Browsing category

Mekke

Ahde Vefa

O (sallallahu aleyhi ve sellem), Cibril-i Emîn’le de tanışmadan önce öyle bir hayat yaşamıştı ki, zamanın belli bir anını O’nunla birlikte yaşama imkânı bulanlar, insanlık adına her türlü fazileti ilk defa O’nda tanıyacak ve bunları, unutulmaz birer hatıra olarak zihinlerine nakşedeceklerdi. Efendimiz, Abdullah İbn Ebî Hamsâ adındaki bir genç ile alışveriş yapmış ve bu zat, […]

Yalnızlık Arayışı ve Hz. Hadîce’nin Gayretleri

Bu arada Efendiler Efendisi, Hak katındaki hakikatinden uzaklaştırılan Kâbe’yi, istemeyerek de olsa terk ediyor ve yanına aldığı azığıyla birlikte sessizliğin peşine düşüyordu. Çünkü, cehaletin koyuluğu gittikçe artmış ve Kâbe’nin dört bir yanı putlarla doldurulmuştu. Put ve putçuluk düşüncesini yere çalmış Hz. İbrahim gibi bir peygamberin, ihlas ve samimiyetle tesis ettiği Kâbe, Mekkelilerin elinde oyuncak haline […]

Peygamber Efendimiz’in Hayatındaki Sadık Rüyalar ve Selama Duran Varlıklar

Belli ki vakit, daha da yaklaşmıştı. Şafak sökün etmek üzereydi. Zira, bunu müjdeleyen birçok emareyle karşılaşıyordu. Başını yastığa koyduğunda mânâ âlemini şenlendiren ve gözlerini açtığında da orada gördüğü gibi neticelenen ‘sadık rüyalar’ sıklaşmış; ötelerden sürekli mesajlar getiriyordu. Vahyin öncüleriydi bunlar ve bilhassa vuslatın altı ay öncesinde, birbirini takip eden muştulara dönüşmüş ve daha bir kendini […]

Ve vuslat: Oku!

Ve derken bir gün… Takvimlerin milâdî 610’u gösterdiği bir Pazartesi günü… Ramazan’ın on yedisi… Nûr Dağı’nda nûrlar buluşmuş, sema ile yer arasında kopmaz bir bağ kurulmuştu. Vahiy meleği Cibrîl-i Emîn gelmiş ve rahmet peygamberi Muhammedü’l-Emîn’e risalet vazifesini açıktan tebliğ ediyordu. İki emniyet, Nûr dağında birbirine kavuşmuştu ve böylelikle insanlığa yeni bir emanet geliyordu. Artık Nûr’un, […]

Varaka ve Yolun Kaderi

Mekke’de ilk vahyin nuzûlü haberine sevinecek birisi daha vardı ve Hatice de, hiç vakit kaybetmeden amca oğlu Varaka İbn Nevfel’in yanına koştu. Kerim zevcinin anlat­tıkla­rını anlattı bir bir Varaka’ya!.. Her bir ifadesi, Varaka’nın dünyasında fırtınaların kopmasına sebep oluyordu. Bir noktaya gelince dayanamadı ve: – Kuddûs!.. Kuddûs, diye haykırmaya başladı yaşlı bilge. Ardın­dan da ilâve etti: […]

Ayağa kalk ve insanları uyar!

Hira’da vuslat başlamıştı, ama günler geçmesine rağmen bu vuslatın arkası gelmiyordu. Yıllardır bu anı bekleyen Allah Resûlü, tam ‘Artık buldum.’ dediği böyle bir zamanda, Cibril’in hayat-bahş soluklarına hasret kalmanın sancısını yaşıyordu. Vahyin inkıtaı üzerinden kırk gün daha geçmişti ki, semada Cibril-i Emîn’in sesi duyuldu: – Ben Cibril’im, diyordu. Efendiler Efendisi, sesin geldiği yöne dönüp ve […]

Küsme De Yok Dargınlık Da

Beri tarafta bu süreç, Mekke müşrikleri tarafından da takip ediliyor ve müşrikler vahyin kesintiye uğramasından dolayı içten içe bir sevinç duyuyorlardı. Onlara göre Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), adım attığı bu yolda toplumdan tecrit edilip yalnız kaldığı gibi sema ile de bağları kesilmişti ve O her yönüyle bir gurbet (!) yaşıyordu. Hatta, Mekkelilerden bir kadın […]

Gece İbadeti (Teheccüd)

Her ne kadar Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), Hira’da yaşadığı vuslat ve sonrasını Mekke müşrikleriyle paylaşmamış olsa da onlar, birer söylenti halinde bunları duymuşlardı ve kendi aralarında konuşuyorlardı. Kendileri açısından ortada yeni bir durum vardı; kendi iradeleri dışında Mekke’de yeni bir gelişme yaşanıyor ve bu gelişme, dünya adına herkesten bağımsız yürüyordu. Daha ilk günden […]

Arkasında İlk Saf Tutan Kişi: Hazreti Hadîce (r.anhâ)

Efendiler Efendisi, bir pazartesi günü namaza durmuş ve kullukla Rabbine yönelmişti. Aynı günün akşamında Efendiler Efendisi’nin arkasında saf bağlayan kişi ise, Hz. Hatice’den başkası değildi. Efendiler Efendisi, Cibril’in öğrettiği abdest ve namazı ilk olarak O’na aktarmış ve O da, ilk dersini bizzat Allah Resûlü’nden almış olarak, O’nunla birlikte ilk namazını kılıyordu. Böylelikle, dünyanın cehalete kurban […]

İlk Abdest ve İlk Namaz

İlk vahyin nuzûlü üzerinden çok vakit geçmemişti ki Cibril-i Emîn gelmiş, Allah Resûlü’ne abdest ve namazı talim ediyordu. Habîb-i Ekrem Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Mekke’nin üst taraflarına gittiği bir sırada vahyin emin elçisi Cibril yanında belirivermişti. Vadinin bir kenarında ayağıyla yeri eşeliyordu. Çok geçmeden buradan bir pınar fışkırıverdi. Çıkan sudan, önce Cibril abdest aldı. […]