Browsing category

Mekke

Efendimiz’in (sas) Veladeti

Abdulmuttalib’in tevekkül ve teslimiyetiyle birlikte, Ebrehe ve ordusunun başına gelenler dilden dile dolaşır olmuştu. Zihinler bir kez daha silkelenmiş ve Hz. İbrahim’le Hz. İsmail’in dua dua yalvararak inşa ettikleri Kâbe’ye ilişilemeyeceği bir kez daha perçinlenmişti. İşte şimdi dünya, bu duaların kabul edilişini yaşamaya hazırlanıyordu. İnsanlığın beklediği Son Kurtarıcı’ya hamile kalan Hz. Âmine, diğer anne adayları […]

Bekke’de Yankılanan Ses ve Hz. İbrahim’in Duaları

Asırlar öncesinden Bekke vadisinde bir ses yankılanıyor: – Bizi, bu yalnız ve ıssız vadide bırakıp da nereye gidiyor-sun ey İbrahim?İtimat ve tevekkül zirvesinin sahibi Hz. İbrahim’de, yankılanan sese cevap mahiyetinde hiçbir hareket yok. Zira o, sadece kendisine denileni yapıyor ve emre itaatten taviz vermek istemiyordu. Çünkü bu, ilahî bir yönlendirmeydi; asırlar sonra geleceğinin muştusu verilen […]

Her Peygamberin Müşterek Talebi

Gelecek Son Nebi ile ilgili müjdeler, sadece Hz. İbrahim’le de sınırlı değildi. Hz. Âdem’den başlayarak bugüne kadar gelen bütün peygamberler O’ndan bahsettiği gibi Hz. İbrahim’den sonra gelecek her bir nebi de, kendi ümmetiyle aynı müjdeyi paylaşacaktı. Zira bu, onlar için bir vazifeydi. Allah (celle celâluhû), onlara şöyle seslenmiş ve ardından her birinden bu hususta şöyle […]

Yemen’de Işığa Hasret Olanlar

Yemen, Efendiler Efendisi’nin dedelerinden Adnan’ın iki oğlundan biri olan Akk’ın, akrabalık kurarak yerleştiği bir beldeydi. Artık işlerin yerli yerine oturduğu sonraki bir dönemde buraya hükmeden Rabîa İbn Nasr adında bir melik vardı. Bir gece, hiç aklından çıkmayacak bir rüya görmüş ve bundan çok etkilenmişti. Gidip derdini anlatmadığı ne bir kâhin ne de bir sihirbaz kalmıştı, […]

Şam’da O’nun (sas) Yolunu Gözleyenler

O günlerde Şam, ticaretin önemli merkezlerinden biri konumundaydı ve Kureyş, güçlerini birleştirerek kervanlar tertip eder; ticaret için her yıl buralara kadar gelirdi. Şam beldeleri mânâsında, ‘Bilâdü’ş-Şâm’ ile, bugünkü Şam şehrinden ziyade, Filistin ve Ürdün’ü de içine alan geniş bir coğrafya kastedilmekteydi. Hâkim inanç itibariyle Hristiyan olup Bizans hâkimiyeti altında bulunan, azımsanmayacak miktarda Yahudi ve Hristiyan […]

Hicaz’da Şafak Bekleyenler: Kuss, Zeyd ve Varaka

Geleceğinden bahisler açılan bir diğer belde de Hicaz’dı. Ağırlıklı olarak toplum, cehalete yelken açıp gitse de burada, Varaka İbn Nevfel, Zeyd İbn Amr ve Kuss İbn Sâide gibi ışığa hasret olanlar, yol gözleyenler vardı. Fazilet âşığı bu insanlar, etraflarında olup bitenlerden rahatsızlık duyuyorlardı; ama çözüm adına ellerinden bir şey gelmiyordu. Tek umutları vardı; Allah’ın Son […]

Risâlet Öncesinde Hicaz ve Dünyanın Genel Durumu

O gün yeryüzü, Bizans ve Fars olmak üzere iki kutuplu bir dünyadan ibaretti. Bunlardan Bizans, ağırlıklı olarak Hristiyan, Fars ise ateşperest bir inanışa sahipti. Zaman zaman bu iki ülke arasında savaşlar, ardı arkası kesilmeyen mücadeleler sürüp giderdi. Bu iki devletin arkasından kendini hissettiren diğer iki devlet ise, Yunan ve Hind olarak biliniyordu. Fars imparatorluğu, içten […]

Hz. İbrahim’e (as) Uzanan Şecere

Beklenilen Son Nebi, Hz. İbrahim’in emanetini getirip bıraktığı yerde zuhûr edecekti. Ancak, bunun için aradan bir hayli zamanın geçmesi gerekiyordu. Hz. İbrahim’den sonra burada, yerleşik bir hayat yaşayan Hz. İsmail’in, on iki oğlu dünyaya geldi. Oğulları arasında Nâbit’in, diğerlerinden farklı olduğu gözlerden kaçmıyordu. Aynı özellik, Nâbit’in oğlu Yeşcub’da da kendini hissettiriyordu. Bu farklılık, sırasıyla Ya’rub, […]

Abdülmuttalib ve Zemzem

Asıl adı Şeybe olan Abdulmuttalib, Hâşim’in dört oğlundan biridir. Bilindiği üzere Efendimiz’in ikinci kuşaktan dedesi olan Hâşim, Hicaz’ın fazilet yönüyle temeyyüz etmiş en önemli şahsiyetlerinden birisiydi. İlk defa hacılara izzet ü ikram geleneği onunla hayata geçmiş ve yaz – kış Kureyş’in ticaret geleneğini de o başlatmıştı. Kendisi de ticaretle uğraşıyordu. Yine ticaret için Şam’a giderken […]

Efendimiz’in (sas) anne-babasının evliliği

Abdulmuttalib’in, on oğlu, altı da kızı dünyaya gelmişti. Efen­dimiz’in babası Abdullah, onun dünyaya gelen son oğluydu. Bu çocuğun her haliyle diğer oğullarından farklı olduğu gözlerden kaçmıyordu. İffet abidesi bir insandı. Onun için Abdulmuttalib onu, diğer çocuklarından daha çok seviyor ve adeta yanından hiç ayırmak istemiyordu. Aynı zamanda Abdullah, çok güzel bir yüze sahipti. Kur’a işlemi […]