, gelip alay ediyor ve inananlara rahatsızlık veriyorlardı. Onun için Efendimiz ve ashab-ı kirâm hazretleri, ibadetlerini yerine getirebilmek için daha tenha yerleri tercih ediyorlar ve namazlarını buralarda kılıp Kur’ân’larını sessiz zeminde okumayı maslahat olarak görüyorlardı. Ancak müşrikler, onların bu haline de muttali olmuşlardı; buralara kadar gelip rahatsızlık verme alışkanlıklarını devam ettirmek […]

Ammâr İbn-i Yâsir ve Süheyb İbn-i Sinân

Ammâr’ın babası Yâsir İbn Âmir, kardeşleri Hâris ve Mâlik ile birlikte Yemen’den çıkıp Mekke’ye gelmiş; kaybolan dördüncü kardeşlerini arıyorlardı. Uzun uzadıya beklemişlerdi, ama bir türlü kardeşlerinden haber alamamışlardı. Bir müddet sonra Mâlik ve Hâris, Yemen’e dönecek; fakat Yâsir Mekke’de kalmaya devam edecekti. Bu esnada Yâsir, Ebû Huzeyfe ile anlaşmış; onun işlerini deruhte ediyordu. Kısa zamanda […]

Mus’ab İbn-i Umeyr

Mus’ab İbn Umeyr, zengin ve aristokrat bir ailenin çocuğuydu. Anne-babası, üzerinde tir tir titriyor bir dediğini iki etmiyor­lardı. Bilhassa annesi Hünâs, oğluna gözü gibi bakıyor, dizi­nin dibinden ayırmak istemiyordu. Gençlik yıllarına geldiğin­de Mus’ab, artık yakışıklı bir delikanlıydı. Bakımlıydı; bir giy­diğini ikinci kez giymez, güzel kokular kullanırdı. Hayran­lıkla takip edilen biri hâline gelmişti. Geçtiği sokaklarda pen­cereler […]

Hz. Ebû Bekir’in Teşebbüsü

Aradan bir müddet daha geçmişti. Efendimiz’in etrafında henüz otuz sekiz mü’min bulunuyordu. Gelen vahyin aydınlığında gönül zenginliği zirve yapan Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh) ruhundaki fırtınaları dindirememiş ve Ebû Zerr gibi o da, Allah’ın adını Kâbe’de haykırmak istemişti. Önce Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), güç dengesinin olmadığını vurgulayıp: – Biz, adet itibariyle çok azız, […]

Hz. Hamza’nın Müslüman Oluşu

Hz. Hamza, yeğeni Muhammedü’l-Emîn’den iki yaş büyüktü ve aynı zamanda O’nunla süt kardeş oluyordu. Annesi Hâle, Efendimiz’in annesi Âmine’nin halasının kızıydı. Uzun zamandır olup bitenleri uzaktan seyrediyor, yeğeniyle ilgili söylenilenleri dinleyip kafasında ölçüp biçiyor; ama bir türlü son kararı verip de huzuruna gelemiyordu. Nübüvvetin başladığı günden bu yana henüz iki yıl geçmişti.[1] Yine bir hac […]

Utbe’nin Planı

Mekke’de her an yeni bir sürpriz vardı; bir yandan Cibril-i Emîn’in getirdikleri dalga dalga yayılıyor; diğer taraftan da Kureyş, her an yeni bir tuzakla inananların karşısına çıkıyordu. Bugüne kadar envâi çeşit kılığa girmişlerdi; ama hiçbirisinden bekledikleri sonucu alamamışlardı. Şimdi bir de, Hamza gibi bir adamlarını kaybetmenin sancısını yaşıyorlardı! Üstüne üstlük, her geçen gün karşı tarafın […]

Hey’etin Teklifi

Utbe’nin planı da bir işe yaramamıştı. Çok geçmeden Mekke ileri gelenleri, Kâbe’de bir araya gelecek ve gelişmeler konusunda yeni bir strateji üretebilme adına fikir teatisinde bulunacaktı. Zira, Muhammed ve taraftarları, başlarını almış gidiyorlardı. Her geçen gün kontrolden çıkan iman seli, böyle giderse kendilerini de önüne katacaktı ve onlar bunun karşısında tutunacak bir dal bulamayacaklardı. Neredeyse […]

Yeni Bir Teklif Daha

Yine günlerden bir gün, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Kâbe’ye gelmiş Allah’ın evini tavaf ediyordu. O sırada karşısına, Esved İbnü’l-Muttalib, Velîd İbn Muğîre, Ümeyye İbn Halef ve Âs İbn Vâil gibi kişilerden oluşan Kureyş’in ihtiyar heyeti çıkageldi. Belli ki, yine sinsi bir plan kurmuş ve bu planlarını teklif etmek istiyorlardı. Dediler ki: – Yâ Muhammed! […]

Can Düşmanlarının Efendimiz’e Bakışları

Her ne kadar Efendimiz’e karşı böylesine olumsuz kampanyalar yürütülse ve bu kampanyalar, O’nun hayatına kastetme kertesine gelse bile, yine de düşmanlarının O’nun hakkındaki fikirleri olumsuz değildi; zira, Efendimiz’in ‘Emîn’ denilecek kadar dürüst bir hayatı vardı ve onlar, bir türlü bu güveni yok sayamıyorlardı. Aynı zamanda, söyleyip durduğu şeyler, öyle yabana atılacak cinsten şeyler de değildi; […]

Ayrıcalık Talepleri

Efendimiz’in etrafında, Hz. Ebû Bekir, Hz. Osman, Sa’d İbn Ebî Vakkas ve Hz. Talha gibi zengin sahabeler olduğu gibi, Bilâl-i Habeşî, Ammâr İbn Yâsir, Zeyd İbn Hârise ve Habbâb İbn Erett gibi fakir ve kimsesiz insanlar da vardı. Aynı zamanda bu insanlar, büyük çoğunluk itibariyle köle statüsünde, yahut köle iken hürriyete kavuşturulan kimselerdi. Elbette bu […]