Browsing category

Mekke

Ölüm Sonrası Hayat

Adiyy İbn Rebîa, Kevn ü Mekânın Sultanı’nın yanına gelmiş, kıyamet gününün ne zaman gerçekleşeceğini soruyor, kıyametin keyfiyeti ve oluş şeklini merak ettiğini söylüyordu. Tabii olarak Allah Resûlü de, Rabbinin bildirmesiyle sorulara cevap veriyordu. Ancak adamın maksadı, sorusuna cevap bulmak değil, Efendimiz’i kendince zor durumda bırakmaktı. Onun için şunları söyledi: – Bugünü, gözümle müşahede etsem de […]

Kader, Takdir, Kudret ve Meşîet-i İlâhi

Mekke müşrikleri, zaman zaman oturur ve kendi aralarında dinî meseleleri de tartışırlardı. Halbuki onların, bu tarakta hiç bezleri yoktu. Yine bir gün oturmuş, Necrân’dan gelen din adamlarıyla birlikte kader konusunu tartışıyorlardı. Derununa muttali olmadıkları halde her birinden bir ses çıkıyor ve kendilerince kaderi yorumlamaya çalışıyorlardı. İçinden çıkamayınca meseleyi Muhammedü’l-Emîn’e götürmeye karar verdiler. Konuşmaya Necrân bilginleri […]

Direnç Eğitimi

İnsanların, sadece imanda zirveyi yakalamaları yeterli değildi; aynı zamanda onların, iman adına yürürken karşılarına çıkabilecek engelleri aşabilmek için gösterecekleri direnç de çok önemliydi. Bunun için Kur’ân, sıklıkla önceki peygamberler ve onların ümmetlerinden örnekler verecek ve bu istikamette ne türlü sıkıntılara maruz kaldıklarını anlatarak ümmet-i Muhammed’i de, gelecek günlerde yaşanabilecek muhtemel problemlere karşı hazırlayacaktı. Şöyle diyordu: […]

Kuvvet, Kesret-i Etbada Değil; Haktadır

O günün Mekke’sinde her mesele, kaba kuvvete göre şekillendiği için insanlar, etraflarındaki insan sayısına göre kendisini güçlü görüyor ve karşısında yer alanlara da bu gücü göstermek istiyordu. Hatta, bazı durumlarda eski defterler gündeme getiriliyor ve ataları arasındaki etkin kimseler öne sürülerek geçmiş üzerinden psikolojik savaş yürütülüyordu. Abdimenâfoğullarıyla Sehmoğulları arasında ciddi anlaşmazlıklar ve bir rekabet yaşanmaktaydı. […]

EBÛ TÂLİB’İ İKNA ÇABALARI

Beri tarafta Kureyş, her geçen gün artarak devam eden bu gayretlerden duyduğu rahatsızlığı dile getirmek için yeniden Ebû Tâlib’in kapısına dayanmıştı: – Bak, Ebû Tâlib! Şüphesiz ki sen, yaş ve tecrübe itibariyle büyüğümüzsün; konumun itibariyle hepimizden üstünsün! Sana daha önce de gelmiş ve yeğeninin yaptıklarına bir son vermeni istemiştik; ama sen, buna yanaşmadın! Allah’a yemin […]

Damatlara Yapılan Baskı

Kureyş o kadar sinsi yaklaşıyordu ki, başta Allah Resûlü olmakla birlikte Hz. Hatice’ye de acı yaşatmak için üzerlerinde toplumsal baskı kurmaya çalışıyordu. Bu sebeple, risalet öncesinde evlendirdikleri üç kızlarını boşamaları hususunda Efendimiz’in damatlarına baskı yapıyorlar ve Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) kızlarını boşadıkları takdirde, istedikleri kızlarla evlendirecekleri konusunda garanti veriyorlardı. Efendimiz’in kızları Rukiyye ve Ümmü […]

Ter Dökmeden Netice Yok

Beri tarafta Kur’ân, toplum içinde gelişen yanlış anlayış ve telakkileri tashih etmeye devam ediyor, insanlar arasında konuşulan konuların doğrusunu ortaya koyarak düşünce kaymalarının önüne geçiyordu. Zira, tarihte olduğu gibi o gün de, küfür cephesini temsil edenler hep kendilerini farklı görüyor ve mü’minleri alay konusu yapmaya çalışıyordu. Gelen ayetler, önceki peygamberlerin hayatından örnekler vererek, yaşadıkları hayatı […]

Kötü Komşular ve Tehdit Halkası

Kaderin ayrı bir cilvesi ki, Efendiler Efendisi’nin en can alıcı düşmanları kapı komşularından ibaretti. Ebû Leheb’in evi, zaten O’nun evine bitişikti. Evi evine bitişik olan diğer komşuları da Ebû Leheb’ten farklı değildi; Hakem İbn Ebi’l-Âs, Ukbe İbn Ebî Muayt, Adiyy İbn Hamrâ ve İbnü’l-Esdâ el-Hüzelî de Ebû Leheb’i aratmayacak kadar düşmanlık duyuyor ve O’nu üzebilmek […]

ŞİDDET MANZARALARI

Bugüne kadar her türlü yönteme başvurmuş; ama bir türlü netice alamamışlardı. Belli ki bu savaşta, Müslümanların üstesinden gelmek için Söz’e sözle karşılık vermek yeterli değildi ve daha farklı yöntemlere müracaat edilmesi gerekiyordu. Zaten kaba kuvvet, fikir planında yenik düşenlerin başvuracakları bir yoldu ve o günün Mekke’si de, bu yolu tercih etmeye başlayacaktı. Gerçi, o güne […]

Zayıf ve Kimsesizlerin Hazin Hâli

Bundan böyle Mekke, Müslümanların üzerine daha planlı geliyordu. İlk olarak, zayıf ve güçsüzleri, üzerlerine gittiklerinde kendilerine zorluk çıkaracak dayanakları olmayan masum kimseleri tercih ediyorlardı. Aralarında anlaşmışlardı. Her kabilenin reisi kendi uhdesinde bulunan bu türlü insanları tespit edecek ve dinlerinden dönünceye veya başlarına bela(!) olmaktan kurtuluncaya kadar işkenceye maruz bırakacaktı. Bilhassa Ebû Cehil, nerede birisinin ‘Lâ […]